24 Mayıs 2025 - Cumartesi
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

DOĞRU BİLDİĞİMİZ İKİ YANLIŞ

Yazar: Abdi KEÇELİ
27 Temmuz 2018
Kategori: Makaleler
0 0
0
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder
Rabbimiz, Âdem’e eşyanın tabiatını öğrettikten sonra bir de nasihat edip: Sakın şeytana uymayın o sizin apaçık düşmanınızdır (36/60)  diyerek, ilk uyarıyı kendisi yapmıştır.  İnsanların haktan her yüz çevirmeleri, sapmaları neticesinde onları düzelten, arındıran, doğru yola ileten yeni elçiler görevlendirmiş ve bu elçilerin tebliğ ettikleri mesajların ortak adına da İslam demiştir.

Son elçi Muhammed (as), yine sapmış olan Mekke şirk toplumuna ve onların nezdinde tüm insanlığa, bu sapmaların önünü kesmek için gönderilmiştir. Bilindiği gibi Mekke halkı genellikle itaat ve ibadetlerini aracıları olan putlarına yapıyor, onları tazim ediyor, yüceliyorlardı. Hayatın genel geçer kurallarını putlar adına kendileri düzenliyor; Allah’ın ulûhiyet sıfatını bilmelerine rağmen onu gereği gibi takdir etmiyorlardı. Ulûhiyetliğine bir takım ortaklar ediniyorlar; bu ortaklar Allah adına (!) birtakım kural ve kaideleri belirliyordu. Onların kendilerine şefaat edeceklerine inanarak, Allah’ın yeryüzündeki temsilcileri, yardımcıları, gölgesi, halifesi veya sözcüsü olduklarını iddia ediyorlar ve: “Bunlar bizim Allah yanında şefaatçilerimizdir/bizi Allah’a yaklaştıran yardımcılarımızdır” (39/3) diyorlardı. Akidedeki bu sapma, putları ilah etme ile birlikte nefisleri ilah edinmeyi de beraberinde getirmiş, cahili bir toplum olarak tarihteki yerini almıştır.

Muhammed (as), Mekke halkının ilah yardımcılığı yaptığını zannettikleri putlarını tanımıyor; edindikleri ilahlarını ve her türlü şirk unsurlarını elinin tersiyle itiyor ve ayaklar altına alıyordu. İlahın sadece Allah olduğuna ve ancak ona itaat edilmesi gerektiğine dikkat çekerek bizzat canı ve malı ile mücadele ediyordu. Yine bu dönemde atalardan kalan İslam inancı, birçok batıl anlayıştan arındırılmış, sahtesi yerine gerçeği ikame edilerek tertemiz bir İslam toplumu inşa edilmiştir. Bu temiz toplum, hicretten sonra Medine’de de kardeşliğin, paylaşmanın ve daha önemlisi Allah’tan başka hiçbir varlığın ilah olamayacağını tüm insanlığa açıkça öğretmiş ve göstermiştir. Bu güzel öğreti Peygamber(as)’ın vefatı ile bir müddet daha devam etse de, genel olarak Emevilerle başlayan basiretsiz devlet yönetiminin beraberinde getirdiği birçok fırkalaşma ve çatışmalar, fitne, hizipçilik ve taht kavgaları hem devleti hem de Müslümanları zayıf konumuna düşürmüştür. Yine bu dönem itibari ile Müslümanlar, gerek dışarıdan İslam topraklarına katılan milletlerin din, kültür ve akidelerinin etkisinden; gerekse içerideki eski cahiliye kalıntılarının zakkum gibi filizlenerek sahneye yeniden çıkmasından sonra tekrar bozulmaya başlamışlardır. Artık İslam’ın tevhid akidesinin üzerine sanki bir karabasan inmeye başlamıştır.

İslam hâkimiyetine giren öncelikle İran ve ardından Hind coğrafyasının kültür ve inançlarındaki, mistik ve esrarengiz unsurlar, İslam içine bu dönem itibari ile sızmaya başlamıştır. Bu sızmalar daha sonraki yıllarda da sistemli olarak varlığını hissettirmeyi başarmıştır. Önceleri zühd anlayışı olarak bilinen, fakat sonraları tasavvuf adı altında hayat bulan bu batıl inanç ve akideler, ne var ki yüzyıllar boyunca İslam’ın özü olarak anlatılmış, toplumun hücrelerine kadar işlenip derinlere kök salmıştır.

