Kavramlar, zihin dünyamızın yapıtaşları olarak hayati öneme sahiptir. Bir binanın mukavemeti nasıl ki, onu teşkil eden yapıtaşlarının sağlamlığıyla ölçülürse zihnimizin mukavemeti de yine onu teşkil eden yapıtaşlarının yani kavramların sıhhati ve sağlamlığıyla ölçülür.
Bunlardan biri de Kur’an’ın en temel ve en önemli kavramlarından biri olan “ibadet”tir. Nitekim “ibadet”; “ilah, rab ve din” ile birlikte Kur’an’ın omurgasını oluşturur. “İbâdet kelimesi, “abede” fiilinin masdarı olup “itaat etmek, boyun eğmek, tevâzu göstermek, bağlanmak ve hizmet etmek” anlamlarına gelir. İbâdet kelimesinin türediği “abd” kökü, şu anlamlara gelir: a- Hürün karşıtı olan köle, b- Boyun eğmek ve itaat etmek, c- Kulluk etmek, ilâh tanımak, tapmak, d- Bir şeye bağlanıp, ondan ayrılmamak. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere ibâdet kelimesinin ifade ettiği esas manalar; “kişinin yüksek ve üstün birine karşı baş eğmesi, itaat etmesi, kendi hürriyetinden ferâgat ederek onun karşısında her türlü isyanı terk etmesi, tam bir bağlılıkla ona boyun eğmesidir.” İşte bu durum, kulluk ve itaattir. İbâdet, itaat etmenin bir çeşididir. Bu itaata müstahak olan da, hiç şüphesiz gerçek ma’bud olan Allah’tır. İbâdet edene âbid; kendisine ibâdet edilene de ma’bûd denir.
Kur’ânî bir terim olarak ibâdetin genel anlamdaki tanımı şudur: “Yapılması sevap olan, Allah’a yakınlık ifade eden, yalnız O’nun emirlerini yerine getirmiş olmak ve rızâsını kazanmak niyetiyle yapılan, her türlü harekete ibâdet denir.” Demek ki, İslamî manasıyla Allah’a ibâdet: “İnsanın rûhen ve bedenen, gizli ve açık bütün mevcudiyetiyle yalnız Allah’a yapmış olduğu şuurlu (bilinçli) bir tâat ve kurbettir.” [1]
Günümüzde bütün Kur’ani kavramların başına gelen anlam kayması “ibadet” kavramının da başına gelmiş ve bu kavram asli mecrasından saptırılarak “İslam’ın şartları olarak bilinen 5 temel şartla” sınırlandırılmıştır oysaki yukarıdaki tanımda da geçtiği gibi bir kişinin ibadetsiz geçen tek bir anı bile yoktur önemli olan bu ibadetlerin kime/kimlere ve hangi niyetle yapıldığıdır.
Rabbimiz de bütün elçilerini hep “Allah’tan başka ilah olmadığı bundan dolayı sadece ama sadece kendisine ibadet edilmesi” [2] gerçeğini insanlara iletmeleri üzere göndermiş ve görevlendirmiştir.
Hal böyleyken insanlardan kimileri elçilerin getirdiklerini esas alıp bu doğrultuda yaşarken, kimileri de onları yalanlamış ve heva-heveslerinin arkasına düşerek kendilerini felakete sürüklemişlerdir.
İşte bu Rasuller’in sonuncusu olan Hz.Muhammed (s.a.v.)’in dostlarıyla birlikte (müridleri değil), sadece Allah’a kul olma ekseninde inşa ve ihya ettikleri devlet modeli de yatay ilişki esasına dayanıyordu ve devletin temeli diğer birçok ilkeyle birlikte özellikle şu ilke üzerine kuruluydu:
“Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz.”[3]Allah Rasulü diğer mü’minlerin imamı olarak sadece onlardan biradım önde bulunuyordu, onların üzerinde değil. Dolayısıyla hayatı da özellikle mali anlamda dostları olan mü’minlerden geri değildi. O’nun vefatıyla birlikte halkın içerisinde bulunan Hz.Ebubekir, Ömer, Osman, Ali (Allah onlardan razı olsun) sadece bir adım öne çıkıvermişlerdi.
Günümüzün bütün devlet ve hatta neredeyse bütün cemaat (tevhid üzere ve kamilen cem olmayı başarabilenler müstesna) yapılanmaları ise maalesef yatay değil, dikey ilişki esasına dayanmakta bu nedenle birileri hep üstte, birileri de hep altta bulunmakta. Birileri hep ezerken, birileri de hep ezilmekte ve ezilenler ellerine geçen ilk fırsatta üste çıktıklarında kendilerine yapılanları unutup onlar da ezmeye başlamakta.
Rabbimiz bu manada bizleri, Musa (a.s.) ve İsrailoğullarının şahsında, “menn ve selva”[4] ile sembolize edildiği üzere, kullara ve eşyaya kulluktan kurtulup sadece kendisine kul olma şerefine nail olmaya davet ederken tıpkı İsrailoğulları gibi birileri hala “ali” olanı “adi” olanla değişip soğan-sarımsak ile yetinmek istiyorlar ve bu şekilde firavunların saltanatları sürüp gidiyor…
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun….
1-) Kur’an Kavramları Sözlüğü, ibadet maddesi
2-) Enbiya Suresi 25.ayet
3-) Buhari, İman, 7; Müslim, İman, 71-72
4-) Bakara Suresi 54 ila 61.ayetler