15 Mayıs 2025 - Perşembe
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Röportajlar Alıntı Söyleşi

Gezegen Boyu Felaket

Kimi zaman bir günde on bin insanın öldüğünü gördüm. On bin insanın öldüğünü görmek hiç kolay değil. Çok acı. Sağlığı yerinde on bin kişi, açlıktan ölmüyordu, onları kurtarmanın yolunu bilmediğimiz için ölüyorlardı.

Yazar: Venhar Haber
29 Aralık 2019
Kategori: Alıntı Söyleşi, Venhar Özel
0 0
0
Gezegen Boyu Felaket
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

 

“Sebastião Salgado. Brezilya vatandaşı. Onu gören, başka bir yüzyılda dünyaya gelmiş olsaydı bir kaşif, usta bir denizci olurdu diye düşünür. Günümüzdeki mesleği fotoğrafçılık. İktisat eğitimi almış, ancak günün birinde fotoğraflar istatistikler kadar hatta daha bile aydınlatıcı olamaz mı, diye sormuş kendine.

John Berger. Britanya vatandaşı. Mesleği yazarlık. Ressam olarak yetişti. Gördüklerimi kelimelere dökmeye çalışıyorum.

Salgado’nun son kitabı Migrations (Göçler) hakkında konuşmak üzere bizim evin mutfağında buluştuk. Altı yılda kırk üç ülke gezmişti. Gittiği her yerde insanlar hareket halinde, bir şekilde hayatlarını kazanabilecekleri, çocuklarını doyurabilecekleri bir yer bulma telaşındaydı. Bu altı yıl boyunca -sonradan fotoğrafçı olan- iktisatçı, küreselleşmenin yüzünün fotoğraflarını çekti.

Sohbetten sonra yürüyüşe çıktık; bizim oradaki dağdan inmekte olan bir dağcı Salgado’nun fotoğraf makinesini görünce, “İkinizin resmini çekmemi ister misiniz?” diye sordu.

Bundan sonraki bölümlerde ne konuştuysak hiç dokunmadan, olduğu gibi nakledeceğim.”

Sebastião Salgado:

Kimi zaman bir günde on bin insanın öldüğünü gördüm. On bin insanın öldüğünü görmek hiç kolay değil. Çok acı. Sağlığı yerinde on bin kişi, açlıktan ölmüyordu, onları kurtarmanın yolunu bilmediğimiz için ölüyorlardı.

Bu, günümüzde çok farklı yerlerde meydana geliyor. Kendi kendime bazı fabrikalarda üretilen televizyon sayısı, üretilen otomobil sayısı, bankaların elde ettiği kar miktarı ile şu anda bu şekilde ölen insanlar arasında bir münasebet yok mudur diye soruyorum… Bu hikaye, bu kitap, bu fotoğraflar küreselleşmenin fotoğrafları, bunlar küreselleşen insanlar.

John Berger:

Küreselleşme çeşitli anlamlar içeriyor. Bir yanda ticaret söz konusu, mallar onaltıncı yüzyıldan beri el değiştiriyor ve şimdi de yerkürenin dört bir yanında, gittikçe yükselen bir tempoyla fikirler ve haberler dolaşımda. Küreselleşme aynı zamanda bir dünya görüşü; insanlık hakkında kanaatler ve insanın neden yeryüzünde bulunduğuna dair düşünceler.

Yeryüzündeki her beş kişiden biri bu düzenden yararlanıyor. Beşte dördü ise farklı derecelerde bu yeni, gereksiz sefaletten nasibini alıyor.

Şimdilerde küreselleşme dediğimiz ekonomik düzenin fanatikliğinin bir kısmı bağnazlıktan kaynaklanıyor. Ve bağnazlık her zaman olduğu gibi bu düzenden başka bir seçenek olmadığı numarasına yatıyor. Tabii bu düpedüz yalan, kesinlikle doğru değil; ancak tüm insanlık tarihinin karşısında söyleniyor bu yalan.

