Bu yazı dava çalışmaları üzerine düşüncelerimizi paylaşacağımız yazı dizisinin başlıklarını tanıtmayı amaçlamaktadır. Konu başlıkları daha sonra ayrı yazılar halinde geniş bir şekilde ele alınacaktır.
[1]
Yazı dizisinin amacı sorunlarımızı tartışmak, paylaşmak, insanların zihinlerinde çağrışımlar tetiklemektir. Bu çağrışımlar sayesinde yeni ve daha üst fikirlere ulaşılmasına yardımcı olup istişarenin fikri ileriye götürücü fonksiyonuyla sorunlarımızın çözümüne katkı sağlamaktır.Fikirler çağrışım yoluyla gelişir. Ortaya atılan bir düşünce(doğru, yanlış, eksik olabilir) muhatabın zihninde başka bir fikri çağrıştırır. Bu yeni fikir de başka bir zeminde paylaşılınca bir başkasının zihninde daha farklı bir fikri çağrıştırır. Fikirler yeteri düzeyde paylaşıldıkça ve üzerine yeteri derinlikte düşünüldükçe sonunda ‘çözüm olan fikre’ ulaşılabilir.
A ve B bölümlerinde konunun teorik zemini üzerine fikir teatisi yapacağız. C bölümünde fertleri aktif olmaya yönelten bir ‘uygulamalı dava programı’
[2]sunulacak.
A. Durum değerlendirmesi
Bu bölümde son 50 yılda gelinen nokta üzerinde durulacak, temel eksikliklerimiz tespit edilmeye çalışılacaktır.
1) Dava Çalışmalarının Muhasebesi
Kuran ve tevhid merkezli İslami çalışmaları 60’lı yıllardan itibaren aldığımızda son elli yıl içinde belli noktalarda, özellikle fikri ve ilmi konularda bir mesafe kat edilmesine rağmen, toplumsallaşma noktasında gelinen durumun bir ‘tıkanıklık durumu’ olduğunu görürüz. Kuran’a dayanan onlarca gurup olmasına rağmen bunların hiçbirisinin örnek bir hareket veya cemaat meydana getirememiş olması ve artı
toplumsallaşma açısından bir arpa boyu mesafe kat edememiş olmaları sistemli bir muhasebeyi gerekli kılmaktadır. On yıllarımız geçiyor ciddi bir ilerleme kaydedemeden. Ömür bitiyor ve biz bir kısır döngünün içinde dönüp duruyoruz. Bu gidişata ‘dur’ demek lazımdır. Bu döngüden çıkmak için ilk yapılması gereken iş cesur bir özeleştiri ve ciddi bir muhasebe sürecine
[3] girmektir. Bizim neslin görevi çocuklarımıza bu sorunu çözmüş olarak bırakmak olmalıdır ki, onlara da sadece bu uğurda koşmak kalsın.
Muhasebe için son elli senedeki etkinliklerin hedef açısından gözden geçirilmesi gerekir. Hangi faaliyetimiz bizi hedefe yaklaştırdı/yaklaştırıyor, hangilerinin değiştirilmeleri, hangilerinin iptal edilmeleri gerekmektedir?
2) Dava Çalışmaları Hakkında Sorular
Sorunlarımıza çözüm üretebilmek için doğru soruları sorabilmeliyiz. Sıkıntıyı soru şeklinde formüle edebilmeliyiz. Soruların yapıları insanın zihnini daha fazla tahrik eder ve çözümleyici düşünceleri tetiklerler. Bu nedenle bu başlıkta önemli gördüğümüz soruları sıralamaya çalışacağız. Hepimizin sorunlarımıza çözüm üretebilmek için bir ‘düşünme görevi’ bulunmaktadır. Bu görevi sistemli ve planlı yerine getirmek için sorular formüle edilmeli ve bunların cevabı üzerinde sürekli düşünülmelidir.
3) Temel Problem: Tıkanıklık Sorununu Aşmak
Gelinen noktaya baktığımızda eksiklikler olmakla birlikte
[4]fikri konularda ciddi bir mesafenin katedildiğini görürüz. Bu açıdan geriye esas sorunumuz olarak ‘halka ulaşamama/yayılamama’ sorunu, yani ‘tıkanıklık’ sorunu kalmaktadır. Mevcut çalışmalarla halka ulaşılamıyor, düşüncemiz suya atılan taşın etrafında oluşan halkalar misali yayılmıyor.
