Sesli Analiz ekibinden İslam Başaran kardeşimiz, Yazar Yakup DÖĞER ile birlikte modernizmin kavramlar üzerindeki tahrifi ve tepkisi üzerine bir röportaj gerçekleştirdi. Röportajın başlıca konusu Modernizm… Yakup Döğer’e yöneltilen sorular ise şu şekilde;
- Kavram deyince ne anlıyoruz?
- Kavramların insan hayatındaki önemi nedir?
- Kavram tahrifi ne demektir?
- Kavramların tahrifine giden tarihsel sürece değinecek olursak, neler söylenebilir?
- İblis’in yaratılışın bidayetinde, kendini Adem’den üstün görmesi (üstünlük kavramı), ateşin topraktan üstün olduğunu ileri sürmesi; secde emrine karşı diretmesi gibi tutumuyla modernizmin İslam’ın temel kavramlarına olan itirazı arasında bir bağıntı görülebilir mi?
- Din’e ait ne kadar kelime-kavram varsa, her fırsatta olabildiğince küçümsenip, değersizleştirilmesi; liberal demokrasi felsefesine uygun bütün sözcüklerin ise eş oranda büyütülüp tazim edilmesini nasıl okumak gerekir?
İslami kesimin mesela ahlak yerine etik terimini harcı alem kullanması bu kesimin sosyal psikolojisine dair bir fikir verebilir mi? - İlerleme kavramı siyasetten sosyolojiye, evrimden iktisada kadar her alanda bir şekilde kullanılmaktadır. İslami düşünce bu kavramı nasıl karşılamalıdır; benimsemeli mi, alternatifini mi keşfetmeli, yoksa ret mi etmelidir?
Faydalı olması duası ile bu değerli söyleşiyi siz değerli Venhar okurlarının ilgisine sunuyoruz.
İslami kavramların tahrifinde son yüz elli yıllık süreçten bahsedilse de, gerçekte bu tahrifat asırlar öncesine dayanır.
Bunda da ön plana çıkan tasavvuf ve rivayet kültürüdür. Yani İslam’ın tevhid, adalet, gayb ve şefaat gibi kavramları bu iki kültürün sayesinde modernleşme dönemine gelmeden önce tahrifata uğratılmıştı.
Tanzimat’la beraber Müslüman isimli birçok insanın Batılı kavramların istilasına maruz kalmaları, geleneğin bu büyük tahrifatı üzerinden olmuştur.
Yani geleneksel hurafelerle tahrif olmuş Müslüman aydınların çoğu, zihinsel açıdan Batılı kavramlarla karşılaştıkları zaman, onlara Kur’andan yola çıkarak cevap verebilecek durumda değillerdi.
Çünkü zaten inandıklarını iddia ettikleri din, vahye dayalı bir din değil, tasavvuf ve rivayet kaynaklı muharref bir dindi!