Siz de fark ediyor musunuz, Atatürkçüler toplum üzerindeki baskılarını giderek arttırıyorlar. Son zamanlarda nöbet kulübelerini camilerin tam bahçesine diktiler. Yer sarsıntılarının büyüklüğünü, süresini saptayan bir sismograf gibi cami vaazlarını, hutbelerini nefeslerini tutarak ve tek bir kelimesini bile atlamadan dinliyorlar. İpuçları topluyor, hainlerin müttefiklerin istatistiğini tutuyorlar.
Toplumun geneline ideolojik baskıyla diz çöktürmeyi başardılar tabii. İlim ve siyaset dünyasını da büyük ölçüde biat ettirdiler gibi görünüyor. (Özellikle “biat” diyorum. Kemalizm’in biat isteyen doğasını vurgulamak istiyorum.) Bakıyorum da ilahiyat fakültelerinden koca koca profesörler bile 10 Kasım’ı vesile bilip, sıradan bir anmayla da yetinmeyip adeta tazimde bulunur gibi mesajlar paylaşıyorlar.
****
Geçen cuma bir genç, cuma namazında imamın Atatürk’ü anması üzerine, namazı terk etti. Sonrasında da eleştirisini bir videoyla sosyal medyada paylaştı.
Camilere nöbet kulesi diken Atatürk saplantılı zevatın bu gence saldırması üzerine de, Başsavcılığın talimatıyla genç adam gözaltına alındı. Hem de ne alınma! Kolları arkasından kıvrılarak, başı yerlere eğilerek, bir katil, bir terörist gibi…Daha fazla göz dağı isteyen Kemalistlerin göz altıyla tatmin olmaları olanaksız elbette.
Fakat ilginç olan şu: Çocuğun videosunda Atatürk ile ilgili ne bir hakaret ne de bir küfür var. Buna rağmen adalet mekanizması gayet hızlı işlemiş!
Sizi yol ortasında dövseler, dövenler ellerini kollarını sallayarak dolaşırlar. Başsavcılar aynı hızı ne hikmetse orada göstermezler.
****
Benim gördüğüm, fanatik Kemalistler eleştiri ve negatif tespitlerin cezalandırılmasını, insanların Atatürk hakkında sadece sitayişkar konuşmasını istiyorlar. Ya da “bekliyorlar” diyelim. “Beklemek” daha uygun bir kelime. Bu beklenti karşılanmadığında da alacağını alamamış bir tüccar gibi deliye dönüyorlar. Herkes onlara borçlu, onlar herkesten alacaklı!
Söz konusu “beklentinin” şimdiki gözde mekanı camiler. Uzun süredir provokasyon oklarını camilere atıyorlar. Provokatörlerini camilere gönderiyorlar. Cuma namazlarını provoke etmek istiyorlar. “Atatürk’ü anan imam/ anmayan imam” gibi sorunlu bir tasnifi dayatıyorlar cemaate. Caminin kutsiyeti, cumanın bir ibadet oluşunu umursamıyor, Atatürk’ün sürekli zikredildiği dini bir ritüel oluşturmaya çalışıyorlar.
Bu Falih Rıfkı’nın “Kemalizm esaslı bir din reformudur” sözünde kastettiği manadan daha ileri bir safha…
“En iyisi, her okul gibi, her camiye de bir Atatürk büstü yapılsın! Her cuma camiye girmeden cemaat topluca andımızı okusun! 29 Ekim, 10 Kasım, 23 Nisan gibi günlerde saygı duruşunda bulunulsun! İmam efendiler hutbede rutin olarak Gazi Paşa’nın askeri zaferlerinden bahsetsinler! Ayet ’el Kürsü levhalarının yanına ‘Gençliğe Hitabe’ asılsın.”
Böyle bir şey yapılsa “işte şimdi oldu” diyecek kadar saplantılı birileri eminim çıkacıktır. Bu aşırılıkçıların din denilen olgunun ne anlama geldiğini bildiklerini zannetmiyorum. Tarihi bir şahsiyeti sevmek konusunda mübalağa ederken de nerede duracaklarını bilmiyorlar. Bu iki şey bilinmeyince ortaya böyle saçma, ibadet hürriyetine aykırı taşkınlıklar çıkıyor.
‘Atatürk’ü anıyor musun, anmıyor musun?’
Vaktiyle bir muhterem ‘Atatürk’ü anmak bir ibadettir’ demişti de hangi dinde olduğunu söylememişti…
Cami bir ibadethane, fanatik arkadaşım. Anıtkabir ya da bir okul değil. Milli eğitimde zaten ziyadesiyle anma ve tazim töreni yapıyor, yaptırıyorsunuz. Zaten yurdun her köşesini Atatürk büstleriyle, heykelleriyle donatmışsınız. Camiyi dizayn edemezsiniz. İbadet hürriyetine müdahale edemez, “Atatürk’ü anacaksın” ,gibi dayatmalarda bulunamazsınız.
İdeolojinizi, kişi kültünüzü cami kapısında bırakmak zorundasınız. Kim olursanız olun, Atatürkçü de olsanız, imam da olsanız bu böyle!
Akit / Ali Osman Aydın