İnsanları ele geçiren, onları dizginleyen şeylerden biri de korkudur. Korku yüzyıllardır iktidarların halkları yönetmede kullanmış olduğu bir argümandır. Allah, insanları canlardan ve mallardan eksiltmekle imtihan edeceğini söylerken seküler iktidarlar da ilahlık iddiasında bulunarak mallardan ve canlardan eksiltmekle insanları imtihan etmektedirler. Lakin Allah’ın imtihanı sonucunda hem bu dünyada iyilik hem de ahirette bir iyilik varken seküler iktidarların imtihanında hem bu dünyada zillet hem de ahirette zillet vardır. Biri insanlığı kardeşçe ve hakça adil bir biçimde yer altının ve yer üstünün kaynaklarını paylaşmaya çağırırken ve insanları Allah’ın karşısında bir tarağın dişlisi gibi eşit olduğunu ifade ederken seküler iktidarlar ise zenginin lehine fakirin aleyhine sürekli büyüyen bir dengesizliğe ve adil olmayan gelir paylaşımına mecbur etmektedir. Korku iktidarının tanrısı makam, şehvet, para ve konformist yaşamı kendine kalkan yaparak insanları açlıkla, tutsaklıkla ve ölümle tehdit etmektedir.
Seküler iktidarlar, Rabbimizin “şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyler yapmanızı emreder” ayetinin adeta tefsiri gibi insanların bugün ellerinde tuttukları sefil yaşamları dahi daha kötüsüyle tehdit ederek disipline etmeye gayret ederler. Demokrasi, monarşi, oligarşi vs. gibi nice yönetim biçimlerini allayıp pullayıp en iyi yönetim biçimi olarak takdim ederlerken İslam’ı başımıza gelecek en kötü şey olarak tanımlarlar. Çünkü İslam zalimin zulmüne müsaade etmez, Kapitalizmin ve diğer izm’lerin insanı köleleştirmesine, ekmeklerini zengin kompradorlar adına ellerinden alınmasına müsaade etmez. İslam’ın merkezinde kişilerin heva ve hevesleri, iktidar hırsları olmaz yalnızca Allah’ın rızası olur.
Korkmak insana özgüdür. Ama insan neyden korkacağının hesabını iyi yapmalıdır. Birini haksız yere incitmekten korkabiliriz, hak yemekten korkabiliriz, bizim yüzümüzden birinin aç kalmasından, zulme uğramasından, ölmesinden korkabiliriz. Allah’tan korkmak bunu gerektirir çünkü. İnsan izzetini kaybetmek adına bir makama talip olmaktan, para kazanmaktan, lüks yaşamaktan ve insanlar içinde itibarlı olmak arzusundan da korkmalıdır. Oysa seküler iktidarlar Allah’ın helallerini haram, haramlarını helal yapmaktan korkmamaktadır. İnsanlar izzetini kaybetmek adına zulme alkış tutmakta, haram parayla zengin olmakta, zulmederek, hak yiyerek makamlarını yükseltmekte ve seküler iktidarlar da bu yolu insanlara meşru yol olarak göstermektedirler. Firavun’un baskı altına alarak itaat ettirdiği İsrailoğulları gibi tüm seküler iktidarlar da halkları baskı altına alarak itaate zorlamaktadırlar.
Korku üzere yönlendirenler aslında kendilerinin de korkak olduğunu ele verirler. Bir sistem -beşeri sistemler- neye karşı tavır alıyorsa, o onun zaafı olarak algılanmalıdır. Nitekim günlük siyasi dilde kullanılan argümanlar bunun en açık delilidir. İktidar kaybına uğrama korkusuyla beraber, topluma da verilen ‘beka kaygısı!’, muhaliflerin, ‘kazanamama ve kaybetme korkusu’nun verdiği refleksle saldırgan tutumu, sonuçta toplumda ortak bir kaygı/endişe hali uyandırıyor. Hep birlikte dillendirilen ‘dış güçler’ söylemi, ötekileştirme ve düşman algısı oluşturan ‘proje’ ithamı, her kötü iş ve sonucun ardında FETÖ parmağı aranması, komplolar, felaket senaryoları.. Bir adım sonrasında akıllara darbeler de gelmekte/getirilmekte, tepeden tırnağa toplum korkudan adeta titretilmektedir.
Allah, inanan kimseleri yeryüzünde seçkin kılmışsa bunun sebebi kimseden, hiçbir zorbadan ve onun yapacağı zorbalıktan korkmaksızın iyiliği emreden, kötülüğü nehyeden kimseler oluşundandır. Kendi aleyhlerine dahi olsa şahitliği dosdoğru yapmaları, hakkı söylemeleri ve zulme daima başkaldıran bir duruş sahibi olmalarındandır. Haram lokmaya tenezzül etmemeleri, ırzlarını korumalarındandır. Yönetmede, terbiye etmede, kendini inşa etmede tek ilah olarak Allah’ı tanımalarındandır. İşte bu kimseler ancak seküler iktidarların korkusundan beri olanlardır ve onların korkularına teslim olmayanlardır. Allah, hangi yolu seçeceğimizi bizlere bırakmıştır. Bu seçim demokrasi mücadelesi verenlerin seçimine benzemez. Bu seçim izzetli olmak ya da olmamak seçimidir. Bu seçim insanlığın şerefine sahip çıkması ya da çıkmaması seçimidir. Seçimini Allah’ın tarafı olarak yapanlara selam olsun…
Çok güzel bir yorum olmuş,Allah razı olsun.