İnsanoğlu olarak varolduğumuz dünyayı yüzyıllardır farklı fikirlerle farklı bakış açılarıyla ve inançlarla yorumluyoruz. Fakat zamanla insan Allah’ın lütfu olan üretme, hayatı kolaylaştırabilme yeteneğiyle dünyaya dair inanç ve anlayışlarını dünyaya yaymak için bazı icatlar ortaya çıkardı. (Radyo, gazete, kitap, televizyon internet vs.) Bu sayede dünyanın diğer ucunda patlayan bombanın anında burada etkisini hissedebiliyoruz.
Ancak bu duymanın, görmenin hissetmenin uzantısı ve süzgeci olan kitle iletişim araçları önce nesnelliğini ve etik kaygılarını reklam edip sonrasında bize sunduğu medya ürünleriyle bizi bu ürünlerin pasif tüketicisi haline getiriyor. Bu pasif tüketimdeki zihinsel şekillenme, kültürlenme medyanın elindeki insanı 3 yaşındaki çocuğun elindeki oyun hamuruna çevirebiliyor. Bir çin atasözünde de dendiği gibi “Ne yersen osun” Evet insanların yanlış beslenmeyle obez, kanser vs. olması gibi yanlış kültürlenme de insanı üst aklın hizmetkârı kılar. Bu hizmetkârlık öyle bir fanatizme dönüşür ki kişiler, politikalar, siyasal görüşler putlaştırılıp inanca dönüştürülür. Öyle ki bu fanatizm uğruna ölünen öldürülen şehit olunan kurban verilen putlar halini alarak kemikleşir. Oysa sistem nazarında kişilerin yani tapıcıların değeri yoktur. Daima daha iyi bir toplum vaadiyle gelişme yenilenme beklentisinde olan insanlar tazı yarışlarındaki tazıların oyuncak tavşanı kovaladığı gibi hedonist bir bakışla daha iyinin yararlı olanın peşinden koşarken ömürlerini ziyan ediyorlar. Bu yarış hiç bitmiyor her siyasal oluşum yeniden ve yeniden iyiyi vaat ederek toplumu tüketiyor. Liberalizmin, özgürlüğün, demokrasinin sadece isimlerini bilerek kör bir inançla herkes bunu savunuyor diyerek savunan insanlar var. Peki, herkesin her savunduğuna doğru demek ne kadar mümkün? Ya da insanlar savundukları şeylerin neye dayandığından ne kadar haberdar? Bu sistem içerisinde tercih etme hakkına ne kadar sahibiz? Azınlık (medya) tarafından şekillenen çoğunluğun kararlarının hakim olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Akılsızlığın yegâne esas olduğu modern toplumun kararlarıyla özgürlükçü adil bir yönetim kurma derdinde olan bir toplumda yaşıyoruz. Bu temele dayanan ideallerimiz de bize hazdan başka bir şey sunmuyor. İnsanlık aldığı yaralarla aşırı ahlak kaybından tükenmek üzere…
Venhar