Nasıl geliştirme ve keşif çalışmalarına öncülük eden insanlar hep bir araya gelip toplanma eğiliminde olmuşlarsa, halifelerin yönetimindeki Bağdat’ta da dört nesil boyunca böyle oldu. Bağdat’ın bu zirveye erişmesinin ve bu konumunu uzunca bir süre muhafaza etmesinin yegâne sebebi, bu halifelerin çığır açan bilimsel eser ve çalışmaları dünyanın dört bir yanından toplamaya duyduğu özel ilgidir. Halifeler sadece kitapları değil, Müslüman âlimleri de bir araya getirerek tarihin en büyük entelektüel akademilerinden biri olan Dârülhikme’yi kurdular. Görkem ve gücüne bu akademinin olağanüstü enerjisinin eklenmesiyle Bağdat, sanat, bilim ve edebiyat çalışmalarının merkezi haline geldi. Dârülhikme’nin sanatsal ve bilimsel bilginin geliştirilmesinde ve yayılmasında oynadığı rol muazzamdı.
“İlim sahibi Mürşid seni kendi ilim dairesine sokmaya
çalışmaz; aksine, senin aklının eşiğine kadar sana eşlik eder.”
Halil Cibran, Peygamber adlı kitabından
DARÜLHİKME NEDİR? TARİHÇESİ VE ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
MUHTELİF BİLİMSEL TEMALARI İÇEREN DEV BİR KOLEKSİYON
Dârülhikme, gelişim aşamalarına göre iki farklı isimle tanındı. Tek bir salon görünümünde olduğu Harun Reşid döneminde Beytülhikme olarak adlandırılan bu akademi, Memun döneminde daha büyük bir enstitü halini almasıyla birlikte Dârülhikme, Hizânetü’l-Hikme (Hikmet Hazineleri) adlı zengin bir kütüphaneye ev sahipliği yapıyordu. Bu kütüphane gerçek bir bilim akademisine yakışacak biçimde farklı dillerde muhtelif bilimsel temaları içeren dev bir koleksiyonu içeriyordu.
Halife Muhammed Mehdi, el yazmalarını biriktirmeye ilk defa askeri keşif seferleri sırasında başladı. Oğlu Halife Hadi tarafından devam ettirilen bu gelenek, onun oğlu olan ve 786-809 yılları arasında tahta geçen Halife Harun Reşid’in bu el yazmalarından bilimsel bir koleksiyon oluşturması ve Dârülhikme’yi kurmasıyla sonuçlandı. 813 yılından itibaren yirmi yıl hükümdarlık yapan Halife Memun döneminde akademi, her bilim dalı için ayrı bir ek bina yahut bölüm eklenmek suretiyle genişletildi. Böylece Dârülhikme’ye ulema, sanat bilginleri, ünlü tercümanlar, müellifler, edebiyatçılar, şair ve farklı alanlara mensup meslek erbabı dolup taşmaya başladı.
Orta Çağ’ın bu seçkin beyinleri her gün burada tercüme, okuma, yazma, diyalog ve tartışma gibi etkinlikler için bir araya geliyordu. Dârülhikme, kozmopolit bir eritme potası rolündeydi; Arapça, Farsça, İbranice, Süryanice, Aramca, Yunanca, Latince ve eski Hint el yazmalarını tercüme etmekte kullanılan Sanskritçe, burada yazılıp konuşulan diller arasındaydı.
Tanınmış tercümanlar arasında Patriğin Oğlu Tercüman Joannes olarak bilinen Yuhanna İbnü’l Bitrik el-Tercüman yer alıyordu. Tıptan ziyade felsefeye eğilimi vardı; Aristoteles’in on dokuz bölümlük Hayvanlar Kitabı adlı eserini Latinceden tercüme etti. Huneyn bin İshak ise, Yunanlı hekimler Hippokrates ve Galenos’un eserlerinin Arapça tercümeleriyle ünlüydü.
ESERLERİ BAĞDAT’A NAKLETMEK İÇİN YÜZ DEVE KULLANILDI
Fizikçi, felsefeci, matematikçi, hendese bilgini, kimyager, mantıkçı ve astronom Kindî, Halife Memun tarafından Aristoteles tercümelerini yönetecek âlimlerden biri olarak seçilmişti. El- Kindiyye adıyla bilinen, kendi özel kütüphanesine sahipti.
