Kur’an’ın ahkamını, toplumsal ve siyasal düzenini adım adım yürürlükten kaldıran bir adamın, Kur’an katibi olduğu gerekçesiyle savunulduğu bir tarih algısıyla İslam doğru anlaşılabilir ve ümmet yeniden ihya ve inşa edilebilir mi?
…
Aydın Doğan ve Turgay Ciner gibi İslam düşmanı Karunların Tv kanallarına çıkıp “İslam’da cinsellik” gibi konuları tartışanlar, İslam’ın ilim ve izzetinden gereğince nasiplenemediklerini göstermektedirler.
Bir Müslüman o kanallara (kanalizasyonlara) çıkacaksa şayet, yapması gereken ilk iş, bu kanalların ve sahiplerinin fıskını, ifsadını, İslam düşmanlıklarını gündemleştirmek olmalıdır. İnsan bir yerde ya o yerin gerektirdiği hakkı söylemeli, ya da o yerde olmamalıdır.
…
Şayet Ramazan ayını, bütün bir ömrün kulluk yükünü hakkıyla/gereğince taşıyabilmek için yol azığı hazırlama vakti olarak idrak edenlerden olmuşsak ne ala, ne güzel. Ramazanımız da, bayramımız da mübarek (bereketli) olmuştur.
Ramazanı, bütün bir ömrün kulluk yükünü bir aya ve ondaki birkaç ibadete yüklemekle kurtulacağını düşünerek geçiştirmiş olanlar ise bu yıl da Kur’an ayıyla azıklanmak bir yana, var olan çok az sermayelerini de tüketmiş oldular. Ne Ramazan mübarek oldu onlar için, ne de bayram mübarek olabilir. Yazık ettiler, ziyana uğradılar.
…
IŞİD adlı örgütün ortaya çıkması ve mazlumların başına bela olmasının müsebbibleri bellidir:
İşgal ettiği Irak’ta her türlü insanlık suçunu işleyen ABD ve (Türkiye dahil) müttefikleri ile onlarla işbirliği yapan Şii ve Kürt yayılmacılığı.
Buradan topuna birden sesleniyoruz: IŞİD’inizi de alın ve harabeye çevirdiğiniz coğrafyamızdan defolun.
…
Ey âlemlerin Rabbi olan, yaratan, yaşatan, emreden, rahman, rahîm, kahhar ve muntakîm olan yüce Allahım!
Ümmetimiz büyük sıkıntılar, kuşatılmışlıklar, düşmanlıklarla karşı karşıya. Acılarımız çok büyük. Boyunlarımız nicedir bükük.
Ya Rabbi! Yeryüzünün tüm müstekbirleri, mükezzib ve müstevlileri İslam ve Müslümanlara karşı bir olmuş, dinimizi, onurumuzu yok etmeye çalışıyor, her taraftan imanımıza, İslamımıza, coğrafyamıza, insanımıza saldırıyor.
Allah’ım! İstikbarın başı olan soykırım imparatorluğu, insanlık düşmanı ABD ile birlik olup İslam’a ve Müslümanlara saldıranları kahr u perişan et.
Bu coğrafyanın insanı olup da ABD ve onun öncülüğündeki küfür cephesiyle birlikte hareket eden, kendi dar alan hakimiyeti için coğrafyasına, yüzyıllardır birlikte yaşadığı bölge halklarına ihanet edenleri dünyada da, ahirette de zelil kıl.
Ölçü tanımayan yaklaşım ve hareket tarzlarıyla, müstekbirlerin bizim coğrafyamızda kurtarıcı rolüne soyunmasına zemin hazırlayan içimizdeki beyinsizleri de ıslah et Rabbim.
Bu coğrafyada ağıtların Arapça, Türkçe, Kürtçe, sevinç çığlıklarının ise İngilizce ve İbranice olmasına hizmet eden her kim veya kimler varsa onları ıslah eyle yüce Allah’ım.
Bizi de bu alanda senin adanmış neferlerin, cehd sahibi hizmetkarların, mazlum ve mahrumların intikamına memur bilinç sahibi askerlerin eyle, ey merhametlilerin en merhametlisi yüce Rabbim.
