Biraz sonra şeyhimiz Raid Salah da Mescid-i Aksa’nın yaşadığı tehlikeyi anlatacaktır. Bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi işgal altındadır. Yahudi’nin kirli ayakları ile kirlenmektedir. Bugün, bu tehlikeyi nasıl bertaraf edebilirim, bu tehlikeye karşı Müslümanlara nasıl yardımcı olabilirim diye düşünmeden bir gün dahi geçirmemeliyiz. Bu sebeple, yapacaksak eğer her gün Kudüs’le rabıta etmeliyiz, tefekkür etmeliyiz, çareler aramalıyız. Murabıt olmanın ilk şartı tefekkür etmektir. Şeyh Ahmet Yasin’den Rantisi’ye kadar, taş atan o küçük çocuklara kadar emeği geçen, cihad eden tüm Müslümanların önünde saygıyla duruyoruz, onlara selamlarımızı iletiyoruz, Allah’tan rahmet diliyoruz.
Allah’a hamdü sena ve Rasulullah’a salâvattan sonra tüm bay ve bayan kardeşleri selamlıyorum. Bizi burada bir araya getiren Medeniyet Vakfı’na ve Kudüs Dayanışma Derneği’ne teşekkür ediyorum.
Yine gemide Türkiye’den bir bayan kardeşimiz daha vardı. Kayseri’ye gittik, orada çeşitli programlara katıldık. Gemide bizimle beraber olan Kayserili bir bayan kardeşimiz bize bir bayrak hediye etti. Üzerinde şehitlerin kanları vardı. Dedi ki “Bu bayrağı sizden istemeyeceğiz. Bu bayrağı ancak sizden Kudüs’ü fethetmeye geldiğimizde isteyeceğiz.” dedi.
Bizler cesaret ve şecaat sahibi Müslümanlarız. Allah yolunda ölümden korkmayız. Allah yolunda hiçbir şekilde canımızı vermekten çekinmeyiz. Aynı zamanda bizler merhamet sahibi insanlarız. İşte bunu hatırlatan güzel bir örnek var İslam tarihinde. Bir gün Hz. Ömer Kudüs’ü fethettikten sonra bir kilisenin önünden geçer. Kilisenin rahibi der ki; “Gel ey halife, bizim kilisemizde namaz kıl.” Hz. Ömer “Hayır, ben sizin kilisenizde namaz kılmam. Eğer ben burada namaz kılarsam Müslümanlar burayı mescide çevirir.” Bu, Müslümanların adaletinin, anlayışının en güzel örneğidir.
İsrail, her türlü cerimeyi, her türlü zulmü işlemeye devam etti. Bu 1967’deki olaydan sonra 1969 yılında yol kesen İsrail polislerinden birisi, Michael Denis Rouhan Mescid-i Aksa’ya girdi ve orada bir yangın çıkardı. Müslümanlar buradaki ateşi söndürmeye çalıştılar fakat İsrail, şebeke sularını kesmişti. Buna rağmen Müslümanlar, kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla elden ele su taşıyarak bu yangını söndürdü. Küfrün, hainliğin bu ateşini Allah (c.c.) söndürecek. Onlar ne zaman böyle bir ateş yaksalar bu ateşi Allah hemen söndürür.
İsrail’in Mescid-i Aksa’da, Kudüs’te işlemiş olduğu bu azgınlıklar devam etti. 2000 yılında Mescid-i Aksa’yı yıkmak istediğini açık bir şekilde söyledi. Kudüs’te bulunan bütün Müslümanlar Mescid-i Aksa’yı savunmak için seferber olduk. Kadınlar, çocuklar, hepimiz adeta orada sabahlıyorduk. Küçük bir çocuk sabahleyin uyandı ve “Anneciğim, ben Mescid-i Aksa’yı savunmaya gidiyorum. Bu gece rüyamda Peygamber Efendimizi gördüm. Bana bir sır verdi.” Annesi “Yavrum, nedir o sır, bana söyle.” dedi. Çocuk, “Hayır, söylemem.” dedi. O gün Mescid-i Aksa civarında çatışma çıktı. Çatışma sonrasında çocuğun evine şehadet haberi gitti. Annesi o zaman anlamıştı, çocuğunun sakladığı sır, şehadet haberiydi.
Muhterem Kardeşlerim,
Muhterem Hanımefendiler,
İsrail işgalinin saldırıları hiç durmadı. Sene 2013, yine saldırılar devam ediyor. Bütün İslâm dünyasına meydan okuyor İsrail. İsrail işgal güçlerinin bir askeri, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu alanda Kur’ân okuyan bayan topluluğun yanına gelir ve aralarında şu konuşma geçer.
– Nereye gidelim, buralar bizim. Biz istediğimiz zaman burada namaz kılar, istediğimiz zaman Kur’ân okuruz.
Bunun üzerine asker, ayağıyla Kur’ân’a vurur. Bu davranış sadece o Müslüman hanıma değil, bütün Müslümanlara, İslâm’a yapılmış bir harekettir. Peygamberin ümmeti nerede,Selahattin Eyyubi’nin ümmeti nerede, Fatih Sultan Mehmet’in ümmeti nerede, Abdülhamit Han’ın ümmeti nerede? Kudüs’ten adeta “Vah bu Müslümanlara, vah bu Müslümanlar nerede?” sesleri geliyor. Müslümanların bu büyük direnişinin, büyük zaferlerin başlangıcı olacağına inanıyorum.
İsrail işgali bugünlerden yine saldırılarını arttırdı. İsrail, yine bir şeylere çağırıyor. Mescid-i Aksa’nın belli zamanlarda paylaşımından bahsediyor. Belli zamanlarda siz, belli zamanlarda biz kullanalım diyor. Yine, Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman heykeli dikmekten bahsediyorlar. Onlar konuşuyorlar, fakat biz ümitsiz değiliz, biz korkak da değiliz. Biz şunu iyi biliyoruz ki İsrail ne zaman saldırılarını artırırsa bitişi ve yok oluşu da o derece yaklaşmış demektir. Kudüs ve Mescid-i Aksa’dan defolup gidecekler, Kudüs ve Mescid-i Aksa elbet bir gün özgürleşecek demektir.