Konuşmasının son bölümünde, Ankebut Suresinin 45. ayetine dikkat çeken Durmuş, Kur’an muhatabından kendisini okumasını açık bir şekilde ister. “Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl” şeklinde başlayan Ankebut suresinin 45. ayetinde bizlerin genellikle namazın kılınması bölümüne yoğunlaşırken, önceki gelen “vahyin okunması” bölümünün atlandığını ve vaazlarda ve hutbelerde es geçildiğini belirten Zülfikar Durmuş maalesef Kur’an ile olan ilişkimizin can-ciğer bir durumda olamadığını vurguladı. Ayrıca, tilavet kelimesinin de “peşpeşe/sürekli ve anlayacak şekilde okumak” anlamına geldiğini ve Kur’an’a karşı birincil tavrımızın bu olması gerektiğini aktardı. “Her okuyuşta Allah bizlerin kalplerini açacaktır. Dolayısı ile aramızda sıcak bir ilişki olacaktır.” dedi.
Kur’an’a nasıl tavır aldığımızın Peygamberlerin misyonu ile yakın bir benzerlik içinde olduğunu ve Peygamberlerin Allah’ın kendi izni ve müsaadesi ile itaat edilsin diye gönderildiğini belirten Durmuş, “Allah’ın hiçbir Rasulünü hakarate uğrasın ve savaş açılsın diye göndermemiş, tam tersine insanlar Peygamberî bir hayat yaşasın; onunla Allah’a itaat etsin ve onun ahlakı ile ahlaklansınlar diye gönderilmiştir. Dolayısı ile Ku’an’ı da bu minvalde anlamalı ve Kur’an’In ahlakı ile ahlaklanmalıyız.” dedi. Bu bağlamda Okuma, Anlama ve Yaşama şeklinde bir gelişim vuku bulmalıdır. Dolayısı ile Kur’an’a olan tavrımızın ikinci boyutundan “itaat etme”nin söylenebileceğini belirten Durmuş, Bakara suresinin 285. ayetinde belirtildiği Mümin olarak bizlerin tereddütte kalmadan “İşittik ve itaat ettik” diyebilmeleri gerektiğini vurguladı. Daha sonra sözlerine şu şekilde devam etti; “Her okuduğumuz ayet bizlerin imanını arttırmalıdır. Enfal suresinin 2. ve 4. ayetinde Allah açıkça Müminlerin özelliklerinden bahsederken, ‘Allah’ın ayetleri ona okunduğu zaman, imanları kat ve kat artar.’ buyurulmaktadır. Dolayısı ile kelamcıların iman artar-artmaz tartışmaları bizi ilgilendirmemekte, bu ayet kafi olmaktadır.”
Fetih suresinde Rıdvan biatlarından da bahsederken, Müminlerin imanlarına iman katıldığını ve amelleri ile pekiştirdikleri imanın onlara cesaret verdiğini, Allah’In Rasulüne daha sıkı bağladığını ve imanlarını aksiyon haline getiren bir güce sahip olduğunu anlamaktayız. İman insanı hayata sevkeden aktif bir olgudur. Dolayısı ile ayetleri okuduğumuzda bizim de imanımız artmalı/artacaktır.”
Allah ve Raasulüne itaat ile ilgili Nisa Suresinin 59. ayetini okurken “Ey İman edenler…”hitabını aldıktan sonra “Buyur Ya Rabbi ! Emret !” şeklinde Rabbimizin sözüne karşılık verir bir okuyuş biçimine sahip olmamız gerektiğini belirten Durmuş, sonrasındaki ifadelerin (…Allah ve Rasulüne itaat edin. ifadesinin) bu durumda bizleri daha etkileyeceğini belirtti. Daha sonra sözlerine şöyle devam etti;
“Kur’an ‘Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin.’ şeklinde devam eden ayette, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız; bu böyle demek istenmiştir. Ancak günümüzde maalesef Müslümanlar anlaşmazlığa düştükleri durumlarla ilgili hükmü, farklı meşreplere, abilere, ablalara, hacı-hocalara, şeyhlere olmadı mezheplere, sonra Peygambere ve en sona da Kur’an’a (Allah’a) sormaktadırlar. Oysa ki Allah bizlere bu ayette mükemmel bir yöntem sunmuştur. Zaten İslam dünyasının en büyük sorunu da yöntemdir.
Taha Suresinin 124-127. ayetlerinde Allah Kur’an’dan yüz çeviren Kulları ile ilgili şu şekilde bir diyalog gerçekleştireceğini belirtiyor; ‘Kim benim zikrimden (Kur’an’ım’dan) yüz çevirirse, ona bu dünyada çok sıkıntılı bir hayat yaşatacağım. Ahirette ise, bu yüz çevirenleri huzurumuza kör olarak getireceğiz. O zaman: ‘Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim’ der. (Allah da) Der ki: “İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın.’ İşte biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir.” dedi.
Konuşmasında son olarak, unutmanın/kaale almamanın kafirler için geçerli olabileceği gibi iman ettiğini söyleyip de önemsemeyen, Kur’an’sız bir hayat yaşayan Müslümanlar için de geçerli olabileceğini izah eden Durmuş sözlerine şu şekilde son verdi; “Şimdi burada Allah’ın sizi önemsemediği, size Rahmet nazarı ile bakmadığı bir sahne düşünün. Sonsuz bir hayatta, bizlere gelen ayetlere göre yaşamadığımız gerekçesi ile, sonsuza kadar yüz çevirilmiş bir duruma düşmüş olduğunuz bir sahne…”
Bir saat süren soru ve cevapların ardından program 21:30’da sona erdi.
Üstte yer alan metinin dışındaki konferansın ilk 45 dakikalık bölümünü aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.
Venhar Haber