…
Dün kardeşlerimiz gitmiş, Nihat Hatipoğlu’nun din adına büyüklere masallar anlattığı Sultanahmet’te İslam ve Hayat Ramazan Bülteni dağıtmışlar. Kardeşler tamam tebliğ yapalım, bunun için de insanları Kur’an’a yönelmeye ve bu eksende akletmeye çağıran yayınlar dağıtalım, ancak kimsenin ekmeğiyle de oynamayalım!
(Not: Espirisi bir yana, menkıbecilerin, masalcıların ekmeğiyle oynamak farzdır ve dolayısıyla Rasullerin (a.s.) sünnetidir. Allah Rasulü de Mekke’de insanara masal anlatarak onları uyutan ve böylece geçinen şairlerin ve kahinlerin ekmeğiyle oynamıştı. Hak gelince batıl zail olmuş, şairler, kahinler işsiz kalmıştı.)
…
“Sınırsız alışveriş”, “sınırsız yemek, “sınırsız içecek” vs vs
Sınırsızlığın her çeşidi tuğyandır. Biz elhamdulillah Müslümanız. Her konuda ve her alanda tâbi olduğumuz bir sınır ve ölçümüz vardır.
Modernizmin sınırsızlık iğvasına pirim vermeyip, teori ve pratikte Hududullaha tâbi olanlara selam olsun.
…
Müslümanlar olarak şu soruya sıkça muhatap olmaktayız: Kur’an okuyor musun?
Bu soruya genelde “Hergün düzenli okuyoum”, “Çok değil”, “Maalesef ihmal ediyorum” gibi cevaplar veriliyor.
Her Müslüman günde 5 vakit namaz kıldığına ve Kur’an kıraati namazın farz rüknu olduğuna göre bu soru ve cevaplar neyi ifade ediyor?
Şu gerçeği: Namazda Kur’an okuduğunun bile farkında olmayan Müslümanlar olduğumuzun.
…
Rezidans rezilliği, bu sınır tanımaz, helal-haram bilmez tekasur çılgınlığı keşke sadece Kemalist CHP’lilerle sınırlı olsaydı. Onlara yakışsa da bu rezi(l)dans tutkusu, epey bulanık ve eklektik kimliklerle de olsa neticede kendilerini İslam’a nisbet edenlere hiç yakışmıyor.
…
“CIA eski Direktörü Michael Hayden, Kürtler‘in ABD’nin en önemli müttefiki olduğunu söyledi.”
Hey gidi günler. Ümmetin yetimliğinden, ümmet düşmanı ABD’nin en önemli müttefikliğine. Yetimlik daha şerefli değil miydi?
…
Üstad Seyyid Kutub’dan, kendi zamanının Mısır yöneticilerine ve onlar üzerinden tüm zamanların politikacılarına net ihtar: “İslam’ı ya tam olarak alın, yahut da bırakın.”
Biz de Türkiye’deki politikacılara aynı şekilde sesleniyoruz: “İslam’ı ya tam olarak alın, yahut da bırakın.”
…
Arapça bilmeyen Müslümanların meal okuması bir tercihten öte zorunluluktur. Lakin, meal adı altında piyasaya sürülen mavallara dikkat etmek de bir başka zorunluluktur. Her Müslümanın, mealle mavalı ayırt edecek firasete sahip olması gerekir.
…
8 yıl önce bir akraba ziyaretinde izlemek zorunda kalıp “Toplum mühendislerinin yeni gözdeleri: Neomenkıbeciler” başlıklı aşağıda linkini verdiğim makaleyi yazmak gereği duyduğum Nihat Hatipoğlu’nun bugünkü sahur programının bir kısmını internetten izledim. 8 yılda kendisine yapılan onca eleştiriye karşın değişen hiçbir şey olmadığını gördüm.
“Nihat Hatipoğlu’dan büyüklere masallar” bütün cazibesiyle devam ediyor kısacası. Niçin devam etmesin ki, değil mi ki çocuklar gibi toplumlar da genellikle hakikat yerine masal dinlemeyi sever ve tercih ederler.
…
Kapitalist piyasanın inşa ettiği zihinle Kur’an anlaşılmaz, hele tercüme hiç edilmez, edilemez. Bir kimse hakikati değil de, piyasanın ihtiyaçlarını eksene alarak Kur’an’ın iktisadi ölçülerini yorumlamaya kalkarsa, Batı’da Hıristiyanlığı kapitalistleşme sürecinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yorumlayan Calvin’in kötü bir kopyası olmaktan öteye geçemez.
