Kadınlığın analık duygularından soyutlandığı modern hayat tasavvurunda, büyük kitleler tarafından analık, en iyimser düşüncede ikinci sırada görülmektedir. Özellikle kapitalizmin üretim merkezleri olan büyük kentlerde, işleyen cari iktisadi sistemde, kadınların da mutlaka yer alması gerektiğini öne süren dünya görüşleri, dünyevi öncelikleri daha değerli tanımlayarak, bir kadının ana olmasını bu dünyevi önceliklerin sağlanmasının ardına yerleştirmektedir. Bu yaşam tarzının, dünyevileşmiş kitleler tarafından da itibar görmesi, kadın ve ana bütünlüğüne halel getirecek dereceye kadar yükselmesine yol açmıştır.
Oysa fıtri olarak kadın için asıl olan analıktır. Evlilik, geçim meselesi, mücadele meselesidir. Analık hakikat meselesi, samimiyet meselesidir. Kadın evlat sahibi olmak, ana olmak için evliliği önceler. Kadının hürmeti ve izzeti analık esasına dayanır. Evlilik, hayatın şartları içinde zeval bulabilir, lakin analık bir ömür sürecek mücadelenin adıdır.
Kadın ana olduğu için kocası, ailesi ve toplum nazarında kıymet ve ehemmiyet kazanır. Kocasını baba mertebesine çıkarmış, ailesine nesil yetiştirmektedir. Kadının analık vasfı ile kocası bir aile şeceresi yapmış, bir aile şahsiyet ve hüviyeti ortaya koymuş, bir hanedanın esasını vaz etmiş, bir şeref temeli atmış, aile için bir istikbal ortaya çıkarmıştır. Kadın gerek kendisinin, gerek kocasının, bütün aile mensuplarının birbiriyle irtibatını sağlamış, bağlılığı sağlamlaştırmıştır. Bu gibi sebeplerden dolayı, analık, insanlığı geleceği açısından kilit taşıdır.
Kadın ana olmakla aile fertleri arasındaki itibarını ziyadesiyle yükseltmiş ve aile içinde makamını çok önemli kılmıştır. İçtimai hayat içerisinde bir aile bir yuva sahibi olmuştur. Kurduğu yuva ile başkalarını da daha yumuşak olmaya, daha merhametli davranmaya başlamıştır. Kurulan her bir yuva içtimai hayatın saadet ve emniyetinin geleceği için ilave edilmiş yeni bir kuvvettir. Ve her türlü selameti sağlama açısından yeni bir destektir.
Kadın ana olduğu için kahramandır, beşeriyetin minnetine layıktır. Çünkü doğurmak, emzirmek, büyütmek hiç kolay bir şey değildir. Bu sorumluluk erkek havsalasına sığmaz. Hatta bazı kadınların bile.
Kadın ana olduğu için kocası üzerinde daha tesirlidir. Kadın ana olduğu için daha olgundur. Kadın ana olduğu için daha şefkatlidir, daha hassastır. Kadın ana olduğu için daha namuskârdır. Kadın ana olduğu için daha fedakârdır. Kadın ana olduğu için içtimai çevresiyle daha alakadardır. Kadın ana olduğu için daha metin ve daha azimkârdır. Kadın ana olduğu için vatanın milletin saadet ve felaketinden daha fazla hissedardır. Kadın ana olduğu için yuvasının temeli, aile fertlerinin koruyucusu ve birlikte yaşamanın mücadeleci yüzüdür. Kadın ana olduğu için beşeriyetin içtimai hayatında çok kıymetlidir. Kadın ana olduğu için kendisinde ciddiyet ve samimiyet esastır. Ve evlatlarına güzel misal olmak arzusuyla iyi harekete, izzeti nefis ve vakar sahibi olmaya mecburdur.
Evlilik ciddiyet temelli kurulmakla birlikte yürütülürken, bazen eşler birbirine karşı politik davranabilir. Çünkü aralarındaki münasebet iki tarafın rızasına dayalı olarak bazı şart ve kayıtla gerçekleşmiştir. Eşler zaman zaman birbirlerine olduğundan farklı görünebilirler. Birbirlerini razı etmek için istemedikleri şeyleri, biri diğerini memnun etmek için yapabilir. Geçimsizlikler baş gösterdiğinde, biri diğerinin açığını yakalamaya çalışabilir. Kadın kocasına, kocası karısına belli dünyevi gerekçelere binaen hoş görünmek girişiminde bulunabilir. Bütün bu yapmaya çalıştıkları içinde kendi mizacına, tabiatına, kendi fikir ve kanaatine ve hatta bazen kendi vicdanına, akide ve zihniyetine uymayan davranışlar da olabilir. İşte olmadığı gibi görünmek sahte bir iştir ki politiktir. Politik davranış ile taraflar samimiyet ve ciddiyetten uzaklaşabilir.
Peki! Analıkta vaziyet öyle midir? Ana çocuklarını yetiştirmek için çırpınan zarif bir güvercin gibidir. Aynı zamanda kocasının önünde, evlatlarının önünde, ailesi ve akrabaları önünde bir aile kahramanıdır. Hepsini alakadar eden bir geleceği ihya edecek ve kendi namlarını taşıyacak olan istikbal sebeplerini, ailesinin geleceğini inşa edecek olan küçük kahramanların eğitimcisidir.