İslam’a dışarıdan giren yabancı akide kaynaklarının neresi ve neler olduğu, kısa bir araştırma sonucu bizlere çok çarpıcı yanıtlar vermektedir. Bütün objektif araştırmacıların icma ettiği şey, tasavvufun İran üzerinden İslam’a girdiği yönündedir. “Nitekim tasavvuf akımının ilk temsilcileri olanlar da, Kuşeyri, Hucviri, Molla Camii, Feridüddin Attar, Kelabazi, Suhreverdi, Gazali, Bayezid Bistami, Hallac, Tusi, Tebrizi, C. Rumi ve Muhasibi gibi kişilerin de İranlı (Acem menşeli) oldukları kesindir.”[1]
Peki, İslam’da olmayan fakat İslam’danmış gibi bilinen batıl inanç ve akideler nelerdir? diye soracak olursak, tabiî ki bu soruların cevabını öğrenebilmek için ne bizim yazdıklarımızdan; ne de bir başkasının yazdıklarından evvel, mutlak surette Kuranı Kerim ve Allah Rasulü Muhammed (as)’ın hayatını çok iyi bilmek gerekecektir. Okumak gerekecektir. Anlamak gerekecektir. Bu her Müslüman için farzdır. Aksi halde ne bizim söylediğimizin doğruluğunu bilebilir ne de bir başkasının söylediklerini doğru olarak test edebilirsiniz. İnsanların çoğu, Ku’ran ve Resulullah’ın sahih sünnetinden uzak kaldıkları için manevi duygularını hep başka yollardan Allah ve resulü adına birilerinden elde etmişlerdir. Bunu bilen fırsatçılar hemen harekete geçmiş, İslam adı altında birçok batıl hurafeleri din diye; menkıbe efsaneleri altında kerametlerini(!) sunmuşlardır. Bu menkıbe masallarındaki kahramanları yüceler yücesi olarak gören insanlar, Kur’an ve sünnetin içeriğinden beri kalmışlar, artık dini Peygamber yerine; şeyhler, gavs, kutup, evliya, mürşit, üstat gibi kişilerden öğrenmişlerdir.(!) Öğrendikleri dinin akidesini de yine kendileri belirlemişlerdir. Bu akideler haliyle İslam’ın temel esasları (tevhid) yerine eski din ve kültürlerinden başka bir şey olmamıştır.  Günümüzdeki kültür İslam’ı veya geleneksel İslam diye tabir edilen mevcut İslam algısında bu din ve kültür dinamiklerinin etkisini görmek mümkündür. İslam’ın içine yerleşmiş olan bu inanç ve kültürlerden biraz bahsedecek olursak maksadımızın hasıl olacağını ümit ederiz inşallah. Bunların tamamından bahsetmek yazının hacmini artıracağından iki örnekle yetinmeyi şimdilik uygun buluyorum.

“Zerdüşt bin Yurşeb (eski İran dinindeki Peygamber karşıtı olan bir ruhani), halvete çekildiğinin 45. gününde Urdi Behişt ayında bir gece sabaha karşı “miraca” çıkmış ve ruhani yükselmenin sonuna varmıştır. Behmen denilen bir melek gelmiş, her şeyden elini çekmesini tembih etmiş ve onu cennete götürmüştür. Ona orada feriştehler (melekler) hürmet etmiştir. Zerdüşt, daha sonra tanrı Ahura Mazdah’ın huzuruna çıkmış ve hayır dini’nin hükümlerini tanrı ona öğretmiştir. Tanrı ona yıldızların ve gezegenlerin hareketinden haber vermiş; cennet ve cehennemi göstermiş; her şeyin ilmini öğretmiştir. Melekler bundan sonra Zerdüşt’ün göğsünü yarmış, içindekileri çıkarıp iyilik suyu ile temizlemiş ve tekrar yerine koymuştur. Bundan sonra Tanrı Ahura Mazdah onu insanları hayır dinine davet etmekle görevlendirmiştir. Bu miraç yolculuğundan kendisine verilen Avesta adlı kutsal kitapla maddi aleme dönmüş ve getirdiklerini tebliğe başlamıştır.[2]

 Şunu hemen belirtelim ki, Zerdüşt ile başlayan miraç olayı birçok İranlı mutasavvıf tarafından hiç terk edilmemiş, bilakis kendilerinin de miraca çıktıklarını iddia etmişlerdir. Bunlardan iki örnek verecek olursak burada uygun bulmadığımızdan Ahmed Serhendi’nin Mektubat-ı Rabbani kitabının birinci mektubuna bakabilirsiniz. Celalettin Rumi miraca nasıl çıktığını ise şöyle anlatmaktadır.