…
Kim demiş CHP dinsiz bir partidir diye. Her partinin bir dini (liberalizm, sosyalizm, kavmiyetçilik) olduğu gibi CHP’nin de sıkı sıkıya bağlı olduğu bir dini vardır, adı da Kemalizmdir.
…
İslam’ı anlamadan ve İslam ahlakıyla ahlaklanmadan mücahid olmaya kalkışmak… Bugün bunca kuşatılmışlık, kültürel ve fiili işgal, katliam ve sömürünün yanında İslam coğrafyasının yaşadığı sorunlardan biri de bu maalesef.
…
Metinsiz Kur’an meallerine kesinlikle teveccüh edilmemelidir. Kur’an talebelerini (ki her mü’min her yaşta Kur’an’ın talebesidir, talebesi olmak zorundadır) Kur’an’ın orijinal metninden koparıp salt çeviri ile başbaşa bırakan, pasif değil aktif bir okuyucu olması gereken meal okuyucusunu çevirinin dar dünyasına mahkum eden, Kur’an’ın esasından, muhteşem belagatından koparan, inşa edici temel kavramlarından bîhaber kılan metinsiz meal okumaları terk edilmelidir. Anlamına muttali olmadan salt Kur’an metnini okumakla yetinmek ne kadar yanlışsa, metinden koparak salt meal okumaya yönelmek de o kadar yanlıştır. Salt meal okuyan kardeşlerimiz bu dediğimi yaptıklarında, yani önce Arapça metni, ardından mealini okumaya başladıklarında salt meal okumanın insanı Kur’an’ın nice nimetlerinden alıkoyduğunu kolaylıkla anlayacaklardır.
…
Ayetleri bağlamından, Kur’an’ın bütüncül mesaj ve makasadından ve Allah Rasulünün pratiğinden koparıp salt lafızlar üzerinden indi yorum yapma özgürlüğüne kavuşunca, her türlü indi yorumu yapmak mümkün oluyor işte. Dün söz konusu ettiğim Erhan Aktaş mealinde faizin haramlığı konusunda yapılan aynen bu.
Söz konusu yazar, Kur’an’ın servetin tekelleşmesini men eden, buna karşın servetin tabana yayılmasını emr ve teşvik eden temel iktisadi çizgisini, borçlanma ve borç veren ve alanın gözetmesi gereken birbirine yardımcı olma, birbirini sıkıştırmama, gerektiğinde bağışlama (Bkz. Bakara 280) gibi borç ahlakıyla ilgili hükümleri bile değil, sadece tüm Kur’ani bağlardan azade olarak yorumladığı 275. ayetten bir önceki ayeti, 274. ayeti dikkate alsaydı böyle bir cinayet işleyebilir miydi? Mallarını gece, gündüz, gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayanları müjdeleyen Kur’ani beyanın hemen sonrasında faizin her türlüsünü yasaklayan 275. ayetin hükmünü tefecilikle sınırlamak ve tekelci, yağmacı kapitalizmin ana enstrümanı banka faizini aklamaya çalışmak cehalet ve dalaletin büyüğüdür.
…
Luther ve Calvin’in Hıristiyan dünyasında Kapitalistleşme sürecinde gördüğü rolün benzerini, bugün İslam coğrafyasında kimi modernist yaklaşım sahipleri Kur’an meali yazımı üzerinden yerine getirmeye, İslam’ın temel hükümleriyle oynayarak tekelci, yağmacı Kapitalizme alan açmaya çalışıyorlar. Erhan Aktaş adlı yazarın yeni çıkan sözümona meali bu açıdan son derece yıkıcı, saptırıcı bir içeriğe sahip. Kapitalizmin ana enstrümanı banka faizinin haram olmadığını, dahası ribayı engelleyen bir işlev gördüğünü söyleyecek kadar terazinin ayarlarıyla oynayan bu çalışmayı şiddetle telin ediyorum.
