Herkesin bilip, mutlaka şahit olduğu manzaradır: Nerede bir bataklık, kokuşmuş bir su, bir balçık varsa, onun üzerinde sinekler uçuşur. Sivri sineklerin de bu gibi yerlerde üredikleri rivayet edilir. Çürük sebze-meyve de sinekler için bataklık hükmünde olmalı ki, onlar da sinekler için cazibe merkezidir.
Ama kimse bal arasının bataklıklarda gezindiğinden bahsetmez. Çünkü o bal arasıdır ve bal bataklıktan elde edilmez.
Yeryüzünün melekler kadar sessiz, sade, gururlu, temiz ve bin bir çeşit kokulu, tabiatın muhteşem süsleri olan çiçeklerden bal yapar arı. Bal nere, balçık nere.
İnsanlar da belki hiç farkında olmadan sinekler gibi yaşarlar. İnsanların sineklerden daha kesif bir şekilde bataklıklara hücum ettiklerini görüyoruz. İnanç suretindeki, ahlak kılığındaki, ideolojik bataklıklara.
İnsan Rabbinin kendisi için tanzim ettiği tertemiz, arı-duru dinin kıymetini takdir edememekte, sinek siyretine özenmektedir. Bazı sinekler daha var, mesela at sineği. Atların tam dışkılama yerlerinde, kuyruğun hemen altında yaşarlar. Orası onlar için şerefli mekanlardır; “burada biz olmazsak kimler gelir!” edasında olduklarını sanırsınız. Kendilerine ‘nimet’ devşirirler oradan.
Kimi insanlar at sineklerini kılavuz edinirler çünkü tıynetleri onlarla örtüşür.
Son yıllarda giderek yoğunluğunu artıran ayak kaymalarını, zihin, kalp ve kafa kaymalarını sineklerin bataklığa üşüşmesine benzetebiliriz. Sinek için bataklık, gübre böceği için taze bırakılmış bir hayvan gübresi dayanılmaz cazibedir.
Lakin insan… İnsan ve Müslüman… Neden koşuşur, üşüşür, sıvaşır para, şöhret, makam, mevki, konfor gibi gübrelere? Bir de maddi anlamda geçim düzeyi, evlere giren para miktarı, insan hayatını kolaylaştırdığı söylenen alet-edevat yaygınlaştıkça bu üşüşmelerin daha da artması nasıl izah edilir?
Son zamanlardaki, bilhassa akademisyen, kanaat önderleri gibi mürekkep yalamış, çok mücellet kağıtlar yutmuş insanlar arasındaki izzet ve şeref erozyonu dikkat çekmektedir. İnsanlar, Allah katında tamamen bir hiç olan para, şöhret, makam ve zengince bir hayat mekanlarına rükû ve secde etmektedirler. Kurulu düzenin asırlık pislikleri üzerine konup, bir kara sinek gibi oradan (gübreden) menfaat höpürdetmeyi adamlık zannetmektedirler. Kimler? On yıllardır toplumun önüne geçmiş ve onlara sözüm ona hocalık yapmış insanlar…
Bugün pek çok insanın, on beş asır önce Arap hemcinslerinin Lat, Menat, Hubel gibi taşlara tapmalarını anlamadıkları gibi, -dünya durursa- bizden on beş asır sonrakiler de muhtemelen bu ‘hoca’ların belirttiğimiz zenginlik gübrelerine tapınmalarını anlamakta zorluk çekecekler, mecaza filan yoracaklardır.
Sineklik ve adamlık… Yol ayrımı.
Venhar Yorum