“Bir gün bana meleküt âleminin yolları açıldı; ilahi bir temaşa zevki ile miraç etmek nasib oldu. Dördüncü kat göğe çıktığımda orayı karanlık gördüm. Beytül mamur denilen sarayın sakinlerine bunun sebebini sordum. O sarayın kutsal sakinleri, ‘bizim güneşimiz fakirler sultanı Şems-i Tebrizi’yi ziyarete gittiği için karanlıkta kaldık’ dediler.

Ben o kutsal yerleri dolaşıp tekrar dördüncü kat göklere geldiğimde güneşin eskisi gibi kendi merkezinde nur ve ışık saçtığını gördüm.”[3]
Peygamber (as)’ın miraca çıkıp oradan bir takım hediyelerle döndüğünü savunan bu güruhun aslında Peygamberi kullanarak kendi akidelerinin İslam adı altında devamına bir yol edindikleri anlaşılmaktadır. Önce Peygamberi çıkartacaklar ki sonra kendilerinin çıkmaları kolay olsun. Ama Peygamberi oradan indirdiğinizde bunların yüz aşağı nasıl düşecekleri gün gibi ortadadır. Ondan olsa gerek ki var güçleri ile bu olayı savunmaktadırlar.

Bir başka sapmayı kısaca ifade edecek olursak, yine; “Zerdüşt inancına göre kişi öldükten sonra imtihana tabi tutulur. Cennete gidebilmek için Cinvat adı verilen bir köprüden geçmesi söz konusudur. Bu köprü kıldan ince kılıçtan keskindir. Ölmeden evvel eğer Zerdüşt’e inanmışsa (ameli iyi ise) bu köprüden geçmek oldukça kolay olacaktır. Eğer dünyada iken Zerdüşt’e inanmamışsa (ameli kötü ise) bu köprünün keskin tarafı çevrilir ve karşıya geçemeden aşağıdaki cehenneme düşer. Orada günahından temizlenene kadar kalır ve sonra cennete gider.”[4]
Böyle bir anlayışın Kuran ve sünnette olmadığına göre acaba bizlere bu anlayışları kimler telkin etti dersiniz? Kimlerin neler telkin ettiğini görmek için öncelikle tasavvufun, Kur’an ve sünnetle tarafsız olarak karşılaştırılması gerekmelidir. O zaman görülecektir ki hayaller dünyası (pembe dünyaları) ile gerçeklerin hiçte birbiriyle örtüşmediği ve aralarındaki tezatlığın ne kadar belirgin olduğunu fark etmek hiçte zor olmayacaktır. Böylece aziz İslam’ın kimler tarafından yönlendirilip telkin edildiği de ortaya çıkacaktır.


[1] İbrahim Sarmış,Tasavvuf ve İslam, 2.Bsk. 1997 s.54.
[2] A.Küçük-G.Tümer-M.Alpaslan-Küçük,  Dinler Tarihi, Ank- 2009, s.145.
[3] Şems-i Tebrizi, Makalat çvr. M. Nuri Gençosman, İst- 2011,  s.15.

[4] A. Küçük-G.Tümer-M.Alpaslan Küçük, Dinler Tarihi, s. 145.

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

İp Gergin, Cambaz da

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Düşmanı Kahretmenin Yolu

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • İyiliği Emretmek ve Kötülükten Alıkoymak
    24 Temmuz 2023
  • Otu Çek Köküne Bak
    7 Mart 2023
  • Matbuat Alemindeki Hayatım Ve İstiklal Mahkemeleri
    28 Haziran 2022
  • Tanzimat ve Din
    21 Mart 2021
  • “Makbul Vatandaş”ın Peşinde
    18 Kasım 2019
  • Kızılderililer Nasıl Yok Edildi?
    27 Nisan 2019
  • Modern Türkiye’nin Doğuşu
    4 Nisan 2019
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

G. Birikim: Gazze’ye Yardım Edecektik!

G. Birikim: Gazze’ye Yardım Edecektik!

24 Mayıs 2025
Elias Rodriguez: Bizler -Bunun Olmasına İzin Verenler- Filistinlilerin Affını Asla Hak Etmeyeceğiz!

Elias Rodriguez: Bizler -Bunun Olmasına İzin Verenler- Filistinlilerin Affını Asla Hak Etmeyeceğiz!

23 Mayıs 2025
Siz Kiminle Müttefiksiniz?

Siz Kiminle Müttefiksiniz?

23 Mayıs 2025
Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

19 Mayıs 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist