Bu konuyu fazlasıyla ele alıyorum. Okura yılgınlık verebilir. Bu, hem ihmal edilecek, hem de görmezden gelinecek bir konu değil. Müslümanlar tarihin büyük bir bölümünde en huzurlu bir millet iken kavmiyetçilik kurdu girmeye başladığından, kemire kemire bugüne gelindi. Bununla yetinilmedi, bunun ötesine gidildi. Batılıların üzerinde gelemediği iki önemli konu var bunlardan biri alkol, biri de ırkçılık. Bu, onların bugün de bizim başımızın belâsı.
İslâm milletinin temel düşüncesinde bu konuyla ilgili kesin kararlar var. Efendimizin Veda Hutbesi’nde iki önemli vurgu var. Bunlar Müslümanlara kesin uyulması gereken kurallardır. “Siyahın beyazdan, beyazın siyahtan”, “Arap’ın Acem’e, Acem’in Arap’a üstün olmadığı”dır bunlar. Tarih boyunca çok farklı kavimlerin bir arada huzur ile yaşadığı bilinen bir gerçek.
Şu sıralar Sevgili’nin Yol Arkadaşı Hz. Ebubekir kitabımızı yeni baskıya hazırlarken, yeniden okuduğumuzda Efendimiz gibi ömrünün son günlerindeki vedaında benzer bir öğütte bulunuyor.
“Bir millet Allah yolunda cihadı terk ettiği zaman, Allah onları zillete sevk eder. Bir toplulukta aşırı kavmiyetçilik hissi bulunursa, Allah onlara genel olarak belâ verir.”
Bu bölümü yeniden okuyunca hem ürperdim, hem de içinde bulunduğumuz durumun ne denli vahim olduğunu yeniden anımsadım. Bu vahametin giderek derinleştiği ve giderek veba türü büyük bir belâ olduğu duygusu ürküttü. Biliyorum ki bu belâdan kurtuluş yok. Biliyorum ki kimi ırkçılar karşılıklı olarak bunu derinleştirmek için ellerinden geleni artlarına bırakmıyorlar. Biliyorum ki siyasal hırs adına ya da kimileri kendi ırklarının üstünlüğünü usanmadan ve ısrarla sürdürme davasında olduklarından üstesinden gelmenin ne denli zor olduğunun farkındayız.
İslâm milleti adına, elimizden geldiğince, bıkıp usanmadan bu konunun üzerine gitmemiz gerektiği için çabalamak zorundayız. Bir milleti bir gençliği yeniden bilinçlendirme, uyandırma ve uyarma görevimiz var. Bu konular üzerinde sorumluluk sahibi hemen herkesin yükümlülüğünde. Ne tuhaftır ki, ırkçılık yapanlar kendi milletini farklı düzlemlere çekiyor, onları emperyalizmin kucağına itmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bir millet birbirine ancak bu kadar düşman edilir. Düşman edenlerin kazanımları nedir, ne gibi bir sonuç elde ediyorlar diye bir soru sormayı bile gereksiz ve saçma buluyoruz. Kaldı ki milletin birbirine düşmesi, parçalanması kaçınılmaz oluyor. Fransız İhtilali sonrası Avrupa’yı kasıp kavuran milliyetçilik bizim de başımıza belâ oldu, bu millet paramparça ve gün yüzü göremez oldu.
Anadolu özel bir konuma sahip. Osmanlı Devleti’nin mini bir toplamı. Birçok kavmin bir arada yaşadığı bir bölge. İslâm milletinin iki önemli unsuru birbirine düşman edilmiş. Bu iki büyük kesimin ortak bir dil bulmaktan başka seçenekleri yok. Ne yazık ki ortak dil buldurma gibi bir girişimde bulunmak bile neredeyse imkânsız. Bu uçurumu derinleştirmek isteyenler var ve bundan haz alıyorlar.
Bir ırkı, bir kesimi yok etmenin imkânsız olduğu bile hesaba katılmıyor. Böyle bir girişim insanlık adına korkunç ve utanç verici. Tarihte birçok örnekleri var ne yazık ki bir millet yok edilemiyor. Edilmediği gibi insanlık adına korkunç sonuçlar doğuruyor.
Müslümanlar özlerinden uzaklaştıkça, değerlerini yitirdikçe belâlardan kurtulamıyorlar. Mehmet Akif’in deyimiyle onlar lânete uğramışlardır, uğramak durumundadırlar. Türk ırkçılığı adına bir kesim ya emperyalizmin, ya da sapkın düşüncelerin kucağına itiliyorlar. Kendilerini üstün görme adına asıl özden uzaklaştıklarından, kendileri de emperyalizme hizmet ediyorlar. Milletimizin gücünü ve birlikteliğini yok ediyor, tüketiyorlar. Böyle giderse musibetlerden kurtulamayacağız. Yeniden İslâm milleti bilincinden başka bir seçenek yok.
Milli Gazete – Ali Haydar Haksal