…
Yerli gavur yazarı Şahin Alpay’dan sonra Zaman’ın ecnebi gavuru Jost Lajendik de dün baştan sona cinsel sapkınlıkları ve sapkınları savunan ve “ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de eninde sonunda eşitlik ilkesinin ahlaki ve dini engellere galebe çalacağını” temenni eden bir köşe yazısı kaleme aldı. Zaman gazetesinin spota çıkardığı cümle, bu sapkın yazıları salt kafirlere şirin görünmek için yayınlamakla kalmayıp, onlardaki alçakça talep ve temennileri kabullenecek bir noktaya geldiğini de gösteriyor.
Erzurumlu bir vaizin ve onun arkasından güya İslam’a hizmet adına sürüklenen yüz binlerce Anadolu dindarının İslam düşmanlarınca devşirilmiş olmasının acı meyvelerinden birine daha tanık oluyoruz.
İzzeti Allah’ın, Rasulünün ve mü’minlerin yanında değil de, kafirlerin, zalimlerin yanında aramanın kaçınılmaz sonucu bu işte.
…
Fukuyama ve benzerlerinin “medeniyetler arası çatışma” tezlerini ortaya attığı dönemde, ABD’nin eski dışişleri bakanlarından Henry Kissinger bunu engellemenin, Müslümanların haklı öfkesini Batıdan uzak kılmanın yolunun “müslümanlar arası çatışma”dan geçtiğini söylemiş ve bugün olan bitenin işaret fişeğini ta o günlerden ateşlemişti. Kullanışlı aptallar var oldukça kafir ABD, kafir İsrail ve kafir Batı Müslüman kanları üzerinde saltanat sürmeye devam edecek maalesef.
…
“IŞİD örgütü, yeni yayınladığı videoda Hamas’ı hedef alarak “köklerini kazıma” tehdidinde bulundu.”
Görev emri Tel Aviv’den alınmış olmalı. Ey hakkı işitmez cahiller güruhu, bilumum İslam düşmanları sizinle gurur duyuyor, “iyi ki doğdunuz, iyi ki varsınız” şarkısını söylüyor. Mü’minleri üzüyor, bilumum küresel ve yerel kafirleri, İslam düşmanlarını sevindiriyorsunuz.
…
Küresel ve yerel İslam düşmanlarınca hormonlu şekilde büyütülüp kuşatılarak devşirilmiş bir topluluk olan Gülen grubunun, bir partiye muhalefet etmek adına cinsel sapkınlıkları bile savunacak bir noktaya savruluşunu ibretle izliyoruz.
Bu acı kıssadan alınması gereken hisse: Başkalarının rüzgarıyla mesafe kat edenler, o rüzgarların savurduğu konumlara düşmekten kurtulamazlar.
…
Dünyaya asabiyet eksenli değil adalet eksenli bakmayı bilmek gerekir.
…
“PYD/YGP’nin Kobani’de havaya uçurduğu hastanede bulunan 19 doktor, 28 hemşire ve 100’ü aşkın hasta hayatını kaybetti.”
Bu ölenler Kürt değil mi? Nerede Kobani çığırtkanları? Yoksa PKK/HDP Apoist takımı “Şayet Kürt öldürmek gerekiyorsa onu da biz yaparız” mı diyorlar? 6-7 Ekim’de de böyle dememişler miydi zaten.
…
Levent Gültekin denen yeni bir Aydın Doğan yorumcusu türedi. “Efendim emperyalistlerin hedefi Suriye’ydi de, Türkiye bu işte emperyalizmin amaçlarına hizmet etti de…” deyip duruyor.
Levent koçum belki efendin Doğan CNN Türk’te söylemene izin vermez, ancak yazdığın sitelerden birinde Suriye’nin bu hale gelmesinde duvara yazı yazan çocuklara ağır işkenceler yapan ve bu durumu protesto etmek için sokağa çıkan halkın üzerine de mermi yağdıran Esed alçağının rolü neymiş, onu da dile getirsen bari.
…
Müslüman militan değil davetçidir. Müslüman imha değil ihya eksenli düşünen ve hareket eden dünyanın en merhametli insanıdır. Bu sebeple şirke, küfre, nifaka, fıska, fücura karşı tutumu net ve kararlıdır, imhaya yöneliktir. Bu yanlışlar içinde bulunan insanlara karşı tutumu ise imhaya değil, ihyaya, ıslaha yöneliktir. Merhale gözeten, şartları dikkate alan, bir doktorun hastasına yaklaşması gereken şefkatle insanlara yaklaşan merhamet eksenli bir tutum sahibidir. Fiillerle failler konusunda ayrım yapıp bir merhale fıkhı gözetmeyen, Allah’ın kullarına karşı merhameti öncelemeyen, imanıyla ve imanının inşa ettiği aklıyla değil öfkesiyle hareket edenler Rabbimizin hayat menbaı dini İslam’ı anlayamamışlardır.
