Zilhicce ayının en önemli günlerini geride bıraktık. Arefe, Hac, Kurban günleri, aynı zamanda haram günler.. Arefe gününde iki milyon hacı, ‘Lebbeyk Allahumme lebbeyk!’ nidalarıyla Arafat dağına çıkıp vakfe yaptı. Arkasından, Müzdelife, Mina, şeytan taşlama, kabeyi tavaf.. Haremde olmayan dünyanın diğer müslümanları da arefe gününden başlayarak namazlarının akabinde teşrik tekbirleri ile haccı bulundukları beldelerde yaşamaya çalıştılar, Allah’ın adını anarak, tekbirlerle kurbanlarını kestiler. Sılayı rahim yaptılar.
Her sene aynı ibadeti müslümanlar mükerreren yapıyorlar. Bu muhteşem şiarlar İslam’ın, başta kendi inananlarına sonrasında tüm insanlığa Rablerinin apaçık bir çağrısıdır. Uluhiyet ve Rububiyetin tek olan Allah’a has kılınmasının alametleridir. Canın, malın, neslin, aklın, dinin müslümanım diyenler eliyle teminatlarıdır. Tüm dünya kafirlerine, zalimlere, fasıklara, müşriklere, münafıklara karşı cihat çağrısı, gövde gösterisidir. Böyle yapılan, mebrur olan haccın karşılığı Allah Rasulünün (as) dediği gibi cennettir. Hem bu dünyayı cennetvari kılacak hem de ahireti..
Lakin müslümanların yaşadıkları beldeler dahil tüm yeryüzü İslam’ın bu felah çağrısından mahrum zulme boğulmuş halde. Demek ki hac eden müslümanlar yaşadıkları beldelerine döndüklerinde, ‘buyur Allah’ım buyur da emrini yerine getirelim’ dedikleri halde, rablerine verdikleri sözü tutmuyorlar. Allahuekber nidalarıyla yeri göğü inlettiklerinde samimi değiller miydi ki, halen Allah’tan gayri her türlü tağut yeryüzüne egemen?
Arafatta kabeye doğru vakfe yaparken, namazda kıbleye yönelirken, kurbanlıkları kıbleye doğru keserken, tavafımızı kabe etrafında ifa ederken gösterdiğimiz hassasiyeti hayatımızın tümüne hakim kılmadan nasıl felaha ermeyi bekleriz? Her türlü tuğyan ve fuhşiyyatın kol gezdiği şehirler, sokaklar nasıl ıslah olacak? İman edenler iman etmeden başkalarından inanmasını beklemek beyhude olsa gerek..
Venhar