بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır. (3/14)
Ahireti Unutan İnsan Dünyanın Haz ve Hızına Kapılır
Zaten nefsi de buna meyyaldir. Ayet insanın bu eğilimini ortaya koyuyor ki önce kendini bir tanısın istiyor. Yaratılışına/fıtratına yerleştirilen dünyaya uyumlu ve şiddetli şekilde bağımlı olma hali ölüm ona erişene kadar tabir caizse yakasına yapışık vaziyette olacağı hatırlatılıyor.
En yalın ve ibretlik örnek Adem’in durumudur. Nimetin bol olduğu cennete/bahçeye yerleştirilen ve şeytana karşı uyarılan Adem ve eşinin kıssası süslü gösterilen metaların nefislerdeki karşılığını resmeder. İnsanın arzu ettiği şeyleri iyi bilen şeytan ise kulağına ölümsüzlüğü fısıldayarak onların ayağını kaydırmıştır. Sonrasında hatasını anlayıp ‘nefsime zulmettim beni bağışla!’ diyerek Rabbinden af dilemiştir.
İslam insanın fıtratında varolan bu istek ve arzularına göre emir ve yasaklar vazetmiştir. Asla onu, cinsellikten men edip, mal ve mülk sahibi olmasına karşı çıkmamış, hayatını yaşanmaz hale getirmesini emretmemiştir. Aksine bunları kabul etmiş, meşru sınırlar içerisinde bu ihtiyaçlarını gidermesine izin vermiştir. Hıristiyanlıkta olduğu gibi onlara ruhbanlık emrederek fıtrata zulmedip, sonrasında kaçınılmaz günahlara davetiye çıkarmamıştır.
Dün olduğu gibi bugünde yeryüzünde insan dünyanın baş döndürücü cazibesine kendini kaptırmış durumdadır. Hızla hazza doğru koşmaktadır. Hiçbir sınır tanımayıp ‘hayat sadece dünyadan ibarettir’ hali içerisinde özgürce azmaktadır. Sadece kendini değil meylettiği şeyleri de mahvetmektedir. Cinsel tatmini için karşısındakini kirletmekte, ekini ve nesli yok etmekte, sadece kendini düşünüp servetini yığdıkça yığmaktadır.
İnsanın İslam’a muhtaç olduğu ortadadır. Fıtratına dönmesinin yegane yolu atası Adem’in tevbesini yapmasından geçmektedir. Aksi halde ahirette hüsrana uğrayacaktır.