Dizilerde işlenen şiddet, insanların birbirine güvensizliği, yalan, sadakatsizlik, ihtiras gibi konuların aile bireyleri arasında kocaman duvarlar ördüğünü kaydeden Önal, “televizyonun aile içindeki muhabbeti çaldığını” ifade etti.
Önal, “Gençlerin aşk masallarıyla uyutulduğu bu programlar, onlardan saygı ve sevgi gibi kavramları alıp götürdü.” dedi.
Fatma Nur Önal’ın “Diziler rollerimizi çalıyor” başlıklı yazısı şöyle:
Evlerimizde geçen boş vakti doldurmak adına önümüze hazır paket olarak konulan televizyon dizilerinin önce geçmişini anlatmamız gerekir. Bireylerin duygu dünyasını ifade ettiğini iddia eden senaryolarla beğenimize sunulan diziler, 1970’lerden sonra yayınlanmaya başlayıp toplumumuzun yapısına benzer aile rol modelleriyle karşımıza çıktı. Bunu 1990 yılıyla beraber özel kanalların da açılmasıyla zamanla yayın hayatına başlayan ve günümüzde de yeni senaryolar ile karşımıza çıkan televizyon dizileri takip etti. Yerli diziler etkinliğini arttırmadan önce ithal edilen diziler, izleyiciye hem televizyon kültürü oluşturmuş hem de batı kültürünün yerleştirilmesi adına temelleri atmış oldu.
Türkiye’de televizyon yayıncılığı üzerine çalışma yapan Prof. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver, çalışmasında; “İzleyicilerin gösterdikleri ilgi ve ilk ölçüm çalışmaları sonrası elde edilen veriler doğrultusunda, 90’ lı yılların ortalarında televizyona yerli dizi üretimi giderek hız kazanmıştır. Bu dönemden itibaren Türk televizyon izleyicisi, “evrensellik” iddiasındaki yabancı dizi filmleri neredeyse tümüyle terk edip, yerli dizilere yönelmiş, neredeyse her akşam, yemek sonrasının en belirgin televizyon programı olarak, dizi-film izlemeyi dinlenme ve eğlenme pratiklerinin merkezine yerleştirmiştir.”1 tespiti yerli yapımların kabul görülmesinin toplumu yeniden dizaynında işe yaradığını gösteriyor. Hayatımızda yaklaşık kırk yıllık geçmişi olan bu televizyon dizileri toplumumuza bir kültür olarak benimsetildi. Yaptığımız sofra muhabbetleri yerine izlediğimiz diziler, aile bireylerinin ev içindeki diyaloglarını yok denecek seviyeye getirdi. Dışarıda arkadaşlarla yapılan muhabbetlerde dahi dizi kritikleri gündem olurken ev içinde anne-babanın çocuklarıyla iletişimi oldukça zarar gördü. Yapılan bir çalışmada ulaştığımız 2015 verilerine göre Türkiye’nin en çok izlenen ana kanallarında yayınlanan toplam 58 dizi var. Bu sayıya yabancı yayın yapan ve büyük olmayan kanalların yapımları dâhil değil. Bu kadar çok dizi hayatımıza girmiş ve rollerimizi çalmışken aynı zamanda bizi olmadığımız kişiler haline dönüştürdü.
Yapımların ciddi bir çoğunluğunda işlenen şiddet, insanların birbirine güvensizliği, yalan, sadakatsizlik, ihtiras gibi konular ise aile bireyleri arasında kocaman duvarlar örüyor. Bu dizileri eşlerin birbirine olan tutumu açısından ele alacak olursak, var olan üçüncü bir kişinin yuvayı yıktığı erkeğin ya da kadının eşini aldattığı görülüyor. Bu durum bazı dizilerde öyle bir boyut kazanıyor ki eşiyle zorla evlendirilmiş olması, eşinin kötü bir karaktere sahip olması gibi olumsuz değerler de işin içine katılarak aldatma meşru hale getiriliyor. Kötü özelliklere sahip olan eşin aldatılabileceği fikri de izleyiciye böylelikle yerleştirilmiş oluyor. Kumandayı alıp kanalları tek tek dolaştığınızda göreceksiniz ki dünyevi aşk ve ihtirasın olmadığı bir dizi yok.
Anne-baba ile çocuklarının ilişkileri açısından bu dizileri incelediğimizde ise çocukların ya çok pohpohlandığını ya da zulme uğradığını görürsünüz. Bir tarafta zengin hayat süren çocukların yaşadığı tatminsizlik, diğer tarafta ekmek bulabilmek adına mendil satan, tamirhanede çalışan, hırsızlığa sürüklenen çocuklar…
Gençlerin aşk masallarıyla uyutulduğu bu programlar, onlardan saygı ve sevgi gibi kavramları alıp götürdü. İzleyiciyseniz bir dizide muhakkak denk gelmişsinizdir. Çocuğunun iyiliğini isteyen anne-baba ona yalan söyler ve sevdiği kişiyle evlendirmez. İkna edebilmek için de ortada yalanlar döner. Çocuğunu eğitimini tamamlaması için yönlendirir ya da çıkarları gereği başka biriyle evlendirir. Gerçeği öğrenen evlat anne ve babasına tüm sevgi ve saygısını yitirir. Olanları böyle okuduğunuzda masal gibi geliyor. Lakin izlediğimiz bu sahneler bilinçaltımıza öyle bir yazılıyor ki maalesef filmdeki o acı sahneleri biz de yaşıyoruz. Televizyonun evlerimize girip aile içindeki muhabbetimizi çalması yetmezmiş gibi değerlerimizi de yok edip kendi kültürünü yerleştirmesi zihinlerde yapılan savaşı kaybetmemize sebep oluyor.
İslami Analiz