TBMM’nin 27. Dönem, 6. Yasama yılı açılışı geçtiğimiz Cumartesi (1 Ekim) günü TBMM Başkanının ve Cumhurbaşkanının âteşîn konuşmalarıyla yapıldı.
Yeni bir yasama yılı. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yasa. Ülkede hangi alanda ne gibi yasalar çıkartılacaksa, onu TBMM yapar. Yasa ondan sorulur. Yasa yapma yetkisi bütünüyle TBMM’ne aittir. Bunun diğer bir izahı şudur: Hüküm koyma yani hakimiyet kayıtsız şartsız halka aittir. Halk, hiçbir kayıt ve şart tanınmayan bu hüküm koyma hak ve yetkisini, Meclise gönderdiği vekilleri vasıtasıyla kullanmaktadır, rivayet bu şekildedir. Her vekilin de öyle aklına estiği gibi yasa yapma ya da yasa isteme hakkı, yetkisi ve özgürlüğü yoktur. Bu işi mevcut yasalar çerçevesinde kotaran birtakım komisyonlar vardır ve milletin vekili olduğu söylenen bol maaşlı baylar-bayanlar, işin uzmanlarınca hazırlanan yasaların (partisinin görüşüne raptedilmiş olarak) lehinde ya da aleyhinde el kaldırmak ve elini indirmekle yükümlüdür.
Meclis Başkanının ve Cumhurun Başkanının ilahi misyon atfedercesine kutsadıkları Meclis yeni yasama yılını açmış bulunuyor. Meclis millete ya da halka, “ben size yasama olarak bunları beğendim ve ondan razı oldum, size yaşam biçimi olarak bunu seçtim” diyecek, bir kere daha. Oysa Allah bu hususta son noktayı koymuştu, dini tamamladığını, eksik bir şey bırakmadığını, bizim için yaşam biçimi ve inanç olarak İslam’ı seçtiğini ve ondan razı olduğunu bildirmişti. Biz müminler bu bildiriyi çok sevmiş ve biz de hem o dinden hem de o dini bizim için seçen Allah’tan razı olmuştuk.
Ama şimdi bir Meclis böyle söylüyor. Bu durumda Allah’la aramızda geçerli olan mukavele ve muahede ne durumdadır?
Cevap kalpten kalbe, dilden dile değişecektir ama bu suskunluk, bu zımnî onay oldukça vahimdir. Yüzlerce vekili barındıran bir Meclis insanlara iyiyi ve kötüyü, eğriyi ve doğruyu, güzeli ve çirkini, meşruyu ve gayri meşruyu tayin ve tespit için kolları sıvamışsa, Allah’ın bizim için İslam’ı din olarak seçmesi ve onu ikmal etmesi ne anlama gelmektedir?
Venhar Yorum
Allah’ı yaratıcı olarak kabul edip yasa koyucu olarak kabul etmeyenlerin oluşturdukları meclisler rablik iddiasıyla ortaya çıkarlar. Yaptıkları yasalarla halka yol(din) gösterirler. Onların gösterdiği yolu meşru kabul eden halk çoğunluğu, bu kabullenişle birlikte onlara gönüllü olarak kullukta bulunmaktan kurtulamazlar!