 

Sebastião Salgado:

Afrika’daki bu olağanüstü durum, göçmen sayısının günden güne artması, ülkelerin giderek parçalanıp dağılması bu yeni ekonomik düzen yüzünden ve insanların üretimine karşılık, ürettikleri mallar karşılığında, ellerine ne geçtiğiyle ilgili. Bu ürünlerin kıymeti Fildişi Sahili’nde, Liberya’da ya da Brezilya’da saptanmıyor; ticaret şirketlerince Londra’da saptanıyor, New York’ta saptanıyor. Ve onları üreten bu insanların hayati ihtiyaçları dikkate alınmıyor. O zaman ne oluyor? Çoğalan bu nüfusa düşen pay her seferinde biraz daha azalıyor. Bütün bu hikayelerin temelindeki sorun ekonomik bir sorun.

Çok zaman önce Ruanda’da tanıdım ben bu insanları. Ruanda’ya ilk kez 1971’de, çay plantasyonlarında çalışmak üzere iktisatçı olarak gittim. O tarihte çay plantasyonlarında çok dengeli bir hayat vardı. Ruanda az gelişmiş bir ülke değildi, yoksul bir ülke değildi; gelişmekte olan bir ülkeydi. Yakın geçmişte aynı çay plantasyonuna tekrar gittiğimde her şey yanmıştı, her şey berhava olmuştu. Bu insanların onca çabası, alınteri boşa gitmişti. Yollara düşmüştü insanlar, ölüm yoluna. O ana kadar, bu fotoğrafları çekene kadar evrimin olumlu bir süreç olduğuna inanıyordum. Ondan beri soruyorum kendime: Nedir evrim? Evrim herhangi bir şeye doğru olabilir, her tarafa yönelebilir, ölüme doğru olumsuz bir tarzda yol alabilir; nihai noktaya, en canavarca sona doğru gidebilir ve biz ona da alışırız.

John Berger: 

Tuhaf bir şekilde, tüm bu fotoğraflarda, insan senin bakış açının pozitif olduğunu, sanki “evet” dediğini hissediyor; gördüklerini onayladığın anlamında değil ama var olan için, “evet, işte budur” dediğini. Elbette bu “evet”in izleyen insanlara “hayır” dedirteceğini umuyorsun. ama bu “hayır” ancak insan “ben bununla yaşamak zorundayım,” dedikten sonra gelebilir. Ve bu dünyayla yaşamak her şeyden önce onu kavramakla mümkün. Bu dünyayla yaşamanın zıddı umursamazlık, sırt çevirmektir.

Umut etmenin püf noktası, umudun en karanlık anlarda belirmesidir; karanlıkta bir alev gibidir. İman ya da ahdetmek gibi değildir.

Sebastião Salgado:

Senin dediğin gibi, benim için hayli umut var burada. Fotoğraflarını çektiğim tüm bu göçmenlerin hayatları istikrarlıydı bir zamanlar. Şimdiyse bir dönüşüm sürecindeler ve yanlarında ancak bir katre umut var. Bu umutla yeniden istikrarlı bir hayat kurma çabasındalar.

Eğer bu fotoğraflara bakan insan sadece merhamet duyarsa, son derece başarısız olduğumu düşüneceğim. İnsanların bir çözüm bulabileceğimizi kavramasını istiyorum. Fotoğrafı çekilen insanların pek azı içine düştüğü bu durumdan sorumlu. Çoğu, binlerce insanla birlikte neden yollara düştüğünü anlamıyor. Evleri bombalandı, yakıldı, yerle bir edildi ve yollara düştüler ama nedenini anlayamıyorlar. Bunun sebebi kendileri değil, başka şeyler. Bu başka şeyler arasında bir seçim yapmamız gerekiyor.