Yalnızca bu şeref bile kadınlığa yeter. Bütün erkeklerin dünyasında kendilerinin kıymetini artırır ki, bu da beşeriyetin hayrına olacak bütün ulvi duyguların ilk kez ana dizinde alması ve Cenabı Allah’ın ismini ilk kez anadan öğrenmesidir.
Modern yaşam tasavvuru, sanki kadınların münzevi bir hayat yaşamakta olduğunu bize dayatıyor. Bunu dayatırken, geleneğimizi, örf ve ananemizi küçümsüyor, kötülüyor. Biz öyle demiyoruz. Kadınlar münzevi bir hayat yaşasın demiyoruz. Kadınlar alim olsun, mütehassıs olsun, görgülü bilgili olsun. İyi olan her şeyi yapabilir olsunlar. Fakat bu kadınlık, analık duygusu elden gitmemek şartıyla olmalıdır. Kadınlık ve analık duygularından sıyrılarak, kadınlıkla erkeklik arasında kalarak çaresizce çırpınmasınlar. Analık faziletini ve duygularını yitirmesinler. Dünyevi hırsları, kariyer hevesleri, bir evin kapısını kapatarak, bir ocağı söndürerek, bir ailenin evladını serseriliğe sevk ederek olmamalı.
Ana olmak, yuva yapmak için, yuvayı imar etmek, en sahih ve iyi bir halde tutmak için, en elverişli bir surette tertip ve tanzim ve en mukaddes bir şekilde idare etmek için, yuva sakinlerini en bahtiyar bir halde bulundurmak için çabalasın. Çocuklara en doğru usullerle bakmak, eğitimle muamele etmek için, çocukların dimağını, kalbini nurlarla doldurmak, yüksek arzulara yöneltmek için, kısacası yuvasını fazilet, hakikat ocağı yapmak için çabalasın.
Kadın yaratılış itibarıyla, ana olmak için dünyaya gelmiştir. Fakat takdiri ilahidir ki, bir kadının hayatta mutlaka evlenmesi, evlense dahi çocuk sahibi olması mümkün olmayabilir. Evliliğine mani olan şeyler, kendi tercihi dışında olabilir. Evlendiği halde gerek kendisinden gerekse kocasından dolayı evlat sahibi olmaktan mahrum kalabilir. Bu gibi kadınlar elbette mazurdur ve muhteremdirler. Zira ana olmaya maddi ve manevi olarak hazırlanmış, fakat yine ilahi kudretin bir imtihanı olarak analıktan nasipsiz kalmış olabilir. Ancak bu kadınlar, içinde yaşadıkları toplum içinde, bir-iki yetimi öz evladı gibi sevgi ve samimiyetle yetiştirmeye, eşin dostun komşularının çocuklarına sahip çıkmaya, analara nasihat etmeye, analık vazifelerini bu yolla yerine getirmeye gayret gösterirler. Bu davranışları elbette çok büyük bir takdiri hak eder.
Kadın kocasının eğiticisi değil, evlatlarının mürebbisidir. İyi kadınlar ve erkekler, iyi anaların terbiyesinde yetişmiş olanlardır. İyi insanlar, imanlı yürekler, beşeriyetin hayrına iş yapacak olanlar, ciddi hayırlı işlere yönelecek olanlar anaların dizleri dibinde yetişmiş olanlardır.
Bugün ailesiz bir toplum kurmayı politik tavır haline getiren iktidarlar iyi düşünsünler. Aileyi dağıtmak için kadın üzerinden siyaset yapanlar, analık duygularını dünyevi hırslara kurban ederken, kariyeri öne çıkaranlar, gencecik kızlarımızı ve erkeklerimizi ifsat edenler, bu dünyada bunun karşılığını görmeye başladılar. Ahiret hesapları daha yaman olacaktır.
Analık duygusunun kadınların gönüllerinden kalktığı bir dünya, nesli kesik bir dünya olacaktır. Kariyer derdine çocuğunu kreşlere bırakan ana-babalar, unutmasınlar ki, ilerideki yerleri huzur evi olacaktır. Uyandığında karşısında anasını görmeyen bir çocuk, ağladığında gözyaşını anasının silmediği bir çocuk, sevindiğinde anasını kucaklamayan bir çocuk, zaman içerisinde anasına ve ailesine karşı sevgi, saygı ve merhamet duygularını kaybedecektir.
Bir çocuk için dünyanın en kahraman en korkusuz en güçlü insanları ana-babasıdır. Kimden korkarsa korksun, kimden çekinirse çekinsin, gelip sığınacağı yer ana kucağıdır. Korktuğunda, çekindiğinde, üzüldüğünde, dünyevi kazanç peşinde koşan anasını yanında göremeyen çocuklar, parayla satın alınan sahte sevgilere sığınacak fakat şefkat ve merhametten ziyade, soğuk bir kucağa yaslanacaktır.
Yakup Döğer / İktibas
“Analık” kurumu ancak böyle anlatılabilirdi. Ecir Allah’tandır. Allah razı olsun.