…
Şeyhi olmayanın şeyhi Kur’an ve Rasulullah’tır.
…
Suriye rejimi 11 bin mazlumu işkenceyle katletmiş
Suriye İnsan Hakları Örgütü, iç savaşın başladığı Mart 2011’den bu yana 11 bin 429 kişinin işkence sonucu hayatını kaybettiğini duyurdu.
…
Yüce Rabbimiz, mü’minleri vasfederken “Onlar boş şeylerden yüz çevirirler” buyuruyor. (Mü’minun, 3)
Benim adıma fesbukta oyun daveti alan kardeşlerimiz, bunun bir virüs olduğunu anlamıştır. Bizler işi vaktinden çok olanlardanız hamdolsun, istesek de oyuna vakit ayıramayız.
…
Dün iftarı birlikte yaptığımız bir grup kardeşle birlikte akşam namazını Şirinevler Ulu Camide ikame edelim dedik. Namaza durduktan sonra dışardan bir şamata koptu. Caminin hemen bitişiğindeki parkta Bahçelievler Belediyesinin Ramazan etkinlikleri kapsamında bir konser başlamış. Namazı kıldıran Yasin Aydoğan ağabeyin sesini bastıracak kadar camiyi dolduran bir müzik sesi…
Namazdan sonra bizler ve camiye iftar sonrası namaz için gelmiş olanlar haliyle Bahçelievler Belediyesine lanet okuduk. Cahiliye Arapları, Kur’an okunduğunda işitilmesin, insanlar onu dinleyip iman etmesin diye gürültü yapıyorlardı ya (Bkz: Fussilet, 26), şimdilerde Belediyeler de Kur’an’ın mesajını ve Ramazanın hakikatini müzikle, eğlenceyle, şenlikle, palyaçoyla bastırıyor maalesef.
…
Ah Faruk hoca, ah ki ne ah Haksöz!
“Kurân-ı Kerim’in, Allah’ın indirdiği ile hüküm vermeyenleri kötülerken, bununla hüküm verme imkânı bulunduğu halde başkasını tercih edenleri kastettiği açıktır: “Allah kimseye gücünün üstünde yük yüklemez.”. O’nun indirdiği ile hükmetmeye gücümüz yetmiyorsa, gücümüzün yettiği zulmü azaltma, adaleti çoğaltma işini yaparız.” deniyor ya yazıda.
Şimdi düşünelim, bir Müslüman bu düzende savcı veya hakim oldu. Boşanma veya miras davası geldi önüne. Burada hangi hükümlere göre hükmedecektir? Allah’ın kitabına göre haklı olanın yanında mı, yoksa tağutun hükmüne göre “haklı” olanın yanında mı olacaktır?
Tağutun hükümlerini uygulamakla görevli bir memur olarak, bu konularda Allah’ın hükmüne göre mi tavrını koyacaktır, yoksa “emir kuluyum” deyip tağutun hükmüne göre mi?
…
Faruk Beşer, “Bir şeyin tamamı elde edilemiyorsa tamamı da terk edilmez” mantığını işleterek mevcût laik düzende hâkim, savcı gibi meslekleri icra etmeye cevaz vermiş, bu meslekleri icra eden müslümanların adaleti azami ölçüde sağlamaya çalışmaları gerektiğini, aksi hâlde ise daha çok adaletsizliğin hüküm süreceğini ifade etmiş. Aslolanın taşınılan niyet olduğuna dikkat çeken Beşer, niyetin halis bir niyetle zulmü ortadan kaldırmak üzerine kurulması hâlinde bırakın küfre girmeyi, bu meslekleri icra edenlerin sevap kazanacaklarını dile getirmiş.
