Bundan birkaç yıl önce şiddet konusuna ilişkin araştırma yaparken, gergedanların neslinin yok olmak üzere olduğunu anlatan bir haber okudum. Korku, üzüntü, öfke karışımı bir duygu yaşadığımı hatırlıyorum. Demek, dünyamızın o en renkli, en farklı, en güzel hayvanlarından birinin türü yok olmak üzereydi. Fotoğraf ve belgesellerin dışında, o güne kadar hiç gergedan görmemiştim.
Haber acaba doğru muydu, neden gergedanlar yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı; haberin peşine düşüp konuyu araştırdım. Lahey Adalet Divanı’nın kurduğu Yaban Hayatı Adalet Komisyonu, Afrika gergedanının 10 yıl içinde tarihe karışabileceğini söylüyordu. Sebebi yine aynıydı; kazanma, zengin olma hırsı ve haz tutkusu. Avcılar gergedanları boynuzlarından dolayı öldürüyormuş. Gergedan boynuzunun iki kilosu 150 bin dolardan alıcı buluyormuş. Boynuzları kesilen gergedanlar ise yaşayamıyor, acı içinde ölüyorlar. Gergedan boynuzu, afrodizyak ilaçların yapımında kullanılıyormuş.
Biz dinozorları konuşaduralım, dünyanın hemen her yerinde hayvan türleri yok olmaya devam ediyor. Uzmanlar dünyada 100 milyon farklı canlı türünün olduğunu, her yıl 10 bin canlı türünün yok olduğunu söylüyor. BioScience dergisi 2016 yılında, aralarında “kaplan” gibi en bilinen hayvanların da olduğu etobur hayvanların % 59’unun, otobur hayvanların ise % 60’ının yok olmak üzere olduğunu belirtiyor.
Oxford Sözlüğü geçtiğimiz yıl iklim kelimesini, tam şekliyle söyleyecek olursak “Climate Emergency”i yani “iklim acil durumu”nu yılın kavramı olarak seçmişti. İklim kelimesi 2019 yılında bütün kelimelerden daha çok “acil durumla” ilişkilendirilmiş.
BM, aynı yıl yayınladığı raporda küresel ısınmaya, iklim değişikliklerine ve bunun oluşturacağı ağır sorunlara dikkat çeken bir rapor yayınladı. Rapor, insan faaliyetleri sebebiyle 1 milyon hayvan ve bitki türünün yok olacağını söylüyordu.
Ortada gerçekten kelimenin tam anlamıyla bir felaket var. Fakat burada özellikle bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Hayvan türlerinin, bitki türlerinin nasıl tükendiğini anlatan, iklim sorununa dikkat çeken kimi kaynaklarda bu felaketin sorumlusu olarak «insan» gösteriliyor; BM raporunda da görüldüğü gibi. Bu sadece yanlış değil, aynı zamanda sorunun asıl kaynağını da örten bir yaklaşım. Sorunun asıl kaynağı bütün bir dünyayı kuşatan kapitalist iklimdir. Bu iklimi var eden ve pekiştiren muhteris bir zümredir. Onlara da «insan» demek her şeyden önce onların mağdur ettiği yüz milyonlarca insana haksızlık olur. Kontrol etmek, ele geçirmek ve zengin olmak için katletmek/işgal etmek bir zihniyet meselesi. Bugün ortaya çıkan bir şey de değil. «Animal Rights» kitabının yazarı Sherry, Batılıların Kuzey Amerika›ya ayak bastıktan sonra 30 ila 60 milyon arasında bizonu katlettiğini belirtiyor. Daha sonraları adına çizgi romanlar yazılıp sevimlileştirilen Buffalo Bill 1,5 yıl içinde 4 bin 280 bizonu tek başına katletmişti. Gerçek adı William Cody›e «Buffalo Bill» denmesinin sebebi buydu. Bizonlar Kızılderililerin en önemli geçim kaynakları arasındaydı. Beyaz adam, boyun eğdiremediği Kızılderililerin geçim kaynaklarını yok ederek onları teslim almak istemişti.
Dediğim gibi, bu bir zihniyet meselesi. Buffalo Bill, sadece tarihte yaşayıp ölmüş bir kişilik değildir. O, kendi içinde bir türdür. Egemen olmak, zengin olmak, kontrol etmek, boyun eğdirmek için sadece insanı değil, insana hayat veren habitatını da hedef alabilir. ABD›nin, sera gazı salınımının kontrol edilmesi amacıyla hazırlanan Kyoto Protokolü›nü imzalamaması, Buffalo Bill›in aynı topraklarda yaşamaya devam ettiğini gösteriyor.
Buffalo Bill, öldürdüğü bizonları sayar ve kafataslarını biriktirirdi. Sayı, rakam ve skor Buffalo Bill›in zihniyetidir. Bugün gelişmişliğin ölçütü olarak gördüğünüz rakamlar Buffalo Bill kültürüdür: Kaç tane uçağınız var, kaç tane tankınız var, kaç tane füzeniz var, kaç tane savaş uçak geminiz var; ülkedeki araba sayısı, cep telefonu sayısı, internete bağlanabilen kişi sayısı, fiber optik kabloların uzunluk miktarı vesaire… Hepsi gelişmişliğin ölçütü olarak sayılmaya devam ediyor.
Dönemin ünlü gazetecisi Şevket Rado›nun 1950 yılında yayınlanan «Amerikan Masalı» (Amerikan Rüyası anlamında) kitabı, Amerika›nın «muazzam gelişmişliğini» anlatmak için yaklaşık üç sayfa boyunca rakam verir. Amerika›da 316 bin fabrika olduğunu, sadece 1948 yılında Amerika›da 5 milyon 274 bin 272 adet otomobil yapıldığını, adam başına üç kundura düştüğünü, Amerika›da senede 13 milyar metre kumaş dokunduğunu, 22 milyar teneke sebze konservesi üretildiğini, 380 milyar adet sigara yapıldığını, Amerika›da 38 milyon telefonun olduğunu gıptayla ve hayretle anlatır. Hatta Amerika›daki telefon tellerinin uzunluğunu da verir: «187 milyar kilometre.»
Bugün dünyamızın ifsad edildiği, küresel bir felaketle karşı karşıya olduğumuz doğrudur. Ama tekrar etmek istiyorum, bunun en önemli sebebi insan değil, materyalist-kapitalist «insan» tipidir. Gelişmişliği rakamlarla, sayılarla açıklayan şu yukarıda okumuş olduğunuz «gelişmişlik ahlakı»dır. Yoksa Buffalo Bill de insandı, «Gökyüzünü, toprağı, kayaların ısısını, nasıl olur da alıp satabilirsiniz? Havada vızıldayarak uçan her bir böcek halkımızın anılarında kutsaldır» diyen Kızılderili reisi Seattle da.
Gelişmişliği döşenen fiber optik kabloların uzunluğuna, kişi başına düşen milli gelirin fazlalığına, borsadaki kâğıtların değerine bağlayan kapitalist ahlak değişmedikçe biyolojik çeşitlilik azalmaya, buzullar erimeye, hayvanlar acı çekmeye devam edecek.
Kurtulmamız gereken “Bill” değildir, “Buffalo Bill»dir.
Milli Gazete / Mücahit Gültekin