Tarihler 13 Kasım 2007’yi gösteriyordu. İlk kez bir İsrail Cumhurbaşkanı TBMM’de konuşma yaptı. Salona girerken ayakta alkışlanan, hitabı sırasında yine sık sık alkışlanan kişi, ‘siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz!’ serzenişine muhatap olan Şimon Peres’ten başkası değildi. Daha Davos’a iki sene kalası, Ak Parti’nin iktidarda beşinci senesiydi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, başbakan ise Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Büyük Orta Doğu Projesi’nin liderliğini üstlenen Türkiye’nin, İsrail-Filistin meselesinde arabulucu, barışçı tavrını ifade eden bu davet, tam da görevini ifa ediyordu. Çiçeği burnunda hükümet, iktidara gelirken verdiği vaatleri yerini getirmenin haklı gururu içerisindeydi.
1923 doğumlu Siyonist Peres’in meclisteki konuşması barış, özgürlük, iki devletli çözüm mesajlarıyla yani yalanlarla doluydu. Daha gençlik yıllarında İsrail devletinin kuruluşu için öncülük edenlerden olması, Filistinlilere karşı oluşan Haganah isimli silahlı örgütün içinde fiilen bulunması, Filistin topraklarına çöken Yahudileri savunması, Nekbe’de (büyük sürgün/felaket) aktif rol oynaması, 2006’da başlayan Gazze ablukasını ısrarla savunması gibi sayılamayacak eli, sözü kanlı bir siyasetçinin, mecliste konuşturulması, sitayişle alkışlanılması, büyük bir utanç olarak orada öylece durmaktadır.
Bir şerh düşmekte beis olmasa gerek. O gün mecliste Peres’in konuşmasını protesto eden, genel kurula katılmayan tek vekil olan Muhsin Yazıcıoğlu şöyle söylüyordu, “Ben, İsrail Cumhurbaşkanı”nın Kana”da katlettiği bebeğin mavi emziğini takıp, konuşmasına tüm insanlıktan özür dileyerek başlamasını tavsiye ediyorum. O katilin konuşması sırasında Meclis”te olmayacağım. 9 aylık minik Abbas’ın hafızalara kazınan bebek resmini unutmasın. “Mavi emzikli çocuk’ kardeşleriyle birlikte terör ordusu İsrail tarafından hunharca katledilmiştir. Terör Ordusunun başı olan Şimon Peres konuşurken ben Meclis”te olmayacağım.”https://www.yenicaggazetesi.com.tr/hakki-oznur-erdogan-ve-gul-alkisladi-muhsin-yazicioglu-protesto-etti-453397h.htm
Elinde Filistinlilerin kanları bulunan Peres’in, 94 yılında Oslo Barış Anlaşmasını yürüttüğü için, Yaser Arafat ile birlikte Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesiyle, kongrede Gazze kasabını alkışlayanlar aynı eller değil midir?
Geçen hafta İsrail Başbakanı Netenyahu’nun, Amerikan Kongresi’nde büyük teveccühle karşılanması, yaptığı konuşması defalarca ayakta alkışlanması, sözlerinin yalanlarla dolu olması, aynı saatlerde dahi Gazze’ye bombaların yağması, küfür cephesinde bir şeylerin değişmediğinin göstergesiydi.
Bugünlerde nazire olsun diye Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın meclise davet edilip konuşturulması isteniyor. Kukla olduğu, direnişe ihanet ettiği hiç hesaba katılmadan. Yıllarca İsrail ve ABD’nin muhatap kabul ettiği kifayetsiz, satılmış bir liderin söylediği hangi söz sadra şifa olacaktır? Gazze’nin şerefli direnişçilerine mukavemet, azim, sabır mı dileyecektir? Vekiller hangi sözlerini alkışlayacaklar? İki devletli çözümü mü, silah bırakmayı mı, barışarak küfre teslim olmayı mı, ayakta alkışlayacaklar?
Hamas lideri İsmail Haniyye’nin gelmesi fikri de cılız da olsa dillendiriliyor. Böyle bir davet olur mu, gerçekleşir mi bilinmez. Ama şundan emin olunmalı ki, şayet Haniyye meclise gelirse, onun konuşmalarını alkışlayacak vekil sayısı, Şimon Peres’inkinden kat kat düşük olacaktır. Zira meclisin içerisi karmakarışıktır. Siyonist, Batı, emperyalist hayranlık, müttefiklik, işbirliği siyasetinin temeli olmuş bir devletin reflekslerini kestirmek zor değildir.
Netanyahu artık Hitler, katil, kasap ilan edildi. Mecliste de bu tescillendi. Şimdi bu Siyonist ölse, öldürülse, görevi bıraksa, yerine geçecek Şimon Peres gibi ağzından dökülen barış yalanlarıyla elindeki kanı yıkayan birisi olsa TBMM’ne kabul edilir mi edilmez mi? ‘Sayın Sisi, Sayın Esad’ sonra..