Buraya kadar her şey anlaşılır. Zira Faruk Beşer tevhidi bilinç ve duruş sahibi biri değil. Dolayısıyla sözümona maslahatları, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin durumunu açık olarak ifade eden açık Kur’ani nassların beyanlarını iptal edecek şekilde öne çıkarmasında ve bu anlayış üzere bir fıkıh ortaya atmasında şaşılacak bir şey yok.
Şaşılacak olan, Haksöz gibi yıllarca cahiliyeden ilkesel ayrışma söylemiyle öne çıkmış, tevhidi çizgiyi savunmuş bir yayın organının Faruk Beşer’in bu büyük yanlışına çanak tutması.
…
Zaman gazetesi IŞİD’in Ayn el Arab (Kobani)’deki katliamını manşet yapmış. Yapılan katliam tabii ki manşetlik bir olay. Fakat ABD’nin İslam coğrafyasındaki onca katliamlarını, siyonist çetenin Filistin’deki katliamlarını, Esed çetesinin Suriye’deki katliamlarını manşete layık görmeyen bu gazetenin şimdi Kobani’deki katliamı manşete çekmesi ancak operasyonel bir niyetle açıklanabilir. İnsanlık suçları arasında ayrım yapmayan bir medyaya ne kadar da ihtiyaç var.
…
IŞİD adı verilen örgüt, kör nakilcilikten kaynaklanan bir çıkışı olsa da, herhangi bir düşünceden, dini inançtan, hele hele herhangi bir İslami referanstan neşet eden bir örgüt değildir.
Soykırım imparatorluğu ABD’nin Irak’ta Felluce’de, Ramadi’de kimyasal silahlar da kullanarak yaptığı ağır katliamların, Ebu Gureyb’deki tecavüzlerin ürünüdür. Tüm bu insanlık suçlarına tepki olarak ağır bir travmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Bu sebeple IŞİD’in yaptıklarıyla Müslümanları ve İslam’ı değerlendirmeye kalkışmak cehaletten başka bir şey değildir. IŞİD, Irak’taki ABD vahşetinin düşük çocuğudur.
…
Kur’an’ı okuyup bitirdim diyen ve bu rahatlıkla Kur’an’la irtibatını azaltan/zayıflatan bir kimse, farkında olmadan kendisini bitirmiştir aslında. Zira daha önce de birkaç kez vurguladığımız üzere Kur’an, beşer ürünü kitaplar gibi okunup kütüphaneye konulacak bir kitap değildir. O bir hayat rehberi, yol haritasıdır. Hayat bir yolculuk olduğuna göre, daima elde, zihinde, kalpte bulunmalı, mesajları daima okunup hatırlanmalıdır. O bir zikirdir. Nisyanla (unutkanlıkla) malul olan insana her daim Rabbani istikameti hatırlatan bir yol azığıdır.
…
Ümmetin, türbe restorasyoncusu siyasetçilerle, türbe yıkıcısı militanlar arasında sıkışıp kalması ne acı.
…
Abdurrahim Şen’den anlamlı sorular:
“Hocam, birkaç sorum var. Örneğin; Namaz sırasında evinin bir odasına havan mermisi düşen bir kişi çocuklarının cesetlerini toplamak için namazını bozabilir mi? İki el ya da ayağını veya bunlardan birisini kaybeden kişi farz olan el ve ayakları yıkamadığında veyahut kalan tek el yada ayağını yıkadığında abdesti sahih olur mu?”
…
“Namaz Baba” sabretmiş, sabretmiş ve nihayetinde sabrı taşınca “Oruç Baba”ya sormuş:
Biz kardeş değil miyiz, üstelik ben senin büyük kardeşin değil miyim? Niçin insanlar fevc fevc sana geliyorlar da bana gelen pek yok smile ifade simgesi
İmanla amelin, amelle amelin, namazla orucun, haccla cihadın arasını ayırmayanlara selam olsun.
…
Salakları sevk ve idare etmek ne kadar da kolaydır. Demirel bakın 28 Şubat’ta Yeni Asyacıları nasıl kandırmış:
“Yıllarca birlikte yürüdüğü kimi dostları Çankaya’ya çıktı, sırf ’28 Şubat ikazı’ için. O görüşmede bulunan birinden dinlemiştim. Unutamadım. Demirel’e mesaj örtülü falan değil açık verildi: ‘Efendim yapmayın, arkadaşlar çok rahatsız. Olup biteni izah etmekte zorlanıyoruz. Böyle giderse dualar kesilecek.’ Bu uyarı karşısında duygulandı Demirel. Tepki göstermedi. Yumuşak bir üslupla anlattı. ‘Ne olur beni anlayın.’ dedi. Askerleri kastederek ‘Bunların niyeti çok kötü. Ben ufak tavizlerle muhafazakar kesimleri daha büyük zararlardan kurtarmaya çalışıyorum.’ dedi.”
