Karanlık Dünya
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Başbakanı ve Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Râşid Âl-i Maktûm, aniden hayatını kaybeden en büyük oğlu Râşid’in 19 Eylül 2015 günü düzenlenen cenaze töreninde oldukça bitkin görünüyordu. Akşam vakti alelacele defnedilen cenazenin taziyesi için yerli-yabancı binlerce kişi Dubai’ye akın etmişti. Ülkede bayraklar yarıya indirilirken ve üç günlük resmî yas süresi boyunca başsağlığı mesajları birbirini takip ederken, herkesin aklında aynı soru vardı: 34 yaşında hayata veda eden Prens Râşid’in ölüm nedeni neydi? Resmî açıklamada “kalp krizi” denmiş olsa da, bunun sadece bir yanıltmaca olduğundan herkes emindi. Emin olmaları için de oldukça ciddi nedenleri vardı:
1981’de Şeyh Muhammed’in ilk karısı Hind’den dünyaya gelen Prens Râşid, ilk öğrenimini Dubai’de tamamladıktan sonra, eğitim için İngiltere’ye gönderildi. İngiltere’nin Arap dünyasındaki yönetici adaylarını özel olarak eğittiği Sandhurst Kraliyet Askeri Akademisi’ne giren Prens, 2002’de buradan mezun oldu. Babasının en büyük oğlu olarak, “Dubai Veliaht Prensi” unvanını da taşıyordu artık. Dubai’ye döndükten sonra kurduğu şirketler ve düzenlediği medyatik etkinliklerle öne çıkan Prens Râşid, babası ve kardeşleri gibi at yarışlarına büyük ilgi duyuyordu. Prens, sadece at yarışları organize edip atlara yatırım yapmıyor, aynı zamanda kendisi de süvari olarak at biniyordu. 2006’daki Asya Oyunları’nda iki altın madalya bile kazanmıştı.
Her şey yolunda ve parlak biçimde seyrederken, 2008’de Dubai Emirlik Sarayı Zaabil’den yapılan resmî duyuruda Prens Râşid’in veliahtlıktan azledildiği ve kendisinin bütün diplomatik görevlerinden el çektirildiği belirtildi. Bu bir “saray darbesi” veya “taht kavgası” değildi. Daha sonra WikiLeaks belgelerinde de açık şekilde yer aldığı üzere: Prens’in İngiltere’de pençesine düştüğü uyuşturucu alışkanlığı, artık kontrol edilemez dereceye ulaşmıştı. Sık sık krize giren ve tedavi altına alınan Râşid, yine bir nöbet anında, babasının sarayındaki bir görevliyi döverek öldürmüştü. Kurbanın kimliği hiçbir zaman açıklanmasa da, bu trajik olay, Prens Râşid’in azledilmesinin en büyük sebebiydi. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki Amerikan Büyükelçiliği’nden geçilen bir başka notta da, Dubai’de Prens’in de müdavimi olduğu uyuşturucu ve fuhuş partilerinden söz ediliyordu.
Veliahtlıktan azledilmesinden sonra uyuşturucu batağına daha da saplanan Prens Râşid, ailesi tarafından zorla İngiltere’deki bir rehabilitasyon merkezine kapatıldı. Aynı zamanda vücut geliştirmeyle de ilgilendiği için, aldığı ilaçlar uyuşturucuyla birleşerek Prens’in kaçınılmaz sonunu hazırlamıştı. Hayatının son yıllarını Dubai’deki bir sarayda doktor kontrolü altında ve adeta mahpus şekilde geçiren Prens’in ölümü, Körfez’deki karanlık dünyaya tutulan cılız bir ışık gibiydi adeta.
***
Geçtiğimiz hafta, BAE’yi oluşturan yedi emirlikten Şârika’nın Veliaht Prensi Hâlid bin Sultan’ın da ölüm haberi geldi. Cansız bedeni, babası Şeyh Sultan bin Muhammed el Kâsımî tarafından Londra’daki evinde bulunan Prens Hâlid, henüz 39 yaşındaydı. İngiltere’de tamamladığı eğitiminin ardından vaktinin çoğunu bu ülkede geçiren Prens, moda dünyasının da tanınmış isimlerinden biriydi. 2008’de kendi erkek giyim markası “Qasimi”yi oluşturmuş, Londra’da çok sayıda defile düzenleyerek, sanat çevrelerinde ün kazanmıştı. Veliaht prens olarak Şârika’da da sorumluluklar üstlenen Hâlid, mimarlığa özel olarak ilgiliydi.
Prens Hâlid’in ölüm nedeni, resmen açıklanmadı. Ancak İngiliz basınında yer alan çok sayıda iddia, yine uyuşturucuya işaret ediyor. Prens’in Londra’daki lüks evinde düzenlenen işret partilerinin de çok sayıda tanığı var. Prens Hâlid’in kardeşi Muhammed de yine Londra’da 1999’da aşırı dozda eroin nedeniyle hayatını kaybetmişti. Ölüm haberlerinde, 20 yıl önceki bu olay da sıklıkla dile getirildi.
Hayattaki tek oğlu Hâlid’in ölümüyle, Şârika Emiri Şeyh Sultan bin Muhammed el Kâsımî, veliahtsız kalmış oldu. Üç kızı bulunan 80 yaşındaki Şeyh Sultan’dan sonra emirlik koltuğuna kimin oturacağı, şu anda muammaya dönüştü. İşin ilginç yanı, halihazırda Arap dünyasındaki en kültürlü ve dindar yönetici olan Şeyh Sultan’ın, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zâyed’in “devrilecekler” listesinde bulunduğu iddia ediliyordu. Prens Hâlid’in ölümü, belki de -doğal yollardan- böyle bir sürecin de önünü açar.
***
Sadece Batı’ya endeksli politikalar ve sömürgecilere kapıların sonuna kadar açılması değil, yukarıda bazı acı örnekleri verilen türden sefahat dolu hayatlar da, Arap dünyasının siyasî geleceğini tehdit ediyor. Bilhassa petrol zengini ülkelerde, gelecekte bu ülkeleri yönetecek olan genç kuşaklarla ilgili, ciddi tehlikeler ufukta belirmiş bulunuyor.
İronik şekilde, “arızaları gidermek için” ortaya çıkan ve tedavi çareleri öneren aktörler de, yine Batı menşeli. Bu anlamda, İngiltere’ye okuması için gönderilen prensin, orada uyuşturucu müptelası olup, tedavi için yine İngiltere’ye götürülmesi durumu, aslında siyasî bir metafor olarak da kullanılabilir. ABD ve diğer Batı ülkeleri de keza, İslâm dünyasına hem problemi hem de çözümü aynı anda pompalamaya çalışıyor. Bu kördüğümden yakasını sıyırmaya çalışmak, Müslüman dünyanın yöneticilerinin önündeki en büyük sınav gibi görünüyor.
Yeni Şafak / Taha Kılınç