Sokak köpekleri konuşuluyor. Başıboş halde gezen, çocuklara saldıran, yaşlıları kovalayan, korkutan, ısırıp, parçalayan it sürülerine karşı çareler düşünülüyor. Sahiplendirmekten, barınaklarda beslemekten, kısırlaştırmaktan, uyutmaktan, itlaf etmekten bahsediliyor. Kimileri de hayvan haklarına dayanarak karşı çıkıyor, kendine dokunmamış olmasının rahatlığıyla. Sevgiden, şefkatten dem vuruyor. Eti koparılan küçücük yavru umrunda bile değil.. Bir çözüm, çıkar yol ara ki bulasın. Sadra şifa olacak, hem insana, hem hayvana fayda verecek bir merhem, bir ilaç bulunması, bu çarpık, dengesiz, şirazesiz düzende yine zor görünüyor.
Evvel zaman içinde diye masal gibi anlattığımız, modernleşmemiş, teknolojik istilaya uğramamış geçmişimizde, beraber yaşadığımız işlerimizi gören varlıklardı hayvanlar. Eşeği, katırı, öküzü, danası, atı, ineğiyle hepsi bir şekilde işimizin parçasıydı. Koyunun, keçinin koruyucusuydu köpekler.
Etinden, sütünden faydalandığımız, kurban ibadetimizi onlar olmadan yapamadığımız bir ilişki aslında bizimkisi. Ancak Allah adını anarak kesebildiğimiz, o takdirde helal ve temiz olabildiği için, sebepsiz, sınırsız, endüstrisiz bir bağ, bir yaklaşım aramızdaki ilişkimiz.
Yeni nesil çocuklar hayvanlarla muhatap olmadan büyüyorlar. Şehir merkezleri, yolları, caddeleri metal araçlar tarafından istila edildi edileli, betonarme binaların içinde, arasında insan bile boğuluyorken bu canlılara aramızda artık yer yok. Tabiatla, nebatat ve hayvanatla olan ilişkiyi kopardı insan. Terazi sapınca, ölçü kaçınca, hiyerarşi alt üst olunca çözümü de bulmak zorlaşıyor. Bir yandan hayvanperestlik yapan insan, diğer yanda savaş açıp soyunu tüketiyor. Nesli tükenen türleri korumaya alan da, bir numune bırakmamak için katleden de insan.
Orada durmuyor soykırımı kendi türüne uygulamaktan da çekinmiyor. Üstün insan, üstün ırk, beyaz renk olduğunu iddia edenler, diğerlerini şeytan görerek katlediyor. Renginin siyah olması, beyaz insana kötü görünmesinden dolayı ölmesinin nedeni. Coğrafyası bile önemli. Afrikalıysa sömürülmeli, köle edilmeli. Ortadoğuluysa öldürülmeli. Baksanıza Gazze’ye, katil sürüleri çoluk çocuk katlediyor da gözlerini kırpmıyorlar. Öyle saldırıyorlar ki kudurmuş köpekten de beter bir halde, dişleriyle evleri, hastaneleri, okulları, camileri parçalıyorlar. Kudurmuş köpek mi daha çok zarar verebilir yoksa, kudurmuş insan mı? Başıboş köpek sürüsünü yakalamak, durdurmak kolay, zararsız da başına buyruk kafir insan sürüsüyle uğraşmak, mücadele etmek zor. Durdurulmazsa, itlaf edilmezse, katledilmezse bu sürüler daha çok insana saldıracak. İsrail, ABD, AB, NATO, BM.. gibi ağzı kanlı katiller, başta müslümanlar olmak üzere dünyanın başına bela olmaya devam edecekler.
Peki bunu kim yapacak? Hamas/Kassam Tugayları bu işe bismillah dediler. Şu anda var güçleriyle savaşıyorlar. Başlarına musallat olan siyonist sürüsünü telef ediyorlar. Ümmetin geri kalanı da diğerleriyle meşgul olması gerekiyor ama maalesef başsız olması hasebiyle kolunu kıpırdatamıyor. Böyle devam ederse müslümanların yaşadığı şehirleri istila edecek küffara karşı koyamayacak, korku her yanını saracak..
“..Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.” (Hac Suresi 40. Ayet)