[5]Bir yerde tıkanıp kalıyoruz, sonunda ‘getto cemaatler’ oluşturuyoruz. Bu yönden bütün Kurani guruplarda bir tıkanma söz konusu. O halde ne yapıp edip yeni stratejiler geliştirmeli halka ulaşma ve
kitleselleşme yolları aranmalıdır.
4) Cemaatlerin İki Temel Eksikliği: Takva ve Plan/Program Eksikliği
Kuran İslam’ı hareketinin iki temel problemi bulunmaktadır. Bunların ilki takva eksikliğidir.
[6] İkincisi hareketin programsız ve plansız olmasıdır. Tıkanıklık sorununu aşmak için bu iki sorunun
her şeyden önce çözülmesi gerekmektedir. Takvanın ihmal edilmesi, kaldırılması düşünülen emanete ehil olmamayı ve dolayısıyla Allah’ın desteğinden mahrumiyeti beraberinde getirirken, programsızlık yapılan çalışmaların dağınıklığına, düzensizliğine, boş yere emek harcanmasına ve zamanla motivasyon kaybına yol açmaktadır.
Program eksikliği ‘yolun bilinmemesi’ anlamına gelmektedir. Yolda neyin yapılmaması gerektiği (uzlaşma) bilinmesine rağmen neyin yapılması gerektiği, hangi işlerin/faaliyetlerin hangi sıra ve hedefe yönelik gerçekleştirilmeleri gerektiği net olarak bilinmemektedir. Neyin yapılması gerektiği bilinse (ve bu işi yapa yapa hedefe ulaşacağız eminliği hasıl olsa) dava çalışmalarında kişiler daha azimli çalışırlardı.
B. Doğru Çalışmanın Fikri ve Ameli Temelleri
Bu bölümde A bölümünde sorun olarak teşhis edilen konulara çözüm önerileri üzerinde duracağız. Ayrıca yapılacak çalışmaların stratejik temeli açısından gözetilmesini önemli bulduğumuz ana noktaları değerlendirilecektir. İster bir gurup/cemaat içinde yer alsın ister bağımsız olsun dava bilincine sahip her ferdin dini için hangi yollardan aktif olması gerektiğini ele almaya çalışacağız.
1) Siyer Felsefesi
Hareket yöntemini belirlerken Kuran’ın yanı sıra Peygamberimizin (a.) hayatının iyi bilinmesi gerektiği aşikardır. Onun mücadelesi Kuran’dan bağımsız olmadığı için hayatını anlatan eserlerden hareket stratejisinin doğru tespit edilmesi Kuran’ın verilerini de doğru anlamayı beraberinde getireceğinden siyerden sonuç çıkarmanın usulü önem kazanmaktadır. Bu usule ‘siyer felsefesi’ de denilmektedir. Çıkarım hataları yapmamak, Resulullah’ın hayatından birbiriyle çelişen sonuçlar istinbat etmemek için bu ameliyenin bir usule dayandırılması gerekmektedir. Örnek olarak Hudeybiye’den bir uzlaşma örneği çıkar mı? Hılful Fudul rivayetinin sıhhati ve bugüne tekabülü nedir? vb. sorulara doğru cevap verebilmek için siyere doğru bir usulle yaklaşmak gerekmektedir. Peygamberin hayatındaki örneklere şabloncu mu yaklaşılmalı, nerede ‘şablon’ önemli nerede neden önemli değil vb. hususları siyer felsefesinde özetleyeceğiz.
2) Siyerde İslami Hareket
Yolumuzu çizebilmek için Peygamberimizin hareket stratejisi iyi analiz edilmeli ve örnek alınmalıdır. Bunun için yukarıdaki siyer usulüne bağlı kalarak sonuçlar çıkarmalıyız. Mekke döneminin temel aşamaları nelerdi, Resul (a.) belli bir strateji takip ederek mi hareket etti vb. soruları ele alacağız.
3) Kuran Kıssalarında İslami Hareket
Kuran’da birçok peygamberin hem kavmi hem de kavminin ileri gelenleriyle yaptıkları mücadelelerden kesitler sunulmaktadır. Bu kıssalardan bizim bugün yolumuzu aydınlatacak olan unsurlar nelerdir?
4) İslami Hareket Yöntemi
Nihayet bugüne geldiğimizde Kuran ve Siyere/Sünnete dayanarak formüle edilmesi gereken hareket yöntemi nedir? Demokratik yöntemi bir araç olarak kullanmak meşru mudur? Seçimlerde oy kullanmak doğru mudur? Kuran ve Sünnet bize nasıl bir mücadele usulü öğretmektedir? Hz. Yusuf örneğinden sistemle uzlaşma çıkar mı? Pragmatizm nedir ve ilkelilik ne anlama gelmektedir? Yöntem Rabbani midir, ictihadi midir? Hangi noktaları içtihada bağlıdır? Gaye vasıtayı meşru kılar mı? Sistem içi araç kullanmak meşru mudur, sınırı nedir? Resulullah’ın eman müessesesine başvurmasından bugün için hangi sonuç çıkar vb. soruları doğru olduğuna inandığımız bilgiler çerçevesinde cevaplamaya çalışacağız.
5) ‘Radikalizm’ illetinden arınmak
Dinin manevi yönünü törpüleyen, dışlayan bu illetin görünürdeki cazibesi tavizsizliğe dayanmaktadır. Tavizsizlik dinimizin değişmez ve kıyamete kadar da değişmeyecek olan temel niteliklerinden olmasına rağmen radikalizm bu özelliğin nefis tarafından kuşatılmış şeklini ifade eder. Bunun en çarpıcı örneği peygamberlerin tavizsiz olmalarına rağmen kavimlerinin akıbetinden endişe duyabilmeleri, onlara
rahmetle yaklaşabilmeleridir:
Andolsun biz Nuh’u kendi kavmine (toplumuna) gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım(inni ehafu aleykum azabe yevmin azim) (7/59)[7].Bu özelliğin radikal çevrelerde yaygın olmaması başlıktaki maksadımızı anlatmaktadır.
[8]Tek başına bu örnek ‘radikalizm’in –en azından çağrışımı açısından- farklı bir şey olduğunu göstermeye yeter. Radikalizmin zemminden küfür ve şirk ideolojileriyle uzlaşma çıkmaz. Dolayısıyla küfür ve şirk nitelikli görüşlere hoşgörülü olmamak için ‘radikal’ olmak zorunda değiliz.Tavizsizliğimizi rahmetle birleştirmek zorundayız. Bu, çalışmalarımıza ayrı bir derinlik ve etki katacaktır.
6) Zulümlere Karşı Sahici Tavır: Devletleşme Sürecini Hızlandırmak
Duyarlı bütün müminler İslam dünyasında akan kandan muzdaripler, bir şey yapamamanın ezikliğini ve sıkıntısını yaşamaktadırlar. Bu durumda yapılan iki şey var: Ya o bölgelerdeki savaşa katılmak ya da maddi yardımlarla yaraları sarmaktır. Cepheye koşmak çok az insanın yaptığı, yapabildiği bir şeydir, maddi yardımlar ise insanın gönlüne su serpmiyor. Bu nedenle bu bölümde bir üçüncü yol olarak daha farklı bir çözüm önerisi sunulacaktır. Köklü çözüm bir devletin güçlü ordusuyla bu zulümlere ‘dur’ deyip askeri müdahalede bulunması olduğuna göre devletleşme çalışmalarını daha da hızlandırmak ve kalitesini artırmak esasta zulme karşı göstereceğimiz gerçek tavırdır.
Provokatif ifade edecek olursak, zulümlere karşı somut ve sahici birşey mi yapmak istiyorsunuz, ya savaş bölgesindeki silahlı mücadeleye katılırsınız ya da bulunduğunuz yerde yapmanız gerekenleri yaparsınız, devletinizi kurmayı hızlandırırsınız ki, bir an evvel ona ulaşıp devletin ordusuyla zalimlerin zulmüne dur diyebilesiniz. Sivrisinekle uğraşmak istemiyorsanız bataklığı kökünden kurutmak istiyorsanız devletiniz olmak zorundadır. O halde bu süreci hızlandırmalıyız. Bu da daha fazla ve daha sistematikçalışarak gerçekleşir. Zulümlere karşı biriken öfkemizi daha fazla ve daha sistematik çalışmalara kanalize etmeliyiz.
7) Toplumsal Değişimde Cemaat Olgusunun Rolü
Sınırlarımızı çizdikten, hangi yöntemi ve araçları kullanabileceğimizi belirledikten sonra cemaatlerin rolünü inceleyebiliriz. Cemaat olgusunun misyonu/fonksiyonu nedir?Organizeli hareketler, örgütler devrimlerde ne kadar etkiliydiler? Toplumsal değişimin hangi aşamasında ‘olmazsa olmaz’ duruma gelmektedirler?
Hangi ‘birliktelik modelinin’ doğru olduğu konusundan bağımsız olarak(ki bu sonraki başlığın konusu olacak) bir yapı/gurubun gayeye ulaşmada bir araç olarak hangi boşluğu doldurduğu, ne işe yaradığını ele alarak, hangi ‘işi’ cemaat olmadan gerçekleştiremeyeceğimizi inceleyeceğiz. Cemaati ‘gerekli’ kılan bir düşünce olmalıdır. Cemaatsiz de insanlar birçok faaliyeti yapabileceklerse cemaatin o ağır yükü/disiplinini niye omuzlarında taşısınlar, niye ayrılmalar yaşayarak birbirlerine selam veremez duruma gelsinler?
Bu tür sorular ışığında cemaat olgusu objektif olarak gözden geçirilmelidir. ‘Yeri’ iyi tespit edilmelidir. Şu soruyu kendimize sorabiliriz; son on yılda yaptığımız faaliyetleri içinde bulunduğumuz cemaatte yer almadan da yakın arkadaş gurubumuzla istişare ederek yapamaz mıydık?Eğer bu sorunun cevabı müspet ise cemaatin bize kattığı ‘artı değer’ nedir ve bu artı değer ile katlanılan yük doğru orantılı ve anlamlı mıdır?
8) İslami Yapılanma Sorunları -Alternatif Modeller Üzerine Düşünmek-
Bu bölümde mevcut cemaat modelimizin(katı hiyerarşik yapılı örgütlenmeler) modern dönemin ‘organizasyon’
[9] modelinin kopyası olduğu ve bundan dolayı tek yol olarak görülmemesi gerektiği, farklı birliktelik modellerinin çağın ihtiyaçlarına uygun üretilebileceği düşüncesi işlenecektir. Ayrıca yaşanan sorunların hangi oranda organizasyon modelinden hangi oranda insan unsurundan kaynaklandığı da tartışılacak.
9) Programlı Çalışma
Bu başlıkta programlı çalışmanın temel unsurlarını tanıtacağız. Bir programın kilit kavramları, hedef, öncelik, stratejidir. Program, ulaşmak istediğimiz ‘din/egemenlik Allah’ın oluncaya kadar’ (yekûned dînu kulluhu lillâhi)(8/39) hedefine nasıl ulaşacağımızı gösteren yol haritasıdır. Bu haritada faaliyet alanlarının dağılımını, önceliklerini, ara hedefleri vs. bulabilmeliyiz. Bir işyeri için ‘businessconcept’ neye tekabül ediyorsa, toplumu değiştirmede de benzeri bir konsept hazırlanmalıdır. Sıradan bir işletmenin profesyonel çalışabilmesi, kalite standartlarına uyması için böyle bir konsept artık ne kadar gerekli görülüyorsa, toplumu değiştirme gibi devasa bir proje için de en az bunun kadar toplumun kompleksliliğine uygun bir programın hazırlanması gerekmektedir.
Böyle bir programı yazma çapımızı aşsa da iptidai fikirler toplama açısından bir başlangıç yapma ve bu yöne artık odaklanmaya teşvik etmeye çalışacağız. İkna edici, sürekli yenilenen doğru bir program uzun vadeli azimli çalışmanın aynı zamanda motivasyonel garantisidir. Bir gurupta çalışanlar yaptıklarının kendilerini hedefe götürdüğü konusunda emin olmalıdırlar, aksi takdirde zamanla motivasyonlarını kaybederler, zira hiçbir insan boş yere kürek sallamak istemez.
10) Hedef eksenli çalışma yöntemi
Pratikteki sorunlarımızı(yol alma sorununu) çözmenin yolu bu metodu kullanmaktan geçmektedir. Varılmak istenen hedef ve ara hedefler açık ve net bir şekilde tanımlanmalı. Bu hedeflere ulaşabilmek için aksiyon planları hazırlanmalıdır.
Hedef, süresi ile birlikte tespit edilmelidir. Önce 10 senelik hedefler belirlemeliyiz. İkinci aşamada her hedefin sorumluları belirlenmelidir. Üçüncü aşamada herkes sorumlu olduğu hedef doğrultusunda işe girişmeli, aksiyona geçmelidir. Örnek olarak bir hedef(gençlik hareketi oluşturmak) belirledik, o hedefte görev alan kişiler2017 senesi sadece bu hedefe yönelik çalışacaklar, 2018 yılını da sadece bu hedefe konsantre olacaklar ve bu on yıl boyunca böyle devam edecek. Bunun için her sene “yıllık plan” yapacaklar. Hedefle bağlantılı faaliyetler tespit edip takvime bağlayacaklar. Her hafta veya ay faaliyet istişaresi için toplanacaklar. Bu tarz bir çalışmada bir tecrübe birikimi ve kendini düzeltme otomatik olarak gerçekleşir. Burada önemli olan görevlilerin güçlerini ve dikkatlerini başka iş ve faaliyetlerle dağıtmamalarıdır. Aynı yöntemi bir başka hedef (çocukların eğitimi) için diğer sorumlu/görevliler uygulayacaklar. Her sene böyle yıllık plan çerçevesinde çalışıldığını düşünün, on sene sonra bu alanlarda çalışanlar işin uzmanı olurlar, zira mütemadiyen bir noktaya odaklanmaktadırlar. Son on yıllarda dağınık bir çalışma tarzı hakimdi. Herkes her alanda aktif oldu veya bir alanda kaldıysa bile o alanla ilgili somut bir hedef koymadan ve o hedef doğrultusunda kendisini geliştirmeden çalıştı. Geriye sadece ders anlatmasını bilenler ve onları dinleyen bir kitle kaldı.
İnsanın aklında sürekli yoğunlaşacağı bir hedef olmayınca bir sene çok çabuk ve çok az iş bitirilerek geçmektedir. Ayrıca kafada birden fazla hedef olunca da yıllar yine verimsiz geçmektedir. Bu nedenle yıllarımızı üretken geçirme ‘bir hedefe odaklanma yöntemini’ uygulamakla mümkündür.
11) Yayılma Stratejisi
Kuran fikrine sahip fert ve gurupların dava perspektifinden bakıldığında esastaki tek temel sorununun tıkanıklık yani halka ulaşamama/yayılamama sorunu olduğuna değinmiştik. Dolayısıyla bu sorunu özel bir gündem maddesi olarak ele alıp doğrudan bu hedefe(10 yıllık hedef) yönelik bir çalışma başlatılmalı ve topluma yayılmanın nasıl gerçekleşebileceği üzerinde stratejiler geliştirilmelidir. Toplumun gelişimini kendi haline bırakmamak, akışı aktif yönlendirmek için bir yayılma stratejisine ihtiyacımız var.
12) Faaliyet Sistemi
Günün ihtiyaçlarına uygun hangi faaliyetlerin anlamlı ve sonuç getirici olduğunun tek tek bütün mevcut faaliyetler açısından gözden geçirilip tespit edilmesi ve bunun bir sisteme bağlanması gerekir. Hangi faaliyet sonuç alıcıdır hangisi değildir? Bu ve benzeri sorularla, yapılan bütün faaliyetler kalite kontrolünden geçirilip anlamlı ve gerekli olanlarının tespit edilip doğru bir zamanlama ile gerçekleştirilmeleri gerekir.
Bu sistem ile örneğin bir bölge, il sorumlusu vb. görevlendirildiğinde gittiği yerde hangi sonuç alıcı faaliyetleri hangi sıra ve düzen içerisinde yapması gerektiğini bilmiş olacak.
13) Eleman sıkıntısını çözmek / Kadrolaşma sorunu
Çalışmalarda en çok sıkıntı çekilen konulardan birisi eleman eksikliğidir. Bu sorunun da artık çözülmesi ve şikayet konusu olmaktan çıkartılması gerekmektedir. İnsan karmaşık bir yapıya sahiptir. Her insandan her şey beklenmez. Bu kompleksliliği gözeten bir eleman istihdam usulü bulunmalıdır.
Kadro eğitimi ayrı bir on yıllık hedef olarak belirlenmeli ve bu alanda görev alanlar hedeflerle bağlantılı ihtiyaçlara göre profesyonel hazırlanmış programlar doğrultusunda ve işin uzmanı eğitmenlerle kadrolar yetiştirmelidirler.
C. Uygulamalı Dava Programı / Fertlerin Aktivasyonu
İster bir cemaate üye olsun ister olmasın, İslami bilince sahip
her ferdinaktif kılınmasını eksene alan bir yaklaşıma sahip olmalıyız. Lider ve cemaat
eksenli çalışmaktan kurtulmalıyız. Zira bu durumda bir kişiden veya soyut bir birliktelikten medet umuluyor. Fertler bu kavramların arkasına gizlenerek, saklanarak görevlerini savsaklayabilmek, kaçamak yapabilmek için bahane üretebilmektedirler.
[10] Cemaatimiz olabilir, fakat daha
önemli olanbenim aktif olup olmadığımdır. Bu aktivitelerimin hangi düzeyde olduğu, ‘hakka cihadihi’(22/78)kıstasını karşılayıp karşılamadığıdır. Bir cemaatte yer alabilirim, fakat bana düşen görevleri hakkıyla yerine getirmediğim müddetçe cemaatin içinde olmak benim üzerimden sorumluluğu düşürmez. Bu açıdan cemaat ve lider eksenli değil diyoruz, yoksa bunlar önemsizdir anlamında değil. Muttaki bir lidere, örnek ahlaklı bir cemaate kimsenin diyecek bir sözü olmaz.
1) Dava Bilinci
Fertlerimizin dava bilinci zayıf, bunun takviyeye ve yenilenmeye ihtiyacı var. Heyecan kaybedilmiş durumda, yeniden oluşturulmalı ve daha sağlam (sönmeyecek) temellere oturtulmalıdır, radikal olmanın verdiği ‘havaya’dayanmamalıdır. Zira bu köpük gibidir. Cemaatler içinde bu bilinçten yoksun olan nice üye var. Bu tip üyeler cemaatlerde genelde sosyal ihtiyaçlarını gidermek ve kendilerini koruma amaçlı bulunuyorlar, fakat dava bilincine sahip olmadıkları için beklenen aktiviteyi göster(e)miyorlar. Bu da sıkıntılara yol açmakta,yük çok az insanın üzerine kalmakta, çalışan ve fedakarlık gösterenlerin moralleri bozulmakta, cemaatlerin genişlemesi ve ilerlemesi durmaktadır.
2) Dünyevi Başarıya Kilitlenmek
Bu başlıkta davanın başarıya ulaşabilmesi için yarım kalple değil, tüm gücümüzle çalışmamız gerektiği tezi işlenecek, bunun için de dünyevi başarıya kilitlenerekçalışılması gerektiğinin altı çizilecek. ‘Çaba bizden başarı Allah’tan’ diyerek, ‘ben bana düşeni yaptım, takdir Allah’a ait, toplum düzelmiyorsa ne yapalım, hidayet Allah’tan, yapacak bir şey yok’ türünden doğru ve fakat yanlış zeminde kullanılan sözlere dayanılarak tam performans çalışmaktan nefsimiz bizi alıkoymaktadır. Bu nedenle müspet anlamda içimizdeki ‘hırs’ kuvvetini de davanın hizmetinde kullanmalıyız. Ne yapıp edip (meşru daireden çıkmaksızın) bu davayı hâkim kılacağız hırsını oluşturmak vebunu tabana yaymak gerekmektedir.
3) Özel GörevimiziBulmak
Ben bu davada tebliğin yanısıra
[11]hangi boşluğudoldurabilirim, en iyi hangi işi yapabilirimsorusunu herkes kendisine sormak zorundadır. İşsizlerin devletten yardım almaları gibi, bir cemaatin içinde yer alıp çalışmayan, doğru düzgün elini taşın altına koymayan nice insanımız var. 8 saat fabrikada dolanan ve fakat makina başına geçmeyen, maç izleyen ve fakat sahaya inip oynamayan/sorumluluk üstlenmeyen seyirci insanlarla dolup taşmış meydanlar.
