Cumartesi günü Hamas’ın İsrail’e taarruz haberiyle uyandık. Yanlış mı duyduk acaba dedik, ama hayır; Filistinli İzzettin el Kassam tugayı, işgalcilerin istila ettikleri topraklarına baskın düzenledi. ‘Aksa Tufanı’ adıyla, hem de onların tabiriyle sebt/şabat gününde hani şu Cumartesi yasağının olduğu günde. Aynı zamanda bayramlarını kutladıkları günlerde.
Bir devlet olarak kurulduğu 1948 yılını baz alsak -ki bu tarihi daha gerilere götürmek mümkün- yetmiş beş yıldır, Filistinlilere yapmadıkları zulüm kalmadı. Bu demek oluyor ki, o tarihte doğan birisi ömrünün sonuna yaklaşmış, bir ömür küffarın esareti altında yaşıyor. O meşhur haritayı bilirsiniz, ilk kurulduğu gün bir avuç toprak parçasıyken şimdilerde hemen hemen tümüyle işgal etti o beldeyi. Silah zoruyla, tutuklamayla, tehditle, tacizle, katlederek, yakıp yıkarak çöktü müslümanların topraklarına, mabedlerine.. Her Ramazanda, bayramlarda, sevinç günlerinde zehir etti hayatlarını, kan kusturdu. Şimdi düşün işgalci! Kendi bayram günlerinde üstelik Cumartesi gününde korkuyu yaşamak nasılmış?
Şimdi kimse çıkıpta şunları söylemesin, Hamas da bayram günü saldırmasaydı, kutsal günlerinde yapmasalardı demeye kalkışmasın. İnsan hakları, hak, hukuk gibi zırvalara sığınmasın. O mazlum halk yıllardır ezilirken, bu kadar sene neredeydiniz? Mesele buraları çoktan geçmiş durumda. Bilerek olmasa da sivillerin bile ölmesinin müsebbibi İsrail’dir. Elleriyle yaptıkları zulümler şimdilerde kendilerini buluyor.
Hani Kur’an’ı Kerim’de haber verildiği üzere, azgınlıkları ve tuğyan etmelerinden dolayı Rableri Allah Yahudilere, Cumartesi ticaret ve her türlü geçim ve azık teminini yasaklamıştı. Onlar bu sınırı da ihlal etmişler ve lanetlenmişlerdi. Kendi şiarlarına ihtiram göstermeyen kavimden başkası için hürmet beklenir mi?
Tüm bunlar oluyorken müslüman ülkelerin sessizliği, pısırıklığı ve acizliğini tekrar konuşmak neyi değiştirir? Özellikle İsrail ve tüm kafirlerle yaptıkları anlaşmalar ve işbirlikleri yüzünden sesleri çıkmıyor. Muhkem saraylarında, yıkılmaz sandıkları saltanatlarında eğlenip dursunlar bakalım. Bu ateş onlara da sıçrayınca feryat etmeleri bir şey değiştirmeyecek.
Yahudiler dünyada sadece kendi ırklarını üstün görüp kibirlenmelerinin bedelini ödeyecekler. İddia ettikleri gibi Allah’ın oğulları ve sevgilileri iseler haydi ölümü kendilerinden savsınlar bakalım. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. O aşılmaz dedikleri savunmaları, aşılmaz dedikleri sınırları, alt edilmez dedikleri güçleri yenildi. Korku ve zillet bürüdü her yanlarını. Büyük Şeytan Amerika’yı yardıma çağırmak zorunda kaldılar. Belki bundan sonra olacaklar oradaki müslümanlar için çok çetin olacak. Hoş zaten yıllardır ölümle burun buruna yaşadılar. Artık bölgede de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Dengeler değişecek, kafir bu kalkışmadan meşruiyet devşirecek ve istediği yere müdahale hakkı bulacak.
Bir şerh koymakta fayda var. Hamas komutanının beyanına göre Filistin direnişine yardım eden, silah ve mühimmat sağlayan tek devlet İran. Bundan dolayı takdiri hakediyor. Dikkatli olunması gereken nokta da müslümanların zaafları. Filistin içinde yaklaşık 15-20 farklı direniş örgütü var ve hepsi birbirinden farklı mezhep ve meşrep sahibi. Bu intifada hepsinin aklını başına getirmeli ve topyekün Allah’ın ipine sarılmaları gerekmektedir. Herkes direnişe yardım da niyetini sorgulamalıdır. İran Şiiliği ön plana çıkartırsa, diğerleri Selefiliği, Ehli Sünneti derken güçleri tükenecektir. Neticede kafirin veremediği zararı kendilerine fazlasıyla vereceklerdir.
Uzaktan seyretmek zorunda kalan bizlere de buğzetmek ve dua etmek kalıyor. Aynı zamanda yaşadığımız topraklarda vahdeti sağlamak ve İslam davasını tek derdimiz haline getirmek zorundayız. Aksi halde zillete mahkum olarak yaşayacak, her şey de eskisi gibi kalacak..
Venhar