Aslı Erdoğan, kesinlikle doğru söylüyor…
Anadolu’ya gelen ilk Protestan misyonerler Amerikalıdır. 19. Yüzyıl’ın başlarında gelmeye başlayan bu misyonerler kurdukları ‘misyon’ların yanısıra çeşitli seviyelerde okullarını da açarlar. Bunlardan istenen şey, öncelikle gittikleri yerlerde halkın arasına karışarak bilgi sahibi olmalarıydı. Bir başka görev ise “…Mukaddes ve Vaadedilmiş Topraklar’ın silahsız bir Haçlı seferiyle geri alınmasını sağlamak” için gerekli çalışmaların yapılmasıydı… Bu derece örgütlü ve planlı bir faaliyet sonucunda hem mezheplerini yayıyorlar hem de azınlıkları etkileyerek onların Osmanlı’dan kopmalarına yardımcı oluyorlardı.
Bu alanda en önemli Protestan kolejleri İstanbul ve Beyrut gibi merkezlerde açıldı. Bunlar arasında 1863’te İstanbul’da Cyrus Hamlin isimli bir misyonerin açtığı Robert Koleji anılmaya değerdir. Kurucuları, yöneticileri ve çoğu öğretim elemanı misyonerlerden oluşan bu kolejin 1863-1903 tarihleri arasındaki mezunlarının çoğunu Bulgar öğrenciler oluşturuyordu. Amerikan misyonerlerinin İstanbul’ da kurduğu Robert Koleji’nin Bulgarlar için üstlendiği görevi, Beyrut’ta açılan Protestan Koleji de Arapları bilinçlendirerek Osmanlı’dan koparmada yerine getirdiği görülür…
Avrupa ve Amerikan kamuoyunu Türkiye aleyhine çevirmek için kendi tahrikleriyle çıkan ayaklanmaların bastırılmasını “Türkler Hristiyan ahâliyi kesiyor!” propagandalarıyla etkileyerek, Batı dünyasını Osmanlı Devleti aleyhine tavır almak üzere harekete geçirmeye çalışmışlardır. İyi yetiştirilmiş Ermeniler ABD’ye götürülüyor ve çoğu Amerikan vatandaşlığına geçtikten sonra Osmanlı topraklarına geri dönüyorlardı. Böylece dokunulmazlık zırhına büründükten sonra Ermeniler için özgürlük propagandası yaparak onlar lehine reformlar
istiyorlardı. 1914 yılına kadar 60 bini aşkın Ermeni’nin ABD’ye göç ettiği tahmin edilmektedir…
Ermeni ve Bulgarlara yönelik çalışmalar, aynı zamanda Rum, Hristiyan Arap, Nasturi, Süryani ve Yahudiler üzerinde de yürütülüyordu…
3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birleştirilmiş ve ülkedeki bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. MEB’e bağlı özel öğretim kurumları olarak çalışmalarını sürdüren yabancı okulların denetim ve kontrollerini sağlamak için yeni düzenlemeler getirildi.
Bu sıkı denetim ve kontroller karşısında kurallara uymayan pek çok yabancı okul kapatılmıştır. Bu dönemde faaliyetine devam eden Amerikalılara ait İstanbul’da Robert Koleji, Üsküdar Amerikan Kız Lisesi, Tarsus ve İzmir-Göztepe’deki Amerikan kolejleridir.
Türk hükümetinin yabancı okullar konusundaki bu tavizsiz tavırlarından dolayı, misyonerlerin faaliyetlerini devam ettirebilmek için taktik değiştirme yoluna gittikleri görülür.
1960’lı yıllarda Türk basınında yer alan bazı haberlerde, Birleşik Kiliseler ve Dünya Misyonerlerinin İstanbul’daki merkezleri olan “Bible House” (İncil Evi) tarafından yayınlanan bir broşürden söz edilmektedir. Bu broşürde Hristiyanlığı Yakın Doğu’da ve özellikle Türkiye’de yaymak isteyen Misyon Teşkilatı’nın Tarsus, Üsküdar ve İzmir’deki Amerikan kolejlerinin isimlerinden bahsedilerek, anılan eğitim kurumlarının gayelerine olan hizmetlerinden dolayı kiliselerin yapmış olduğu sınırsız maddi yardımlardan bahsedildiği yazılmaktadır.
Bu satırlar, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayten Sezer Arığ’ın 1999 tarihli “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Misyonerlerin Türkiye’deki Eğitim ve Öğretim Faaliyetleri” başlıklı makalesinde yer alıyor.
Bu satırları alıntılamamın nedeni, PKK sevici yazar Aslı Erdoğan’a atfedilen ve Belçika’da Le Soir gazetesinde yayınlanan, “Biz Türkler, okula girişten itibaren Kürtlerden nefret etmeye koşullandırıldık” şeklindeki ifadedir. Yoğun tepkiler üzerine Erdoğan, ‘nefret’ kelimesini kullanmadığını, kendi sözlerinin, “Bize okulda da Kürt düşmanlara karşı doktrin veriliyor” şeklinde olduğunu açıklasa da anlam değişmiyor aslında.
Bu ifadeyi okur okumaz herkes gibi ben de eğitim hayatımı film şeridi gibi gözümün önünden geçirdim ve eğitim hayatımın hiçbir döneminde Aslı Erdoğan’ın ileri sürdüğü şeylere tanık olmadım. Hemen kafamda, “Aslı Erdoğan acaba hangi okulda okumuş da bunları yaşamış“ sorusu belirdi. Aslı Erdoğan’ın özgeçmişini araştırmaya koyuldum, bulup okuyunca hiç şaşırmadım ve Aslı Erdoğan’a hak verdim.
Hak verdim, çünkü Aslı Erdoğan, Robert Koleji’nde eğitim görmüş. Evet, Osmanlı’dan günümüze misyonerlerin emrindeki tüm okullarda tam da Aslı Erdoğan’ın dediği gibi Kürtlerden nefret ediliyor.Zira Robert Koleji, Türkiye coğrafyasında Ermeni devleti hayalini gerçekleştirmek için kurulmuş bir misyoner okuludur. Bu kolejin mezunları 1914’te bu emellerine çok yaklaşmışlardı. Devlet kurmak istedikleri topraklarda yaşayan Kürtleri, Taşnak ve Hınçak örgütleri eliyle katliama tabi tuttular. Katliama direnen Kürtler hem topraklarına sahip çıktı hem de Ermeni devleti hayalini tarihe gömdü. Haçlıların Ermeni devleti hayaline son veren Kürtler o tarihten beri misyoner uzantılarının hedefinde olmuştur. Misyonerlerin bu topraklarda kurduğu bütün okullarda Kürtlere karşı nefret tohumları ekildi ve hâlâ ekiliyor. Bu yüzden Aslı Erdoğan kesinlikle doğru söylüyor.
Yeni Şafak / Hüseyin Likoğlu