22 Mayıs 2025 - Perşembe
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

Yıl (Sonu) Başı, Öfke ve Hüzün

Benim için hüzün ve öfkenin acı ve kederin iç içe geçip ortak paydada buluştuğu andır yılsonu kutlamaları..

Yazar: Ahmet DURMUŞ
31 Aralık 2019
Kategori: Makaleler, Venhar Özel
0 0
3
Yıl (Sonu) Başı, Öfke ve Hüzün
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

Konumuzla alakalı olarak, kısa bir tarihi hatırlatma yapacak olursak, Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketleri Osmanlı aydınları ile beraber devlet (şartların da etkisiyle beraber) yapısını da etkisi altına almaya başlamıştır. Bu etkileşim/batılılaşma/yabancılaşma II. Meşrutiyetle doruk noktasına ulaşırken, hazırlanan bu alt yapı sayesinde Cumhuriyetle beraber hedefine ulaşmış. Yeni kadronun batıcı, özünden kopuk, Kemalist ve aslını inkâr üzere oluşturduğu yeni devlet modelinde artık (batı medeniyetine öykünerek) tanrı tamamen hayattan kovulacak, batılı seküler değerler/yasalar halka rağmen hüküm sürecekti ve öyle de oldu. Muasır medeniyet sevdasının önünde engel olan din/gelenek/örf ne varsa hepsi hayattan kovulmalı, yerine “medeniyet dedikleri tek dişi kalmış canavar” hüküm sürmeliydi. Hilafetin de kaldırılmasıyla beraber kurulan yeni Cumhuriyet’te artık seküler yaşam (“din”) özne konumundaydı.

Batılılaşmanın getirdiği emperyalist/jakoben kültürel değişim, her alanda olduğu gibi yılbaşı (Noel) gibi içeriği halk tarafından çok da bilinmeyen bir eğlence türü (daha yüzlercesi) İslam ülkelerine ithal edilmiştir. Konumuz olan yılbaşının (Noel) geçmişi M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Sicili oldukça kirli olan Noel, kutlamalarının eğlence ve ibadet olarak İslam’la uzaktan yakından hiçbir bağı/akrabalığı yoktur. Kendi kültür kodlarımızla uyuşmayan bu kutlama/eğlence ne yazık ki ülkemizde kendisine yaşam alanı oluşturmakta oldukça başarılı olmuştur. Onun bu başarısı elbette ki kendi gücünden değil, Müslüman olduğunu söyleyen insanların vahiyden, nebevi hareket metodundan ve sahih sünnetten kopmuş olmalarından kaynaklanmaktadır. İçerisinde bulunduğumuz bu günlerde yine yerkürenin tamamına yakınında Allah’a itaatin olmadığı, tam tersine azgınlık ve tuğyanın iç içe geçtiği, yeni bir yılın daha kutlamaları icra edilmektedir.

Her defasında tekrar tekrar aynı duygularla karşılamak zorunda kaldığım miladi yıl, sona doğru yaklaşıp takvim yaprakları Aralık ayının son günlerini gösterdiğinde, garip duygulara kapılır ve bir burukluk yaşarım kendi iç dünyamda. Tüm bedenimi hüzün ve öfke kaplar. Bu sarmal içerisinde boğazıma düğümlenen acı ve kederimi insanların tek ilahı ve meliki olan Allah’a arz ederim. Geride bırakılan bir yılın bilançosunu gözden geçirip, tefekkür edip yapılan yanlışlardan tövbe etmek varken, şehvet ve küfür bataklığına dalmak ne kadar da acı bir tablo diye düşünürüm. Koskoca bir yıl ne kadar da ucuza gitti böyle diye kendi kendime ah ederim. Geçirdiğimiz üç yüz atmış beş günün muhasebesini yapıp kötü amellerimizden dolayı tefekkür edip istiğfar ırmağında yıkanıp, pişmanlık duyup, boynumuzu büküp, Allah’tan af dilemek varken, ne yazık ki insanlık, inadına azgınlık ve tuğyana çekirge sürüleri gibi koşmaktadır.

Oysa geride bıraktığımız yılın tüm insanlık veya kendimiz için bir sonbahar olmadığını kim söyleyebilir? Bu aldanmış ve yaratılış amacını unutmuş insan, acaba hiç mi akletmeyecek? Bu haleti ruhiye içerisinde gam ve kederli düşünceler akıl duvarlarımı tırmalarken bir daha uyanıp uyanamayacağımı bilmeden gecenin o karanlık dehlizlerinde gözkapaklarım düşüyor. Hâsılı sünnetullah gereği gece biter, gün ezanla birlikte ağarmaya başlar. Kalkıp penceremden dışarı baktığımda camiler sanki cemaatine kırgın ve boynu bükük, sokaklar ve caddeler gece üzerine basan şirk bulaşığı ayaklardan rahatsız olmuşçasına suskun ve ıssız. İnsanlara gelince kimse gözükmüyor ortalıkta, felekten çaldıkları bir gece onları hırpalamış, yormuş ve sarhoş etmiş sanki.

