Çarşamba günü bizim ertesi günün yazısını yazıp göndermemizden kısa süre sonra, siyonistlere ait kaynaklar, Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesinin kuzey kesimine Güney Lübnan tarafından füze saldırıları gerçekleştirildiğini ve üç kişinin yaralandığını duyurdu. Tabii onlar “1948’de işgal edilmiş bölge” isimlendirmesini kullanmıyor ama biz siyonist işgali tümüyle reddettiğimizden bu konuda da işgalcilerin değil haksızlığa maruz kalanların literatürünü kullanmayı tercih ediyoruz.
İşgal rejimi bu saldırıların Hamas’ın Lübnan’daki oluşumu tarafından gerçekleştirildiği iddiasında bulunarak akşam saatlerinden itibaren Gazze’ye ve Güney Lübnan tarafına saldırılar düzenledi. Saldırıları gece yarısı ve ertesi günün sabah saatlerinde de sürdürdü. Direniş güçleri de karşıt saldırılar gerçekleştirdi.
İşgal rejiminin Güney Lübnan tarafından gerçekleştirilen füze saldırılarından, hemen sıcağı sıcağına Hamas’ı sorumlu tutmasının amacı Gazze’ye de saldırı düzenlemek için gerekçe oluşturmaktı.
Yeni gelişmelere böyle özetle temas ettikten sonra asıl konumuza geçebiliriz.
Bir önceki yazımızda, aşırı ırkçı siyonist Itamar Ben Gvir’e bağlı olarak “Ulusal Muhafız Gücü” adında bir milis gücü oluşturulmasının hedefinde 1948’de işgal edilmiş bölgedeki Filistinlilerin yer aldığına işaret etmiştik.
Siyonist rejim, Filistin toprakları üzerinde kurulmuş gayri meşru bir işgal rejimidir. Ancak Filistin topraklarının %57’si BM Genel Kurulu’nun 29 Kasım 1947 tarihinde çıkardığı paylaştırma kararıyla siyonist terör örgütlerine verilmişti. Siyonist terör örgütleri o zaman henüz bir “devlet” kurmamışlardı. 1948’de bu örgütlerin aralarında ittifak kurarak İsrail adında bir işgal devletinin kuruluşunu ilan etmeleri üzerine çıkan savaşta, tabii ki Arap dünyasındaki ihanet yönetimlerinin de karıştığı birtakım karanlık oyunlarla işgalci siyonistler hakimiyet alanlarını biraz daha genişlettiler. Bu topraklar yani BM kararıyla verilenler ile 1948 Savaşı’nda ele geçirilenler uluslararası alanda “İsrail” olarak tanımlandı. Filistinliler bu kısmı bazen “işgal altındaki iç kısım (Ed-Dahilu’l-Muhtell)” bazen de 1948 Bölgesi olarak isimlendiriyorlar.
Bu bölgede yaşayan Filistinlilerin yarıdan çoğu siyonist terör örgütleri tarafından oradan çıkarıldı. Orada kalmaya devam edenler işgal devleti tarafından “İsrail’deki Arap azınlık” diye tanımlanarak kendilerine güya İsrail vatandaşlığı verildi. Ama bunların işgalci toplumla aynı imkanlara ve haklara sahip olduğu zannedilmesin. Siyonistlerin ırkçı ayrım politikaları onları da şimdiye kadar sürekli etkiledi.
Bu bölgede yaşayan Filistinli ahalinin, işgal rejiminin iki yıl önceki Ramazan ayının sonunda Gazze’ye yönelik başlattığı saldırıya karşı protesto gösterileri düzenlemeleri ve Gazze halkına destek vermeleri işgal yönetiminin sıkışmasına ve zorlanmasına sebep olmuştu. Sonrasında bu ahali Filistin halkının hak ve özgürlük mücadelesinde daha aktif bir faaliyet içine girmeye çalıştı.
Bundan rahatsız olan işgal rejiminin bazı karanlık güçleri son dönemde bu bölgedeki Filistinli ahalinin mensuplarına yönelik birçok faili meçhul cinayet gerçekleştirdi. İşgal polisi ve yargısı bu cinayetlerin üzerine gitmedi ve hep üstünü örtmeyi tercih etti.
Irkçı siyonist lider Ben Gvir de Netanyahu ile yaptığı son pazarlıklarda, özellikle bu bölgedeki Filistinli ahaliyi hedefe yerleştirmek, sıkıştırmak ve onların sivil faaliyetlerine karşı kullanmak amacıyla bir milis güç oluşturmasına imkan tanınmasını istedi.
Bu itibarla “Ulusal Muhafız Gücü” adıyla milis gücü oluşturulmasının hedefinde bu bölgede yaşayan Filistinli ahali var. İşgal rejiminin bu ahaliyi sıkıştırmak istemesinin asıl amacı ise onları göçe zorlamak suretiyle tam anlamıyla bir ırkçı tasfiye gerçekleştirmektir. Yani ırkçı siyonist Netanyahu hükümeti 1948 Bölgesi’ndeki Filistinlilere yönelik baskı uygulamalarını ve saldırılarını organize hale getirmek istiyor ve bu iş için önemli bir bütçe tahsis etmiş durumda.
Ahmet Varol/Yeni Akit