Son günlerde gayr-i ahlaki tasvir ve teşvik içeren bir romandan ve bu tür yayınların pedofili hastalarını cesaretlendirdiğinden söz ediliyor. Tartışma şiddetlenerek devam ederken zihnimde şu sorular belirdi: Elif Şafak ve Abdullah Şevki gibi porno sektörüne kölelik yapanlar nasıl oluyor da Müslüman bir toplumda kabul görebiliyor? Nasıl oluyor da müstehcen görüntüler, pornografik yayınlar, pedofilik tasvirler bizim mahallenin en fazla tercih ettiği yayınlar haline gelebiliyor? Belki de sorunun çözümüne buradan başlamak gerekir ne dersiniz. Zira sapıklığı ve gayr-i ahlaki davranışları yaymaya çalışan piyonlar, edep ve hayâ duygusunu zayıflık olarak görüp, toplumun değerlerini küçümseyen bilinçsiz kitlelerden cesaret almaktadır. Hayâsızlığı sanatın gölgesine çekerek yaymaya çalışan bu sapkın zihniyet ise sanat ürettiklerini ileri sürerek işin içinden çıkıveriyorlar.
Hanemize giren hırsızı yakalayıp cezalandırmak elbette bir sorumluluktur. Fakat kapıyı kilitlemeden evinden çıkan ev sahibinin hatasını da göz ardı edemeyiz. Zira seküler çarklarda öğütülerek özüne yabancılaşan Müslümanlar maddi gücü her şeyin önünde tutar hale geldiler. Bu durum kendilerini belli bir mevkii ya da statü ile konumlandıran kişilerin eylemlerinin masum görülmesine neden oldu. Yani işin içine sanat kavramı girince her şeyi meşru görmeye başladık.
Gecekondu mahallesinde doğup büyüyen yoksul kızın gayr-i ahlaki görüntülerini şiddetle kınayan insanlarımız aynı görüntüleri bir şarkıcı, oyuncu, iş kadını, iş adamı ya da siyasetçinin sergilemesini doğal karşılayıp, hayranlıkla takip edebiliyor. Ne yazık ki bu durum pornocu zihniyetlerin kokuşmuş hayallerini sanatın gölgesine yaslayarak gerçekleştirmelerine neden oluyor. Ve ne acıdır ki sadece Batı toplumlarında değil İslam toplumlarında da müstehcen yayınlar, müstehcen programlar tahminlerimizden çok daha fazla rağbet görüyor. Zira sadece Batı’da değil İslam toplumlarında da çıplaklığın, hayâsızlığın, teşhirciliğin sanat adı altında aktarılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Halk normal şartlarda kabul edemeyeceği şeyleri sanat kisvesine bürününce tereddütsüz kabulleniyor… Zira insanlarımıza göre bir tabu olarak görülen sanat hiçbir şekilde eleştirilemez, yargılanamaz.
İslam toplumlarının dokularına aykırı olan pek çok şey sanat adı altında pazarlanıyor ve afili ifadelerle toplumun kabulüne sunuluyor. Edep ve hayâyı üst bir değer olarak gören Müslüman halk, ekranlarda sergilenen müstehcen görüntüleri, soyunmayı, aşk kaçamaklarını, karşı cinsle yakınlaşmayı sanatın bir parçası olarak değerlendiriyor. Peki, bütün bunlar İslam’ın haram kıldığı eylemler değil miydi? Evet, ama şeytanın torunları bu fiillerin yekûnunu sanat kavramına yaslayarak insanların algılarını dönüştürdüler. Sapık tasvirler içeren yayınlar sanat adı altında sunulunca insanlarımızın zihninde beliren bütün soru işaretleri kayboldu. Müstehcenlik ve zina eğer sanat içinse haram dairesinde görülmemeye başlandı. Eşcinsellik, pedofili ve livata gibi haram fiiller için de yine sanat kavramının kullanıldığını görmekteyiz. Roman ve hikâyelerin satırlarına iliştirilen pedofili tasvirleri ve özendirici ifadelerle hikâye edilen eşcinsellik, seçilen piyonlar aracılığıyla işleniyor ve halkın kabulüne sunuluyor.
Adı ister Elif olsun, ister Şevket olsun, ister Murathan olsun, ister Aylin olsun icraat ve metot hep aynı. Sanat adı altında bir roman yazılıyor ve burada pedofilik bir durumun tasviri yapılıyor, tacize maruz kalan bir çocuğun yürek yakıcı hali sanat adı altında aktarılıyor… Belki de şahıslar bu sapık fiilleri sözel olarak aktarmış olsalar büyük tepki çekecek ve halkın nefretiyle karşılaşacaklar. Ama işin içine sanat girdi mi her şey değişiyor. Ahlaki değerleri yerle bir eden birçok eylem sinema, müzik, roman ve şiirler vasıtasıyla kolayca aktarılıyor.
Pedofilinin bir hastalık olduğunu dolayısıyla suç sayılamayacağını savunan mesnetsiz bir grup da var. Neyse ki Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hocamız bu konuya açıklık getirdi ve pedofil kişilerin suçlarını çekmeleri gerektiğini belirtti. Hattı zatında sapık bu eylemini özgür iradesiyle gerçekleştiriyor dolayısıyla cezasını hak ettiği şekilde görmelidir.
Sosyal medya ve yazılı-görsel iletişim aygıtları porno sektörünün etkin olarak kullandığı araçlar haline geldi. Ancak başta da dediğim gibi bu kokuşmuşluğun yayılmasında sadece hırsızın değil ev sahibinin de büyük vebali var. O nedenle gözlerimizi kendimize çevirip nerede hata yaptık diyebilmeliyiz.
Fatma Tuncer