John Berger:

Bu kitaptaki tüm anları toplayabilseydin eğer…

Sebastião Salgado:

Büyük ihtimalle burada topu topuna bir saniye söz konusu! Bu da benim açımdan fotoğrafçılığın büyüsü, zira bu bir saniyede gezegenimizde bugün ne olup bittiğini mükemmelen anlayacağını sanıyorum.

John Berger:

Bu fotoğraf?

Sebastião Salgado:

Öğretmendi bu adam, derin, çok derin bir bunalımdaydı; onun derdinden anlayacak bir kul yoktu. Ne kaybettiklerini sadece kendi insanları bilebilirdi.

John Berger:

Bu bana, Fransız filozof Simone Weil’i ve onun kırklarda yazmış olduğu bir şeyi düşündürdü. Senin söylediklerinin bir tür özeti adeta: “Felakete uğrayanlara görüntülerin ancak iki şekilde faydası olabilir. Bir, bu felaketin gerçekliğini gösterecek hikayeyi ortaya çıkarmak. İki, dış koşulların kabuğuna nüfuz edip de hiçbir zaman duyulmayan feryadı dillendirecek sözcükleri bulmak: ‘Neden bana bu kötülüğü yapıyorlar?’”

Sebastião Salgado:

İstatistiklerden çok söz ediyoruz da, gerçek duygulardan söz etmiyoruz. Bir yıl önce Kosova’dayken tam da bunu fark ettim. Savaş sırasında bir hayli istatistiksel bilgi sahibi olduk. Kosova’yı bombalayan uçakların sayısını, Sırbistan’a taarruzda bulunan pilotların sayısını öğrendik. Ancak kimse hakiki insanlardan, bu felaketi yaşayanlardan bahsetmedi.

Kosova sınırından Arnavutluk’a geçerken mülteciler insanların kendilerine kucak açacağını, onları ülkelerine davet edeceklerini, Fransa’ya, Almanya’ya, ABD’ye çağıracaklarını umuyordu. Yanılmışlardı, kimse beklemiyordu onları. Büyük bir savaşa kalkışmış, onların adına milyarlarca dolar harcamış ama onlar için hiçbir şey yapmamıştık.

John Berger:

Hadiseleri bu fotoğraflarda görüldüğü gibi kabul edersek, büyük bir felaketle karşı karşıyayızdır demektir. Felaketle karşılaşınca ise, insanlar bunu kabullenmek ve var güçleriyle karşı çıkmak durumundadır. Bu karşı çıkış hiçbir şeyi değiştirmeyecek olsa da. Daha çok gökyüzüne yakarırlar. Senin resimlerinin çoğunda gökyüzü çok etkileyici. Felaketler karşısında duyarsız izleyicilerse bu resimlere bakıp, “Ah ne kadar da güzel bir manzara, ne güzel bir kompozisyon, o anı nasıl da yakalamış,” diyeceklerdir. Ne var ki bu estetikle ilgili bir mesele değil. Kimi durumlarda gökyüzü yakarışların yegane merciidir. Kim dinler bunları gökyüzünde? Belki Tanrı. Belki ölüler. Hatta belki de tarih.

Sebastião Salgado:

Onlar gezegen boyu bir felaketin göbeğinde yaşıyor.

İnsanlar sana, kameranın objektifine, mikrofona konuşacakmış gibi yaklaşıyor. O zaman ciddi bir sorumluluk üstleniyorsun, onların hikayelerini anlatmak zorundasın; bu onların fotoğraflarını göstermen gerektiği anlamına geliyor. Bu fotoğraflara bakanlarda vicdan azabı yaratmak istemem; zira bunlara bakanların çoğunun doğru düzgün bir evi ve işi var, sağlıkları yerinde. Ve bunlara sahip olmakta haklılar. Asıl olması gereken tüm gezegenin bunlara sahip olması.

John Berger:

Çocukların bu portreleri nasıl ortaya çıktı?

