Geçtiğimiz günlerde Kazakistan Başkanı Nursultan Nazarbayev görevinden istifa ettiğini açıkladı. Gündeme şok etkisi ile oturan “bu olayın arka planında ne var” sorusu, beraberinde devreye girdi. Darbe mi yapıldı, zorlama istifa mı? Bu sorular ile Nazarbayev’in mağduriyeti bile düşünüldü. Hatta eski Sovyet coğrafyasındaki bazı ülkelerdeki siyasi yorumlar, aksakal siyasetçinin zamanında görevini bırakmasına alkış sesleri de devreye girdi.
Bunlar biraz aceleci yorumlar oldu. Çünkü Nazarbayev’in görevden gitmesinin siyasi alt yapısını görebilmek için peş peşe gelen kararlara bakmak lazım. Nazarbayev hayatı boyunca “kalıcı lider” olarak sahnede olacak. Kızı Dariga Nazarbayeva, her ne kadar tecrübeli ve zeki biri olsa da, istifanın ardından gelen senatoya başkan seçilmesi, meselenin siyasi hedefini ortaya koydu.
Nazarbayev ülkesi için önemli adımlar atmış bir lider. Hiç kuşkusuz Kazakistan’ın kaderinde önemli adımlara imza attı. Çin-Rusya-ABD üçgeninde, kendisini ve ülkesini koruma çabaları hep takdir edildi. Lakin son siyasi adımları, ülkede monarşi siyasetin alt yapısını oluşturdu. Ve bu iyi örnek olarak tarihe geçmedi.
Yerine vekaleten atanan Tokayev, Nazarbayev kadrosu ve Rusya’nın da sıcak baktığı isim. Olabilir! Çünkü Rusya faktörü önem arz ediyor ve Putin’le anlaşarak yola devam etmesinde sakınca yoktur. “Neden” diye sorarsanız, Rusya kontrolü dışı çevredeki gelişmeleri kabul etmiyor. Rusya Amerika’nın Karadeniz’e yerleşme çabalarını anlıyor. Çin’le arasındaki ticaret savaşı nedeniyle, Orta Asya önem arz edeceğini ve sokak ayaklanmalarının tecrübeye açılacağını öngörmekte. Kazakistan gibi önemli bir devletin yönetiminin Nazarbayev’in sağlığında sağlam ve kavgasız başkasına geçmesini sağlamak gerekirdi. Ve elbette başkent Astana’nın “Nursultan” ismi ile değiştirilmesi yasasının, yeni çiçeği burnunda başkan tarafından teklif edilmesi ve bunun kabul görmesi hatta ülkedeki bütün büyük kentlerde ve köylerde esas caddelerin isimlerinin değiştirilerek “Nursultan” yapılması, olayın vahim tarafını bize göstermiş oldu.
Nazarbayev muhaliflerinin, başkentin isminin değiştirilmesine itiraz etmesine polisin sert müdahalesi söz konusu oldu. Anlıyorum, Nazarbayev ülkesinde değişim yapma gerekliliğini hissetmekte. Lakin tüm aile bireyleri ve kadroları ile birlikte başka fikir ve yönetime talip olan yeni fikirlere imkan vermeden “devam” demesi ve sözde istifa gayreti Kazakistan’ı ve Nazarbayev cazibesini gölgeledi. Bu değişime, hatta başkentin isminin değiştirilmesinin Rus medyasında sıradan ve olması gereken durum olarak yansıması, gidişatın Rusya rengine işaret etti. Nazarbayev Kazak milliyetçiliği ve onun üzerine Türk milliyetçiliği siyaseti inşasına, son yıllarda kapı açtı. Bunu yaparken İslami cereyanlara kapılarını sonuna kadar kapattı. Ve eski komünist Nazarbayev, koyu Türk milliyetçisi profilinde karşımıza çıktı. Yani Orta Asya’da, “İslam’a karşı koymanın” en önemli yolunun “Türkçülük” üzerinden dizayn edildiğini giderek daha net görmeye başladık.
Evet Kazakistan önemli bir ülke ve bulunduğu yer nedeniyle çevredeki tüm siyasi kurguları dikkate almak zorundadır. Nitekim ki, Nazarbayev şimdiye kadar bu dengeyi iyi kurgulayabildi. Ama bu son adımı “aksakal” olarak nitelendirdiğimiz bir devlet adamının, Sovyet siyaset mektebinin sınırlarından dışarıya çıkamadığını da bize göstermiş oldu.
Evet, Kazakçanın derin yer bulmasını, Rusçanın Kazakçayı asimile etmemesini önemsedi ve bu konuda önemli adımlar attı. Ülkesinde Kazak kimliğini sosyolojide ve siyasi zeminde önemli kriter olarak oturtabildi. Refah seviyesinde değişimi sağlayabildi. Ülkesinin kimse ile kavga etmeden gelişmesini sağlayabildi. Ama tüm bu çabaları bile Nazarbayev’in son siyasi hamlesinde gariplik aranmasına engel olmadı. “Aksakal” tanımı bile Nazarbayev’e, bu değişim modelinin anlamakta zorlanıldığının görmezden gelmemize yardım edemedi.
Star / Sevil Nuriyeva İsmayılov