Bu duygu ve düşüncelerle boğuşurken bir yandan da sormadan edemiyorum kendime, biz Allah’a ait değil miyiz? Bu yeryüzü, bu gökyüzü O’nun değil mi? Bu günler bu aylar, bu yıllar ve bu insan, âlemlerin rabbi Allah’a ait değil mi? Eğer eşya ve insan Allah’a aitse ki, hiç şüphesiz öyle. “(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur”. (2/107). O halde kim neyi kutluyor? Sizin eğlence dediğiniz bu kutlamalar İslam’ın yaklaşmayın dediği haram türünden fuhşiyat ve yasaklar değil mi?

İşte bu yüzden içim öfkeyle dolar. Ve öfke duyarım, ümmetin çocukları aldandığı için. Öfke duyarım, hakla batıl bir kalpte iki kardeşmiş gibi yaşadıkları için. Öfke duyarım her türlü ahlaksızlığın sosyal medyada zirve yaptığı için. Ve öfke duyarım çaresizliğimden dolayı bu satırları yazdığım için. Benim için hüzün ve öfkenin acı ve kederin iç içe geçip ortak paydada buluştuğu andır yılsonu kutlamaları.

Şirk toplumunun ürettiği dinî veya örfî bir yaşam biçimi olan ve bizim de Müslüman olarak batıl addettiğimiz yılbaşı kutlamalarının Müslümanlar tarafından kabul görmesi, içselleştirilmesi ve her yıl çok masum bir ibadetmiş gibi idame ettirilmesi olsa olsa bir akıl tutulması olabilir. “Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ akıllanmaz mısınız”? (21/10). Vahyin uyarılarını dikkate almaz, aklımızı da kullanmaz isek Allah üzerimize pislik yağdıracak. “Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkânı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar”. (10/100). İslam’ın o sade, berrak kültür havzasına şeytani yaşam biçimlerini eğlence adı altında katıp karıştıranların cezası elbette üzerlerine pislik atılması olacak. Bundan daha adil ne olabilir ki?

Kendi kültür kodlarımızla uyuşmayan her türlü düşünce ve eylemin tohumları İslam toplumlarında yeşertilmiştir. İzzet ve şeref adeta oralarda aranır olmuştur. Batı ve batıl toplumların yaşam tarzlarına göre uyarlanan birçok kutlamalar, festivaller, karnavallar İslam toplumlarına ithal edilmiştir. “Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. O’na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah’a amel-i sâlih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur”. (35/10). Yüce Rabbimizin bu ilahi emrini kendimize şiar edinsek inanın tek başına yeter de artar bile. İzzet, şeref güzel söz ve salih ameli bırakıp, onların kurduğu tuzağa ve azaba koşmanın ne bir açıklaması ne de mantığı vardır. Tam da burada vahyi ilahi sayesinde insanın izzet ve şerefi nerede aradığına bakıp bir kimlik tanımlaması yapabiliyoruz. Yine bir ayeti kerimede; “De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz en iyi bilendir”. (17/84) diyen Rabbimiz ne kadar da isabetli söylemiş. Gerçekten çirkin işler ve fena sözler hoşuna giden bir şahıs veya toplum kendi karakterinin ona emrettiklerinden başkasını yapmaz.

Bizim Anadolu’da bir tabir var, düğüne varan oynar ölüye varan ağlar. Bu tabir gayet doğurgandır, herhangi bir sabitesi yoktur ve her ortama uyum sağlayacak karaktere sahiptir. Bu mantığa göre iki dünyanızı da kurtarmış olursunuz. Ama Allah’ın kitabı öyle demiyor, insanların çoğuna uymanın yanlış olduğu hakikatini defalarca tekrarlıyor. “Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler. (6/116). Ayeti kerimeyi dikkatli okuduğumuz da çoğunluğa uymanın haram olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü onlar yalancı, saptırıcı ve hayatları yalan üzerine kurulmuş. Bunu biz değil insanın yaratıcısı ve gerçek sahibi olan Allah söylüyor. Tabii ki, materyalist batı felsefesine göre her zaman çoğunluk doğru söyler ve çoğunluk haklıdır. Batının ikiyüzlü doğrusu kendinin olsun, bizim gönülden teslim olduğumuz İslam’ın hakikat anlayışı onları yok sayar ve değersizleştirir. Bir kişiyi ümmet olarak tanımladığı gibi insanlara önder ve örnek de yapar.

Yani hakikatin azınlık veya çoğunluk gibi bir derdi yok. “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir”. (33/21). “İbrahim Allah’ı birleyerek O’na itaat eden bir ümmet (her iyiliği kendinde toplayan bir önder) idi, ortak koşanlardan değildi”. (16/120). Kur’an’ın deklare ettiği hakikat karşısında kim durabilir ki? Yeter ki biz Allah’ın muradını doğru okuyalım, aşağılanmış ve ezilmişlik psikolojisinden kurtulalım.

