Türkiye´de artış gösteren mutsuzluk, sinir ve gerginliğin sebeplerini irdelemeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz gün ekonomik krizin, toplumun olumsuz duygularına yönelik etkilerini Prof. Dr. Osman Altuğ ile değerlendirmiştik. Haberimizin ikinci bölümünde ise Türkiye´nin yoğun bir şekilde yaşadığı olumsuz duyguları sosyoloji alanında inceledik. Uzman Sosyolog İsmail Mansur Özdemir, Milli Gazete´ye konuşarak toplumdaki huzursuzluğun sebeplerine dair önemli tespitlerde bulundu.
Geçtiğimiz gün yayınlanan haberimizde, araştırma şirketi Gallup ve TÜİK verilerine göre Türkiye´nin “mutsuz, sinirli ve gergin” olarak tanımlandığını aktarmış, bu olumsuz duyguların en önemli sebeplerinden ekonomik buhranı ele almıştık. Mutsuzluk ve gerginliğin zirveye tırmandığı Türkiye´deki sorunlarını ikinci bölümümüzde Uzman Sosyolog İsmail Mansur Özdemir ile sosyolojik çerçevede değerlendirdik. Gazetemize önemli tespitlerde bulunan Özdemir, “Kapitalizm ve kontrolsüz modernleşmenin etkisiyle toplumda karmaşık bir düzen kuruldu. Bu karışık düzen insanları mutsuz ediyor, gerginleştiriyor.” açıklamalarında bulundu.
“GÜNLÜK YAŞAM İÇİNDE BOĞULUYORUZ”
Uzman Sosyolog İsmail Mansur Özdemir insanın bir bütün olduğunu belirterek, “Bütünlüğün ruh, beden ve sosyal bir düzen içerisinde itminan olması icap eder. Bu bütünlüğü kuran tüm unsurların makuliyet düzeyinde tatmin edilmesi ve doyurulması gereklidir. Salt bedensel tatmine yönelen bireyde ruh ve sosyal itminan eksik kalır. Modern hayat, insanımızın bütününü var kılan tüm unsurlarını tatmin etme imkânını kişiye sunmadığı için ya da birey bu durumun farkında olmadığı için insanı var eden muvazene bozulmuş oluyor. Günlük yaşam içinde boğulan birey günlük basit bedensel ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde ruh ve duygu dünyasını iyileştirecek mesailere vakit ayıramaz hale geldiği için mutsuz oluyor.” ifadelerini kullandı.
AİLE TEMEL ODAK OLMAKTAN ÇIKTI
“Geleneksel ve alışılagelmiş ilişki tarzı, yaş ve cinsiyet grupları arasındaki duygusal ve geleneksel saygınlık ilişkisi hırpalanmıştır” diyen Özdemir, “Erkek kadın ilişkisi sert ve saldırgan eşitlikçi söylem üzerinden feminist bir kadın söylemi ikame etmiştir. Kadın yeni özgürlük ve eşitlik söylemini sert bir feminist söylem paketi içinde sunmaktadır. Aile temel odak olmaktan çıkarken birey onun yerini almıştır. Ülkemizde ortaya çıkan yeni sosyolojik iklim bireyde kimlik, rol karmaşası oluşturmuştur. Geleneksel normlar ve değer sistemi parçalanmış ve ihtiyacı karşılamaz hale getirilmiştir. Sanal tüketim güdüsü bir türlü karşılanamadığından insanlar mutsuz hale geldi.” diye konuştu.
KENTİN DAYATTIĞI YENİ ROLLERE ALIŞMAK ZOR OLDUĞUNDAN MUTSUZLUK BAŞLAR
İnsanın bütünlüğünü ve sükûnetini muhafaza edeceği bir yaşam döngüsüne ihtiyacı olduğunun altını çizen Özdemir, “Çalışmak için yaşayan bireyin ürettiği kazanç temel ihtiyaç skalasının sürekli altında kaldıkça yada güdülenen miktara ulaşamayınca kişide yoğun bir kaygı ve mutsuzluk halini tetikliyor” dedi. Göç konusuna da değinen Özdemir, “Artan göç ve göçe bağlı zorunlu kent yaşamının var ettiği pek çok travmatik durumda insanımızı ezmektedir. Kontrolsüz göç ve buna bağlı zorunlu kent yaşamı pek çok boyutuyla kaosun temel kaynağını oluşturmaktadır. Aile içi üretim, tüketim dengesini bozan bu yeni kentli yaşamının ayrıca aile içi pozisyon ve sosyal dengeyi de bozduğu gözlemlenmektedir. Baba kuralları koyan, baba değildir, gettonun ve kentin dayattığı yeni rollere alışmak zor olduğundan mutsuzluk ve gerginlik başlamaktadır.” dedi.
Milli Gazete