Son günlerde başörtüsü sorununun siyasi ve sosyal çevreler tarafından, yeniden gündeme taşınmaya çalışıldığını görüyoruz. Fakat kabul etmeliyiz ki, artık ülkemizde bir başörtüsü sorunu yok, modaya alet edilen tesettür sorunu var. Küresel kapitalist zihniyetlere kucak açan ve yön değiştiren dindarların sorunu var. Ahlak ve maneviyat ekseninden uzaklaşan genç bireylerin sorunu var…
Başörtülüler kamu kurum ve kuruluşlarında, özel sektörde çalışabiliyor, üniversitelerde istedikleri eğitimi alabiliyorlar, artık onları hayatın her alanında görebiliyoruz. Başörtüsüne kısıtlama yok aksine rağbet var. Bir zamanlar başörtüsünün şiddetle karşısında yer alan şarkıcılar, oyuncular başlarına bir eşarp takıp, boy boy resimler çektiriyor ve dini değerler içeren mesajlar veriyorlar. Ülkemizin seçkin ailelerine mensup hanımlar, elit kesime mensup genç kızlar istediklerinde başlarını örtüyor, resmi davetlere katılıyor ve açıklamalarda bulunuyor, istediklerinde de açıyorlar. Başörtülü hanımlar defileye, yarışma programlarına, TV kanallarına çıkıyor ve istedikleri rolü alıyorlar. Yani ülkemizde söylenenin aksine bir başörtüsü sorunu yok, modaya kurban edilen tesettür sorunu var. İnsanlarımızın edep ve hayadan uzaklaşmaları ile ortaya çıkan malum sorunlar var…
Müslüman kadın, daha evvel başörtüsünü İslam’ın bir rüknü, cazibesini gizleyen bir kalkan olarak görürken, şimdilerde güzelliğini sergileyen kozmetik bir ürün olarak değerlendiriyor. Ne yazık ki bizler “İslami hayat nizamı, tesettür, ahlaki değerler” adına verdiğimiz 30 yıllık mücadeleyi kapitalizme kurban ettik. Daha dün eleştirdiğimiz seküler yaşam biçimini bugün savunur hale geldik. Kapitalist sistem, asli kimliğinden uzaklaşmış, gösteriş budalası kadınlar üzerinden büyük rantlar elde etti ve hedefine kısa yoldan ulaştı.
Tasavvurlarımızda yer alan Müslüman kadın için başörtüsü, Allah’ın emirlerinden biriydi ve örtü ahlaki değerlerle bütünleşerek onun kimliğinin bir parçası haline gelirdi. Başörtülü hanım, dışarı çıktığında nasıl beğenilirim kaygısı taşımaz, başını önüne eğer ve vakarlı şekilde yürürdü. Dışarıda kahkaha ile gülmez, yüksek sesle konuşmaz, gayri ahlaki tavırlar sergilemezdi. Başörtülü hanım karşı cinsle ilişkilerinde İslam’ın belirlediği sınırları korur, duruşundan ve asaletinden ödün vermezdi. Başörtüsü onun dişiliğini örter, kişiliğini ise öne çıkarırdı. Gelinen noktada ise hanımların çoğu örtüyü çıkarlarına ulaşabilmek için bir araç olarak görüyor ve genç bireylerin tesettür algılarını olumsuz yönde etkiliyorlar.
Müslüman hanım Allah’ın emri olan tesettürle, başörtüsü arasındaki farkı bilmelidir. Zira tesettür özelliği taşıyan başörtüsü sıradan bir kumaş parçası değildir, bir değerdir, bir yaşam tarzı ve bir kimliğin işaretidir. Karşı mahallenin sakinleri ne derse desinler, tesettür Müslüman kadının kişiliğinin ve inancının bir göstergesidir, öyle de kalacaktır…