…
Müslümanın olması gereken yerin, durması gereken konumun ne kadar önemli olduğunu, bu konunun birilerinin dediği gibi ictihadi filan değil doğrudan doğruya akidevi bir mesele olduğunu, İslami camiadan gelen ve bu sebeple İslam düşmanı bir kişinin ardından cenaze duasına durmanın ne büyük vebal olduğunu çok iyi bilen Mehmet Görmez’in, konumu gereği Morrison Sülo’nun cenaze namazını kılmak durumunda kalmasıyla bir kez daha yakinen görmüş olduk.
…
Birileri İstanbul Büyükşehir’in yöneticilerine şu gerçeği hatırlatmalı:
Ramazan coşkusu Yenikapı sahilinde değil, mescidlerde ve mescid işlevi görecek şekilde anlam yüklenen evlerimizde yaşanır. Ey belediyeler! Ramazan’a gölge etmeyin, başka ihsan istemez.
…
Bu toplum bir taraftan geleneksel ve diğer taraftan modern hurafelerle o kadar hasta edilmiş ki, hastalığını söyleyenlere bile tahammülü yok. “Namaz Kılmayanlar Niçin Oruç Tutar?” başlıklı bir yazı yazmıştım yıllar önce. Bir sürü tepki aldım; “Sana ne bizim namazımızdan” diye. Hakkı ve sabrı tavsiyeye bile kapalı hale getirilmiş bir topluma hakikati anlatmak zor olsa da zoru başarmaktan başka çaremiz de yok.
…
Bu nasıl bir şey şimdi? Siyonist işgal başı, Morrison Sülo için “mücahit Erdoğan”a taziyede bulunuyor. Çık işin içinden çıkabilirsen!
“İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatı dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a taziye mektubu gönderdi”
…
IŞİD ve PYD militanlarına ithafen:
Ne küçüksünüz ki;
Kanınız kurtarıyor Amerikan emperyalizmini
…
Abdulaziz Bayındır, keşke Fecr’in beyaz ipliği ile siyah ipliğinin birbirinden ayırt edilmesi konusundaki hassasiyetinin yarısı kadar, Âlemlerin Rabbi’nin hükümlerine itaat etmeyip, O’nun dinini vicdanlara hapsetmeye çalışan küresel ve yerel tuğyanın ayırt edilmesi konusunda da hassas olsa.
…
Ramazan denince aklına güllaç gelenlerin güllacı…
Ramazan denince aklına pide gelenlerin pidesi…
Ramazan denince aklına şenlik gelenlerin palyaçosu bol olsun.
Ramazan denince aklına Kur’an, oruç, i’tikaf gelenlerin Ramazan’ı mübarek olsun.
…
Mazlumlar birbirine kırdırılırken…
“Dünyada geçen yıl en fazla süper zenginlerin serveti hızlı bir şekilde arttı. Milyonerlerin servetleri, bir yıl öncesine göre yüzde 12 yükselerek 164 trilyon Dolara çıktı.”
…
Helak edilen Semud kavminin varisleri, Kuzey Arabistan’da bir süre yaşadıktan sonra iç savaşlar sonucu tarihten silinmişlerdir. Tarih kitapları bu silinişin sebebini net olarak şöyle ifade eder: Bölgedeki halklara karşı dış işgal güçleriyle işbirliği yapmak. Bölge halkları bunu affetmemişlerdir. Bu kıssadan herkese, fakat özellikle bugünlerde Gülenciler’e ve Irak’ta, Suriye’de müstevlilerle işbirliği yapıp Arapları, Türkmenleri ve kendilerine muhalif Kürtleri baskı ve tehcire tabi tutan Kürtçülere büyük bir hisse vardır.
…
Türbelere şirk konusunda uyarılar asan Diyanet’ten, benzer bir uyarıyı Anıtkabir’e de asmasını bekliyoruz.