 

Sebastião Salgado:

Mozambik’te yersiz yurtsuz nüfusun barındığı büyük bir kampta çalışıyordum. Kampta çocuklar çoğunluktaydı, zira Mozambik’te ailesini kaybetmiş 350 bin çocuk var. Bu çocuklar fotoğraflarının çekilmesi için yaygara koparıyordu; zaten çocuklar fotoğrafa böyle girer, doğaldır, normaldir bu. O sırada aklıma bir şey geldi. “Çocuklar” dedim, “hepinizin birer fotoğrafını çekeceğim, ondan sonra sakin durur, çalışmama mani olmazsınız artık.”

Çocuklar objektifin önüne oturmak için gruptan ayrılır ayrılmaz birer şahsiyet oldular. Birey oldular. Masumdular, saftılar, ama gözlerinden neler yaşadıklarını okumak mümkündü; hayatlarının nasıl olduğunu.

John Berger:

Orada durup takdim ettiler kendilerini: “İşte buradayım, bu benim.”

Sebastião Salgado:

“Varım ben.”

John Berger:

Burada başka bir şey de oluyor, değil mi? Fotoğraf makinesine baktıkları için dünyaya baktıklarının farkındalar. Ve dünyaya bir soru yöneltiyorlar: “Oradaki, nesin sen?” ya da “Orada başka bir şey var mı?”

Onların sorularından hareketle kendimize üç soru sorabiliriz:

  1. Dünyayı algılayışımızı ve tepkide bulunuşumuzu belirleyen önceliklerimiz değişebilir mi?
  2. Umut hayalinin gerçek taşıyıcı bu çocuklar, beş kıtadan bize bakıyor- kimlerin umudunu temsil ediyor onlar?
  3. Kimin kime daha çok ihtiyacı var? Onların mı bize, bizim mi onlara?

Sebastião Salgado:

Belki de film yapmak yanlış bir yol. Bir afiş sergisi düzenlemek de doğru olmayabilir belki. Ama ben neyin doğru olduğunu bütün samimiyetimle bilmek istiyorum. Çünkü doğruysa eğer, hemen kolları sıvayıp işe girişmem gerektiğine inanıyorum. İnanıyorum ki, içinde bulunduğumuz zamanlarda insanları kışkırtarak bir tartışma açmak, bir fikir hareketi yaratmak, sorular sormak gibi sorumluluklarımız var. Herkesin katılacağı ve sorumluluğunu yükleneceği bir tartışma. Tür olarak hayatta kalmak istiyorsak eğer, doğru dürüst bir yön bulmalıyız kendimize, başka bir yol seçmeliyiz. Çünkü bu resimlerde gördüklerim doğru yolda olmadığımızı gösteriyor. Seçtiğimiz bu yol doğru yol değil.

2001

Bir Fotoğrafı Anlamak – John Berger / Metis Yayınları 2018

 

Etiketler: john bergerSebastião Salgado

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Düşmanı Kahretmenin Yolu

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yaşamak Yüklü Kelimeler

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

taşa yaz dalgalanmıyorsa su /suya oku kafa yarmıyorsa taş

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • “Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine
    13 Mayıs 2025
  • Biliyoruz, HAMAS’ın İşi Çok Zor!
    12 Mayıs 2025
  • Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet
    10 Mayıs 2025
  • İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?
    9 Mayıs 2025
  • Soyu Tükenmek Üzere Olan Gazze’nin Son Çocukları…
    8 Mayıs 2025
  • Korkak Müslümanlara Değil Sapkın Yahudilere Güveniyoruz
    7 Mayıs 2025
  • İsrail Ürünlerini Boykot Edenlere Ceza Geliyor: Ya 20 Yıl Hapis ya 1 Milyon Dolar!
    7 Mayıs 2025
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

“Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine

“Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine

13 Mayıs 2025
Biliyoruz, HAMAS’ın İşi Çok Zor!

Biliyoruz, HAMAS’ın İşi Çok Zor!

12 Mayıs 2025
Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet

Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet

10 Mayıs 2025
İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?

İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?

9 Mayıs 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist