وَاِلٰى ثَمُودَ اَخَاهُمْ صَالِحاًۘ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُؕ هُوَ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فٖيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِؕ اِنَّ رَبّٖي قَرٖيبٌ مُجٖيبٌ
Semûd’a kardeşleri Salih’i gönderdik.-Ey halkım, Allah’a kulluk ediniz. Sizin, O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Sizi yeryüzünde meydana getiren ve sizin orayı imar etmenizi dileyen o’dur. O halde O’ndan af dileyin. Sonra da O’na yönelin. Kuşkusuz Rabbim, yakındır, dedi. (11/61)
“Bağların, bahçelerin içinde, akan pınarların başında, ekili tarlaların ve meyveleri olgunlaşmış, yüklü salkımlarıyla dalları kırılacak derecede sarkmış gönül alıcı hurmalıklar arasında, vadilerde kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semûd kavmine gönderilmişti Salih (as). Tabiri caizse yok yok. Üstüne üstelik Allah (cc) bir de resul gönderiyor. Değerinizi anlayın. Kıymetinizi bilin. Her türlü nimetle baş başasınız. Resulü dinleyin. Ama nafile! Birden bire sınır tanımaz azgınlığa bürünerek şımarık kimseler oluveriyorlar.
Neydi, bu şımarıklık?
Yeryüzünde geniş imkânlara sahip olmaları mı? Yerin düzlüklerine saraylar mı kurmaları? Dağları yontarak ustalıkla evler yapmaları mı? Bütün bunları kendilerinden görmeleri mi? Şaşırtmadılar ve hemen geçmişlerine döndüler.
Semûd kavmi de “ataları gibi düşünmeyi” tercih ettiler.
Amellerini süsleyip püsleyen şeytana uydular. Doğru yolu bulmaktan uzak kaldılar. Hâlbuki gerçeği görebilecek kadar da zeki ve uyanık kimselerdi.
İşte bu zeki olan Semûd kavmine gönderilen Salih (as), “ Allah’a kulluk ediniz. Sizin, O’ndan başka bir ilahınız yoktur.” demişti. Kavmi ise atalarının inancına dayanarak gelecek, resulü reddettiler.
Semûd kavmi, yeryüzünü imar etmekle görevlendirilmişlerdi. Yeryüzünün mimarı, imar görevini yarattığı kuluna vermişti. Bulunduğunuz yeryüzünü mamur hale getirin.
Peki nasıl?
Mimar, yeryüzündeki dağları, ovaları ve denizleri bir ahenk içinde inşa etti. Sen de bu matematiğe, fiziğe, kimyaya, estetiğe uygun hareket etmelisin. Allah’ın koyduğu kurallarla çatışmamalısın. Allah’ın koyduğu kurallarla çalışmalısın. Emanete hıyanet etme. Tabiattan ne alır isen senden onu alacaktır. Bunu unutmamalısın. Çünkü su, yolunu bırakmaz/unutmaz. Yoksa felakete maruz kalırsın.
Yeryüzünün imarı sadece fiziksel imar mıdır?
Kuş, çift kanatla uçar. İnsanın da bir maddi tarafı bir de manevi tarafı vardır. Tek kanatla kuş uçamadığına göre insanoğlu da sadece maddi kanatla uçamaz. Manevi alanı da yine yaratan rabbimiz göstermiştir. Manevi alanda, yaratan rabbimizin yoluna ne kadar riayet etmeye gayret gösteriyor isek, maddi alanı teşkil eden yeryüzünün kurallarına onun mimarının sünnetullahına uygun hareket etmek mecburiyeti vardır. Elbette maddi alandaki imar önemlidir ama insanın da imar ve inşası daha çok önemlidir. İnsanın inşası ve ihyası olmadan yeryüzünde huzur olmayacaktır. Bütün yapılanlar beyhude olarak kalacaktır. Çünkü insan aciz bir varlıktır. Her şeye gücü yetmeyecektir.
Bütün yanlışlarına rağmen ümitsizliğe de kapılma.
Af dilemek insani bir davranıştır. Kurtuluşun ve yönelişin ilk aşamasıdır. Hatadan dönmenin yoludur. Kendi durumunun farkında olduğunun göstergesidir. Yönelişin başlangıcıdır af dilemek. Hatayı, eksiği görmek bilmektir. Af dilemeden yöneliş meydana gelmez. Mevcut durumundan rahatsız olmalısın ki yeni bir yöneliş içinde olabilesin. Af dilemek, yön/istikamet belirlemek demektir. İstikamet belli olunca yol devreye girecektir. Yolda nasıl gideceğini ise yolcuyu yaratan resulleri vasıtası ile göstermiştir.
Yeryüzünün mimarı/sahibi Allah’tır. İnsanın kötülüğe meyilli geni olduğu gibi iyiliğe meyilli geni de mevcuttur. Bu genlerin inşası ancak mülkün sahibine kulak vermekle olacaktır.
Ey insanoğlu “Sizden önceki Nuh kavminin, Âd ve Semûd’un ve onlardan sonra gelenlerin haberi size ulaşmadı mı? “
Allah yakındır. Siz haberlere yakın mısınız?