İşte bu zaafı yenmek için herkesin bir görevinin(küçük, büyük, sade, karmaşık, riskli risksiz vs.) bulunması gerekiyor. Herkese bir iş vermemiz gerekiyor. Herkesi bir makinanın başına koymamız gerekiyor. Herkes özel görevini kendi bilgi, beceri ve eğilimleri doğrultusunda tespit etmeye çalışmalıdır. Cemaat içinde yer alan, fikri benimsediğini düşündüğümüz insanların boş gezmesine müsaade edilmemelidir.
4) Boş zamanlarımızı tanzim etmek
Boş zamanımın kaçta kaçını davaya ayırabilirim velayık bir dava gayretinin zamansal ölçüsü nedir? Dernekteki derslere gittiğimiz vaktin dışında evimizde kendi başımıza olduğumuzda ‘boş vakitleri’ nasıl tanzim ediyoruz? Kapalı ve sorgulanmayan alan boş zamanlarımızdır. Bu alanı çoğunlukla nefsimiz belirlemektedir.
5) ‘Kum fe enzir’(Kalk ve uyar) ya da Tebliğin Farziyeti Üzerine
Namazın, orucun farz olduğuna dair bilinç tebliğin farz olduğu konusunda maalesefyok. Bu ayet bağlamında kendimizi muhasebe ettiğimizde Allah’ın emrini yerine getirmediğimizin farkına varırız. İslami bir derneğin faaliyetlerine gidip gelmek, arada bir insanları faaliyetlere davet etmek, bir yere üye olmakla dava ile ilgili görevlerimizi yaptığımızı zannediyoruz.Hâlbuki hepimizin üzerinde ayrı ayrıbir ‘inzar’ görevibulunmaktadır. Bunu bilinçli, planlı ne kadar yerine getiriyoruz?Ayda kaç kişiye tebliğ ediyoruz? Son bir senede çevremizde toplam kaç kişiye tebliğ ettik?
6) Tebliğ-İnzar kavramları
Kuran tebliğ faaliyetini çok çeşitli kelimelerle ifade etmektedir. Yaklaşık on tane farklı fiilin bu iş için kullanılması bu görevin ne kadar önemli ve çeşitlilikarzettiğini bize göstermektedir.
7) İslam’a Davet Metodu
a. Tebliğde iletişim teorilerinden yararlanmak
b. Hikmetle davet
c. Tebliğde ikna metodu
d. Tebliğde örnek hareket
Kuran davetin ve tebliğin gelişigüzel değil belli kurallara göre yapılmasını öngörmektedir. İnsanlara İslam’ı tebliğ ederken dikkat etmemiz gereken bu kuralların hem yanlış anlaşılmamak hem de etkili olabilmek için özümsenmesi gerekmektedir. Tebliğ bir iletişim fiili olduğundan iletişim bilimlerinin bu konudaki verilerinden faydalanmalıyız. Kuran tebliği ‘bil hikmeti’ yapılmasını emrettiğinden hikmetli tebliğin temel ilkelerini bilmek önem arzetmektedir. Tebliğde amaç sadece bilgi aktarımı değildir: Onlardan bir topluluk: “Allah’ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?” dediğinde “Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler, diye” dediler(7/164) ayeti amacın karşı tarafı ikna etmek olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle ikna metodlarını da ele almalıyız. Son olarak da ‘hal ile tebliğin’ sözlü tebliğin tesirinin ön şartı olmasından dolayı bu konudaki zaaflarımız örnekleriyle masaya yatırılmalıdır.
8) Tebliğde Sosyal Beceri
Allah yolundahakkını vererek cihad edin.(ve câhidû fîllâhi hakka cihâdihî) (22/78)
Bu ayet dava çalışmalarının(cihad) kalite standartını veren bir ayettir. Dolayısıyla çalışmalarımızı en güzel şekilde yerine getirmek için ne gerekiyorsa bunları yapmak da farz olmaktadır. Tebliği çok iyi yapabilmek için sosyal becerilere
[12] sahip olmak gerektiği için bu konuda da bir eğitim almalıyız, kendimizi geliştirmeliyiz. Tıpkı namazı ‘huşu’içinde kılmamız gerektiği gibi, tebliğin de bir kalite standartı bulunmaktadır ve bu asgari ölçüleri edinmek de ‘hakka cihadihi’ kriteri kapsamında bir görev addedilmelidir.
