Hayat ve yaşanmışlıklar deneyimler dizgesi. Yaşanmışlıklar geçip gidiyor ama insana çok şey öğretiyor. Yanlışların, eksiklerin giderilmesi, iyi ve güzel olanların geliştirilmesi birer sonuç. Günümüz karmaşasında iyi ve güzelin, kötü ile çirkinin birbirinden ayırt edilmesi o kadar zor ki. Olumsuzlukların olumlandığı bir dönemden geçiyoruz. Sapkınlıklar bile savunulan bir hayat tarzına dönüyor. Bunun gibi birçok durum söz konusu.
Hayattan ders çıkaranlar olduğu gibi çıkaramayanlar benzer yaşama tarzını sürdürüyorlar. Bunda da kendilerine göre bir kişilik oluşturduklarını sanıyorlar. İnsan bazen kendini göremiyor. İnsanın yanında güzel, bilge ve anlayışlı insanlar olursa onlar bir denetmen gibidirler. Bir bilgenin bir tek cümlesi, bir davranışı bile insanı yönlendirmeye yetebiliyor. Tarih bilincinde olanlar bunları iyi bilirler. Bilgelerle sultanların karşılıklı davranışları yaşanmış örneklerdir.
Şu kaotik ve karmaşık dönemde yeni bir dil gerekiyor.
Acımasız insanların dili katıdır, serttir, acımasızdır. Onlarda merhamet aranmaz. Onlar vehimlidirler, hemen her şeyden kuşkulanırlar. Bu, insana olan güveni azaltır. Toplumda genel anlamda kötülükler ağır basıyorsa bu bütünün içinde hemen herkes kötüdür anlamına gelmemeli. En kötü veya olumsuz bilinen bir insanda bile bir cevher bulunur, bulunabilir. Önemli olan bu cevheri yakalamak.
Müslüman olmadan önce Hz. Ömer korkulan biriydi. Müslüman olduktan sonra bambaşka bir insana dönüşüveriyor. Sevgili Efendimiz, Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde yolda, bir yerde iki eşkıyanın yol kestikleri ve onların acımasız oldukları söylendiğinde, onlarla birebir görüşüyor onların çok iyi insanlar olduğunu hatırlatıyor. Onlar o zamana kadar sürekli dağda yol kestiklerinden kendilerini olumsuzlandıklarını ve artık toplum içine giremeyeceklerini var sayıyorlar. Oysa o andan itibaren her ikisi de birden değişiyor, öncü ulak olarak Medine’ye gidiyorlar. Yeniler, iyiler ve güzeller kervanına katılıyorlar.
Merhamet ve sevgi dili başkadır. İnsanı bir anda değiştirebiliyor.
Bugün merhametli ve sevgi yüklü olmak o kadar mı zor? Nefret ve öfke dili ancak kişinin kendi karakterini ortaya koyuyor. Kendi halkını kucaklamayanlar insanlığı nasıl kucaklayabilirler?
Dillerini ve üsluplarını değiştirenler kazanıyor. İnsanlığın bu anlamda yeni bir dil ve yaklaşıma ihtiyacı var.
Bizim dilimiz naiftir, yumuşaktır, sevgi ve merhamet yüklüdür. Çünkü bizim milletimiz Müslüman’dır. İslâm sevgi ve kurtuluş diline sahip. Güven vericidir. Güvensizlik insanlığı tedirgin eder ve hiçbir zaman da rahat olmasını sağlamaz. İnsan diken üstünde yaşıyorsa, gerilimli ise ondan sağlıklı ve verimli bir durum beklenemez. İnsan hasmını bile sevgi ile kendine çekebilir. Husumet hiç kimseye hiçbir şey kazandırmaz, düşmanlıkları artırır, sonu gelmez uçurumlara sürükler.
Öfke seline ve dalgalarına kapılanlar kendilerini tüketirler, zamanla parçalanır ve erirler. Ne kadar sert olunursa olsun sertliklerin çarpışma ve çatışmasında giderek erirler. Hele insana en yakışmayan da budur. İnsan ömrü sınırlı. Gücü de öyledir. Güçlü ve çalımlı olunan zamanlar gelip geçicidir. Bir süre sonra insan takatten düşer.
Adil ve merhametli, sevgi dilli olanlar asla tükenmezler.
İnsanı sevimsiz kılan dil ve üslup birilerinin hoşuna gidebilir. Özellikle de çıkarları olanlar, nemalananlar, şiddet ve öfkeden beslenenlerin istediği budur. Karanlıkta avlanırlar, puslu bu bulanık ortamları severler.
Bize bir aşk dili gerek. Bize şiir dili gerek. Bize sevgi ve merhamet dili gerek. Bize gönle dokunacak bir dil gerek. Biz bize gerekliyiz, bir insana insan bizim için gereklidir.
Ali Haydar Haksal – Milli Gazete