Halife Memun, bilgi arayışı çerçevesinde diğer ülke liderleriyle irtibata geçti. Rivayete göre Sicilya Kralı’na bir mektup yazarak, felsefe ve fen bilimleri bakımından zengin Sicilya Kütüphanesi’nin tüm içeriğini göndermesini rica etti. Kral, Halife’nin bu isteğine olumlu yanıt vererek Sicilya Kütüphanesi’ndeki eserlerin birer kopyasını göndermiştir.
Kitaplar farklı yöntemler kullanılarak taşınmaktaydı. Günümüzün uçakları henüz bulunmadığından, Memun’un el yazmalarını ve diğer eserleri Horasan’dan Bağdat’a nakletmek için yüz deve kullandığı söylenir. Halife Memun, Bizans imparatoruyla temasa geçerek Bizans kütüphanelerinde bulunan faydalı kitapları tercüme ettirmek üzere bilim insanları göndermeyi tekli etti. İmparatorun kabul etmesi üzerine buraya gönderilen heyetin görevleri arasında Yunan aydınlarına ait eserlerin geri getirilmesi de bulunuyordu.
İSLAM’I SEÇİP MÜSLÜMAN OLAN YAHUDİ
Halife Memun Darülhikme organizasyonunu yönetmekle kalmadı; bilgin ve âlimlerin konuşma ve tartışmalarına da katılıyordu ve Marsad Feleki adında bir astronomi merkezi kurdurdu. Bu merkez, halifenin özel hizmetinde çalışan Sened bin Ali Yahudi adlı bir Yahudi ve Yahya bin Ebu Mansur adlı bir Müslüman astronom tarafından yönetiliyordu. Yahudi olan Sened’in bizzat Halife Memun’un huzurunda İslam’ı seçip Müslüman olduğu rivayet edilir.
Darülhikme’nin kontrolünü eline alan Halife Memun, işe babasının kaldığı yerden devam ederek birçok yüksek enstitü, rasathane ve tekstil işletmesi kurdu. Bunların sayısının 332’ye ulaştığı söylenmektedir. Bu kurumlar, sanat ve bilimin çeşitli dallarında farklı konularda eğitim alan öğrencilerle dolup taşmaktaydı.
DARÜLHİKME’NİN EN TANINMIŞ AYDINLARI
Halife Memun’un, bir grup bilginden bir dünya haritası hazırlamalarını istediği ve bu isteğinin yerine getirildiği de bilinmektedir. Batlamyus’un ve diğer Yunan coğrafyacıların yaşadığı zamanda yapılan haritaları açıklayıp detaylandıran bu harita, Memun Haritası ya da Suretü’l-Me’muniye adıyla anılıyordu.
Darülhikme’nin en tanınmış aydınları arasında, matematikçi ve şaşırtmalı düzeneklerin mucidi olan Muhammed, Ahmed ve Hasan kardeşler, yani Benu Musa Kardeşler; cebir ilminin babası Harizmi; şifre kırma ve müzik teorileirni gleiştiren Kindi; kâtip yahut da müellif olan Said bin Harun Katib; hekim ve tercüman Huneyn bin İshak el-İbadi ve oğlu İshak yer alıyordu.
Memun, kendisinin dönemindeki Bağdat’tan günümüze kalan çok zengin kültürel miras sebebiyle, kimi tarihçilerce “Arap Medeniyetinin Efendisi” olarak adlandırılır. Darülhikme ve Bağdat’ın görkemi, şehri dönemin büyük beyinleriyle dolup taşan nefes kesici bir metropole dönüştürmüştü. Ancak Abbasi Dârülhikmesi ile Halife Hakem tarafından 1005 yılında Kahire’de kurulan Fatımi Dârülhikmesi birbirinden ayırmak gerekir. Fatımi Dârülhikmesi yüz altmış beş yıl kadar varlığını sürdürdü. 9. Ve 10. Yüzyıllarda İslam dünyasının Doğru bölgelerindeki diğer şehirlerde de Bağdat’taki Darülhikme örneğine öykünen birkaç Darülilm kurulmuştur.
Fikriyat