9) Nüzul sırasına göre tebliğ stratejisi
Bu başlıkta Kuran’ın nüzul sürecinde hangi tebliğ stratejilerinin takip edildiğini işleyeceğiz.
10) Günümüz için tebliğ stratejisi
Bugünün ihtiyaçları ve durumları çerçevesinde insanlara bire bir tebliğde bulunurken nasıl bir tebliğ stratejisiizlenmelidir?Bunun için hem Kuran’daki hem de siyerdeki bugünün ‘tekabüllerini’ araştıracağız.
11) Tebliğde anlatılacak konuların seçimi
Tebliğ yapabilmek için çok çetrefil konulara(ilmi ihtilaflara vs.) girmek gerekmiyor. Kuran’ın tebliğ konuları çok sadedir. Bunları burada özetlemeye çalışacağız.
12) Tebliğde engeller ve sorunlar
Tebliğ faaliyetlerinde tebliğciden, muhataptan ve çevreden kaynaklanan değişik engeller bulunmaktadır. Bu engelleri tanımak ve üstesinden gelmenin yollarını bilmek tebliğ vazifemizi yerine getirmeyi kolaylaştırır.
[1]Yazma sürecinde bazı başlıklar değişebilir, bazıları atlanabilir.
[3]Yapılan ve yapılacak muhasebelerin ve tenkitlerin isabetli olmama ihtimali de bulunmaktadır. Fakat bundan ürkmemek ve haklı/haksız tenkitleri gurur meselesi yapmamak gerekir.Bu bağlamda Kuran’a dayalı İslami Uyanış hareketinin öncüsü Ercümend Özkan’ın şu yazısına bakılabilir: Kendini Yenilemek, İnanmak ve Yaşamak II, Anlam Yayınları.
[4]Düşünce konusundaki eksikliklerimiz en iyi M. Kürşad Atalar’ın Düşüncenin Okullaşması projesinden takip edilebilir: http://dusunceninokullasmasi.com.Düşüncenin okullaşmaması, takvanın ihmal edilmesi vb. sorunlar dava çalışmaları perspektifinden bakıldığında esas sorun değiller. İslami çalışmaların gayesi perspektifinden bakıldığında amaç yayılmak olduğundan(‘din Allah’ın oluncaya kadar cihad edin’ ayetini hatırlayalım) şu an için tek sorunumuz var o da halka ulaşamamak/halkı kazanamamak sorunudur.
Halkı mevcut ilmi düzeyimizle
kazanabilecek durumdayız. Sadece takva eksikliğimizi gidermeyi öncelememiz gerekmektedir.
[5]Bu sorunu gündeme getirince hemen Hz. Nuh örneği verilmektedir. Bu aceleden verilmiş bir örnektir. Zira bizim durum onun durumuna
benzememektedir. Biz onun gibi(gece-gündüz, gizli-açık bire bir tebliğ ve ikna çabalarıyla insanların ayaklarına defalarca giderek) yıllarca çalışıp ondan sonra bir mesafe kat edememiş olsaydık durumlar birbirine benzemiş ve dolayısıyla o örneği verme hakkımız doğardı.
[7]Bir başka örnek:
“(Hz. Hud): Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.”(26/124-135)
[8]İlmi bir terim olarak ‘radikalizm’ kavramının doğru tanımı üzerine tartışılabilir. Burada bu kavramın çağrışımlarından ve insanlar üzerinde oluşturduğu etkiden yola çıkılarak eleştiri getirilmektedir.
[9]Prof. Klaus Türk, “Was ist Organisation?”, Handbuch Soziologie (Hermann Korte u.a.).
[10]Toplumsal değişim binlerce işin birikimi ve organizesiyle gerçekleşir. Bu da tek tek fertler ‘çalışırlarsa’, bu işleri koordine ederlerse olur. Bu yüzden
başarı lidere/cemaate değil ‘
fertlere’bağlıdır.
[11]Bazılarının özel görevi de sadece ‘tebliğ’(10 yıllık hedef) olabilir. Bunlar bütün vakitlerini bu alanda uzmanlaşmaya verecek kişilerdir.
[12]Sosyal becerilere örnekler: Dil becerisi, eleştiriye tahammül becerisi, empati, medeni cesaret, özgüven, öz disiplin, tartışma becerisi vs.