..Yazılan olumsuz hususları ‘istiğna’ unsurları olarak anlattı ve tanıttı Allah:
Kişi, sahip olduğu bilgisine, biriktirdiği servetine, peşine taktığı sayı çokluğuna, ele geçirdiği statüsüne güvenir.
Başına her ne gelecekse bu sayede halledeceğini düşünür. Allah’a ihtiyaç duymaz. Kendisi Tanrı’dır. Çünkü tuğyan etmiş, müstağni olmuştur.
Başına büyük bir gaile geldiğinde ancak Allah’a yakarır. Çünkü sahip oldukları yetmemiştir. Duası kabul olur, felaha erdirilir, selamete çıkınca tekrar eski haline döner.
O ne zalim, ne cahil, ne nankördür. Dini Allah’a has kılmaz. Çünkü anlık kuldur…
Bü dünyada ne işimiz var, neden buradayız? Yaratıldık mı, savrulduk mu, tesadüf mü? Ölüm niye var? Bizden öncekiler nerde? Kendimizi ne sanırız?…
Bilim bu soruları geçiştirir: Takma der, bi şekilde burdasın, şimdi bu haldesin, evrenin bir parçasısın. Biyolojik ve sosyolojik evrim geçirdin, aklın ve iraden dolayısıyla diğer varlıklardan üstünsün. Kur bir çete, doğada ne var ne yok hükmet, tepe tepe kullan.
Doğa üzerinde bu işi başardığında, hemcinslerine de hükmet, bunları da kullan.
Doğada yasa ne, güçlü zayıfı yer. Şu halde gücü ele geçirmeye bak, ne duruyorsun.
Sen çocukken kulağına fısıldanan Allah, ahlak, adalet, sorumluluk, halifelik, hak hukuk.. Geç bunları. Mitoloji bu. Esatir…
İslam şeriatı, beş şeyi Müslümanlara emanet etti, teminat altına alın dedi: Can-mal-akıl-din-nesil.
İlkinden bahsedenim: Can emniyeti. Yani yaşama hakkı.
Yaratan, hayatı veren, rızkı dağıtan, eceli tayin eden, yarattığı her şeyi mukaddes kıldı. Hak ve hukukla donattı. Her birini vazifelendirdi. Dokunulmaz ve saygın yaptı. İnsan hariç hepsi işini yapıyor.
İnsanı ayrı tuttu. Ona sınırlı ilim ve cüzi irade verdi. Şerefli yaptı. İlişkilerini ahlaki temele oturt, adil ol diye emretti. Bu sebeple ona uyulacak hudutları bildirdi. Peygamberler yolladı.
İstisnasız insan olarak yaratılan her varlık bunu bilir: Ya peygambere denk geldi, ya kitaptan haberi oldu, ya da yaşadığı çağda şahitlerden duydu. Habersiz değil.
Şiddet, işkence, taciz, tecavüz, hakaret, mahremiyeti ihlal, zayıfa saldırı, acizi istismar, yoksul bırakılanı aşağılama, aldatma, haksız yere öldürme, zorbalık, ona haram edildiği gibi
Emanet verilen canı taşıyan vücut üzerinde özel mülkünmüşçesine tasarruf etmekte haram edildi…
İnsan denen bu dünyada iki tür organizasyon yaptı: Yeryüzünün imarından sorumlu, yalnızca Allah’a kulluk edenlerinki; heva ve hevesine uyan, yalnızca menfaati için koşturan, güce tapınan, istiğna edip çeteleşenlerinki.
Dünya hayatı bir ‘iman-küfür’ çatışma alanıdır. İmtihan yurdudur. Şerefli-şerefsiz burda belli olacak. Bunlar bu dünyada ayrışacak.
Bu dünyada yalnızca kulluk için varım diyenlerle, hepi topu bu dünya, öldükten sonra yeniden diriliş ve hesap günü yok diyenler,
Tarihin her devresinde, bu yüzden, hep karşı karşıyadır. Dün öyleydi, bu gün böyledir, yarında aynısı tekrarlanacaktır. Bu devran kıyamet günü bitecek.
Dolayısıyla din, şahsi yaşanacak bir hal olmayıp, organize olarak hakkın ayakta tutulacağı bir tekliftir.
Dolayısıyla uyarı, tebliğ, duyuru toplumsaldır, icabet ferdidir. İcabet edenlerin ne yapması gerektiğini bildirdi Allah: Şura suresi 38-42…
‘Kış kışlığını puşt puştluğunu yapar’ denmiş. Ölü gözünden yaş bekleyenler, halifelik vasfını inkar edip zalimin zulmüne rıza göstermiş sayılırlar.
Kafirde akıl ve irade var, çeteleşmiş, sosyal ve doğal hayatta istiğna edip hudutları çiğnemişse,
Halife niteliğini hatırlayanlarda akıl ve irade yok mudur, organizasyon kurup had bildiremez mi? Ne kötü bu uğurda var olamaz mı?
İbrahimi tek başına ümmet gösterdi Allah, İbrahim niye böyle anıldı?
Her Taraf / Hüseyin Alan