Avrupa’da rönesans ve reform hareketleri bünyesinde ortaya çıkan bir devlet önerisidir ‘Leviathan’ (16-17.yy). Tevrat ve İncil’de korkunç bir deniz canavarı olarak geçen bu yaratıktan esinlenilmiştir. Korku, güç, yenilmezlik, üstünlük, gizem gibi yönlerinden etkilenmiş olmalı ki Thomas Hobbes bu özellikte bir devlet önermiş ‘Leviathan’ adlı kitabında.
Kilisenin tahtının sallandığı, laikliğin ve demokrasinin, özgür düşüncenin ve hümanizmin etkili olduğu bir döneme denk gelen fikrin amentüsü şöyle açıklanır; devlet ve onunla adeta içiçe geçmiş olan başında bulunan yönetici, kendini seçen bireylerin, başta dinleri olmak üzere, canları malları, ırzları yani tüm hak ve sorumluluklarını elinde tutar. Onu seçmek aynı zamanda egemenliği için çalışmasını adeta adanmasını gerekli kılar. Böylelikle hakimiyet kuran leviathan devlet, tasarruflarında Tanrı dışında kimseye hesap vermez. Mutlak egemendir.
Batı’ya yön veren bu fikir akımları diğer ülkelere servis edilirken karşılığında mutlak itaat aranmıştır. Sömürge oluşturmak bunun alt yapısı. Bu, dünya leviathanı kurma yolunda ilerlemek için elzem olmuş. Üstünlüğü eline geçiren Avrupa, egemenliğini tüm dünyaya kabul ettirmede epey başarılı olduğu görülür. Zira demokrasinin yumuşak yüzüyle harmanlanıp, laikliğin devletle din arasına çektiği set sayesinde leviathan şu an egemen durumdadır.
Halkı müslüman olan ülkelerde bu sistemin inşası gerçekten manidardır. İlk tanışıklıkları zorla ve dikta ile olsa da sonrasında celladına aşık bir konuma gelinmiştir. Önceleri zalim ve inkar eden eliyle yönetip benimsetmeye başlamış, şimdilerde müslüman eliyle egemenlik kurmaktadır. Müslümanım diyen kitleler, tüm hak ve sorumluluklarından feragat ederek yeryüzü ilahı olan leviathan devlete doğru ihlasla koşmaktadırlar. Hele bir ağırdan alsın, bir durup düşünsün, nereye gidiyorum, koşuyorum desin bakalım, (ona karşı çıkan, dik durup tanımayanı saymıyoruz bile) canavarlığı nasıl günyüzüne çıkıyor acı şekilde görecektir.
Rab’leri olan tek ilahın emir ve yasakları devletin yasalarıyla altüst edilmesini artık sorun etmez durumdalar. Leviathan buyruklar daha çok egemen hayatlarında. Helal-haram, iyi-kötü ne varsa o belirlesin, ne de olsa herşeyini ona borçlu. Seçiyor, seçiliyor, el birliğiyle ‘Leviathan Cumhuriyet’e nefer oluyor. Üstüne toz kondurmuyor, savunuyor, kutsuyor, kutluyor! İbadet bilinci ve huşu ile..
Geriye dönüp kendine bakınca İslam’dan ne kalıyor sadece birkaç kırıntı. Eh o kadar kırıntı şirkte de yok mu?