Nefsimizi terbiye ve tezkiye eden Ramazan orucunun son günündeyiz. İslam alemi yarın beklediği bayramı idrak edecektir. İdrak edecek ama gerçekten bayram yapabilecek midir? Ya da başka bir ifadeyle, İslam alemi bayramı hak etmiş midir?
İslam dünyasında, sürekli tekrarladığımız, daha da önemlisi, derinliklerimizde hissedip çare üretemediğimiz bunca sorunlar varken, bayram sevinci yaşamak mümkün müdür?
Arife gününde, niyetim, kimsenin moralini bozmak değildir. Ama Müslümanların tuttukları oruçlara, verdikleri sadaka ve zekatlara rağmen hala aralarında tükenmeyen çatışmalar varsa; hala büyük çoğunluğu fakr u zaruret ve sefalet içindeyse, yöneticileri merhamet duygularını yitirmişse; insan sormadan edemiyor. Kara vicdan, bu durumu yokmuş gibi sorgulamadan geçmeyi kabul etse de kara kalem reddediyor.
Müslümanların bireysel çabaları, başkalarının dertlerine hemdert olmaları, bir kısım hamiyetperver gayretkeşin bölük pörçük çabaları, hatta kimi ülkelerin bu konuda umut verici siyasi tavırları elbette saygıdeğerdir. Ama umutları yeşertmek için asla yeterli değildir.
İslam alemi neresidir, manzarası nicedir? Elbette her Müslümanın yaşadığı diyar bu kavramın içinde olsa da, aklımıza gelen ilk yerlere bakın: Kudüs, Keşmir, Kaşgar’ı hesaba katmayın. Çin’de beyinleri formatlanmak istenen Doğu Türkistanlıları, Myanmar’daki masumları, Hindistan’da inançlarından dolayı -belki de inek eti yedikleri için- kırbaçlanan Müslümanları da unutun. Her gün haberlerde seyrettiğimiz, gazetelerde okuduğumuz; üzerinden siyaset yapıp prestij devşirdiğimiz Suriye, Irak, Körfez ülkeleri, Yemen, Libya, Cezayir, Sudan vs.’yi hatırlayın. Bu beldelerin hangi birinde gerçek bayram yapılabilecektir?
Veyl olsun.
Ramazan ayında her Müslüman’ın bulunmayı arzu ettiği Mekke’de art arda üç zirve toplayıp Yemen’deki savaşı durdurmayı, Libya’da akan kanı sonlandırmayı, Filistin’e mutlak çare bulup Kudüs’ü özgürleştirmeyi, konuşamayanlara veyl olsun.
Bayram öncesi İslam’ın kiblegâhında toplanıp Müslümanların dertlerine çare üretmeden dağılanlara yazıklar olsun. Allah’ın barışa çağrısı yerine, Müslümanların iradesini rehin almış muhterislerin attığı savaş naralarına lebbeyk diyen, kalpleri kararmış vicdansızlara da eyvahlar olsun.
ABD’ye, Çin’e, Rusya’ya ve Müslümanlar üzerinden hesap yapan herkese “kendi işlerimizi ancak kendimiz hallederiz” diyemeyip, pazar olanlara; masum insanları ihtiraslarına ve elbet bir şafakta çökecek iktidarlarına yem yapan gönlü kararmışlara, yazıklar olsun
Misakında duramamış, emanete ihanet etmiş, halkına çobanlığı zalimlik bellemiş, Fırat’ın kenarındaki kuzuları kurda kaptırmış; masumları Nil’de boğdurmuş sonra Mekke’de umre yapıp günah çıkaranlara bu bayram ve diğer bayramlar haram olsun.
Gözyaşları kurumuş fakat gönlünden nehirler akıtanlara; haksızlık karşısında bitap olmuş, vücudu bitmiş, ama dik duranlara selam olsun. Çığlıklarını içine gömenlere, zulme sessiz direnenlere, savaş mağdurlarına, muhtaç olup müstağni olanlara, şafağı ayakta bekleyenlere, bu bayram ve diğer bayramlar helal olsun.
Arife’de ârafta kalanlar, sevincinizi erteleyin. Erteleyin ki, Yemen’deki masumlar üzülmesin. Bayramınızı içinizde yaşayın ki; Doğu Türkistan’daki mağdurlar incinmesin. Bayramınızı kendiniz için değil, başkaları için, insanlık için biriktirin ki, Mekke, Medine, Kudüs küsmesin.
Bayramımız kutlu olsun.
Yeni Şafak / Zekeriya Kurşun