İslam’a ve Müslümanlara karşı küfründe istikrarlı duran kâfire karşı, imanında ve İslam’ında istikrar sahibi olmayan ilkesiz Müslümanlar ne kadar acı bir tablo oluşturuyor. Allah aşkına geriye, ileriye, sağa, sola bir bakalım ne yapıyoruz, ne yaşıyoruz ne yiyip ne içiyoruz? Yaptığımız eylemlerin hangisi haram hangisi helal? Muhakeme etme kabiliyetimizi yitirmeden mümin kalmaya özen gösterelim. Batı düşüncesinin ve müsteşriklerin sırf peygamberimize karşı geliştirdiği düşmanca tavır bile onların gün ve gecelerine karşı mesafeli durmamıza yeter de artar diye düşünüyorum. “Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: ‘Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur.’ Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı”. (2/120). Bizim gösterdiğimiz bu ayrıştırıcı tavır Kur’an’ın bizden istediği tavırdır. Dik duruşumuz şahıslara değil, batının İslam’a karşı geliştirdiği inkârcı yaşam biçimine ve hayat felsefesine karşıdır. Tabi ki bu düşüncemiz onlarla insani ilişkileri tamamen koparmak anlamına gelmez. Tam tersi adam gibi ve ilkeli duruşumuz, insana ve tabiata olan yaklaşımımız onlara hem tebliğ anlamı taşır hem de güzel bir örneklik teşkil eder kanaatindeyim.

Son olarak diyebiliriz ki, İslam ümmeti taklitçiliğin her türlüsünden kurtulmalıdır. İslam toplumunun gün ve gecelerini dahi başkalarının belirlediği bir hayatın ne kadarı İslam’a ve Müslümanlara ait olabilir ki? Sadece yılbaşı olarak gayet masum bir cümleyle ifade edilen ama içeriği asla masum olmayan şeytani bir planla karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım. Günlerce zihinlere pompalanan tüketim ve eğlence çılgınlığının en büyük destekçisi elbette resmi ideolojidir. Her zaman güce tapan çoğunluk hiç sorgulamadan bir kez daha bunu doğrulamıştır. Bu ahlakî değerleri hiçe sayan, çılgın toplum psikolojisinden kurtulmak ancak Kur’an’la mümkün olur. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”. (3/104). Kurtuluşumuz ancak Kur’an’ın bize sunduğu ve hasta zihinleri tedavi ettiği o eşsiz reçeteyle olacak. Müslüman kalabilmek duası ile.

Çok Yorumlanan 3

  1. Ahmet Altınok says:
    5 sene önce

    Allah razı olsun Ahmet abi.

    Cevapla
  2. Mehmet Kantar says:
    5 sene önce

    “Hak Rabbindendir sakın şüphe edenlerden olma” (2/147) buyuran Rabb’in hakikat yasalarından şüphe ederek uzaklaşan bir toplumun geleceği nokta batılın tüm tonlarıyla yaşanan “Haksız” bir hayat olacaktır.
    Oyun ve eğlence onlara, hüzün ve gözyaşı bize düşüyor. Ama öyle bir gün gelecek ki o gün roller değişecek Hak yerini bulacak, Hak’tan şüphe edenler hüsrana uğrayacak, Hakka teslim olanlar felaha edecektir. Rabbim bizleri Hakka teslim olanlardan eylesin.
    Allah razı olsun kardeş. Daha nice hakka şahidlik edecek yazılar temennisiyle. Selam ve dua ile…

    Cevapla
  3. ebuzeyd says:
    5 sene önce

    Batı doğuda kültür ayrımcılığı yaparak örfe uygun olanları gerici/çağdışı ve banal göstermektedir tüm medyasıyla abi
    Kalemine bereket

    Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

İp Gergin, Cambaz da

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Düşmanı Kahretmenin Yolu

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar
    30 Nisan 2025
  • Ah Gazze Ah!
    30 Mart 2025
  • Kapitalist Sistemde Müslümanlar ve Ramazan
    18 Mart 2025
  • Tuğyan’da Trump Kasırgası mı?
    13 Şubat 2025
  • İslam’ın Devletsiz, Müslüman’ın Başsız Hali…
    15 Ocak 2025
  • Tarihin Dönüm Noktaları
    18 Kasım 2024
  • Nübüvveti Tevhid Akidesinden Koparmaya Çalışmak!
    26 Nisan 2024
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

19 Mayıs 2025
Trump’ın Soytarıları Efendilerini Kutsadılar

Trump’ın Soytarıları Efendilerini Kutsadılar

19 Mayıs 2025
İp Gergin, Cambaz da

İp Gergin, Cambaz da

18 Mayıs 2025
Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

15 Mayıs 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist