Her ne kadar Alan Turing’in 50’lerde “Makineler (artık o makinelere bilgisayar diyoruz) öğrenebilir mi?” diye sorduğunda makineler bugünkülere göre çok ilkel halde olsa da fikir ilk günkü heyecanı koruyor.
Hala siber dünyanın kurguladığı modelin kıyısında çalışıyoruz. O günden bugüne ulaştığımız teknolojik devrim, ürkütücü fikirleri yavaş yavaş gerçeğe dönüştürmeye başlıyor. Geleceğe dair kurguları, popüler filmlere dönüştüren sinema endüstrisi de, artık eğlencenin ötesinde olacakların habercisi halini aldı.
Öğrenebilen makineler
Önce elektrik, ardından zayıf elektrik olarak tanımlayabileceğimiz elektronik, matematiğin gizli dünyasını gerçek hayata uygulamamıza imkan sağladı. Bu sayede matematik ile tanımayabildiğimiz her şeyi dijital sistemler üzerinden ürünlere dönüştürdük. Son ürün ise öğrenebilen makineler oldu.
İleri seviye hesaplama yapabilen günümüz bilgisayarları da bunlardan biri. Aynı süreçte iletişim de güçlendi ve veri dijital dünyada çok hızlı yer değiştirmeye başladı. Değil şehir çapında, artık uzayın derinliklerine bile nasıl bilgi yüklü enerjiler yollayabileceğimizi biliyoruz. Bu sayede makineler (bilgisayarlar) ve bilgi-işleme yapabilen devreler, insanların işini elinden alabilecek kadar gelişmeyi başardı. Her gün gelişmeye büyümeye devam ediyor, korkarım bu yeni çağın daha başındayız.
Tek eksik: Duygu
İnsanın hesaplama, düşünme, aklında bir şeyleri tutma kapasitesi sınırlı olduğu için binlerce kat güçlü devreler gerçekte bir zekaya sahip olmadığı halde, insanın yapabildiği hemen her şeyi ve akıllı işlemleri yapmaya, görevleri üstlenmeye başladı. Birçok işte insandan daha güven verdiğini bile söyleyebiliyoruz. Cansız malzemelerden ibaret olan devasa süper bilgisayarların ve işlemcilerinin kritik kararları verebilmek için tek eksiği ise artık sezgiler ve duygular. İnsana has bir yetenek olan sezgisel (heuristic) algoritmalar ve insan-bilgisayar hibrit çalışma mekanizmaları üzerinde yoğunlaşan bilim adamları kalan son açığı da kapatmak için uğraşıyor.
Tüm bu çalışmalar, endüstri 5.0 sunulurken bahsedilen toplum 5.0 (society 5.0) kavramını yakalamak için. Yani insanın neredeyse hiçbir şey için kaygılanmayacağı ve aynı zamanda gerçekten çalışmadan yaşamını sürdüreceği bir dünya. Makinelerin işleri üstlenmesiyle, dünyaya insanoğlunun verdiği zararın da giderilmeye başlanacağını düşünenler bile var. Tabii elektrikler kesilmediği sürece! Buraya kadar olanları kısaca özetlemeye çalıştım. Şimdi de bazı teknik detaylara ve nereye doğru evrilmeye başladığımıza bir bakalım.
Hepimiz bu oyunun içindeyiz
Bir önceki yazımda dijital devrim ekonomisinin birkaç olağan dışı yönünden bahsetmiştim. Özellikle sınırları kaldırma eğilimi, insanı küresel platforma aracısız bağlayabilme işlevi, bilgiyi toplama, işleme ve bu sayede insanoğlunu dizayn etme yeteneği oyunu kökünden bahsederek, dijitalizmin insanlık tarihinde eşi görüşmemiş bir oyun değiştirici olduğunu anlatmıştım. Hepimizin içinde olduğu oyun.
Dijital sistemler artık insanın ne istediğini neye ihtiyacı olduğunu umursamıyor gibi görünse de aslında gücünü insandan alıyor. 40 yıla yakın zamandaki gelişimi, yeni bir boyuta geçiş yapmamıza neden oldu. Öyle ki bu dönüşüm kendi insanlarını yetiştiriyor hale geldi. Z-kuşağının kendisini dijital dünyanın eğlenceli kollarına bırakması nedeniyle ortaya çıkan kavram kargaşası, önceki kuşaklarla arada zor bir duvar örülmesine sebep oluyor.
Evet dedirtecek örnekler
Çoğumuzun aklına geliyor: Karmaşık sayılabilecek bir araç kullanma işlemini dahi artık kolayca yapabilen, hastalık teşhislerini gerçek doktorlara göre çoğu zaman daha başarılı yapabilen teknolojiler, artık bir şirketin, kampüsün, belediyenin hatta ülkenin yönetimini yapabilir mi? diye… İtiraf etmeliyiz ki evet dedirtecek örnekler de ortada, IBM Watson, Google, Tesla sadece çok bilinen birkaç örnek. Üstelik bu teknolojilerin önemli bir kısmı herkese açık platformlarda geliştiriliyor.
Tartışabileceğimiz çok şey olsa da asıl konu veri. Eğer doğru şekilde modellenirse bugün ulaşılan teknoloji bir bölgenin genel ihtiyaçlarını, veriler ile “öğrenebildiği” / “öğretildiği” ölçüde ve kavrayarak yönetebilecek güçte. Hayata geçmiş olan birçok projeyi çok iyi biliyoruz, yaşıyoruz. İnsansız fabrikalar, üretim ve kaskat çalışan otomasyonlar, araçlar, işleri zaten çoğu yerde hallediyor bugün.
Aynı sistemler, şehirler ve hatta ülkelerin yönetimi konusunda ise eğitim alıyor. Bir akıllı şehrin yönetiminin büyük kısmını optimize edecek doğru parametreleri işleyebilecek, karar verebilecek, ceza kesebilecek, plan yapabilecek, üretim yapabilecek, kendi kendine öğrenebilecek (SL), hatta öğretebilecek (CT) bir yapay organizma halini alıyor. Sezgisel risklere ve bozulmalara karşı insan beynine göre çok daha zayıf ve hassas olmasına rağmen kendini koruyacak algoritmaları kullanmayı da artık biliyor.
Quantum, P³ ve super entegre (super-integrated) yakında çok sık duymaya başlayacağımız kavramlar ve yeni/gelecek nesil yaşamın altyapısında ve çekirdeğindeki unsurlar.
Haberleşme Teknolojileri:
Veriye ulaşmak için diğer bir gereksinim de iletişim. Üniversitelerde bölüm olacak kadar önemli, her şeyin içinde ve başlı başına bir ansiklopedi serisi.
İletişim teknolojileri verinin taşınması görevini yaptığı için, her gün artan veri yığınları karşısında yeni nesil seviyelere tahmin edilenden çok daha hızlı geçiş yapıyor.
Devrimin ilk adımı
3g (3.nesil, 3.generation) ile neler yapılabilir üzerine daha tam konuşamadan 4g teknolojisi hazırlandı. 4g ye hazırlık sürecinde 5g o kadar hızlı kurgulanmıştı ki o zaman 4,5g ye hazırlanalım denildi. 4,5 teknolojisi 3g ile yer değiştirirken 5g çoktan ilan edilmişti. Bugün de 5g yi inceleyen herkes artık bu baş döndürücü hızda, 6g hakkında makaleler bulabiliyoruz. Hatta küresel veri iletişiminin birkaç yıl önce tüm küreyi avucunun içine alacak şekilde uzayda yörüngeye girdiğini dahi biliyoruz. Amaç kesintisiz ve her yeri kapsayan veri iletişimi.
16 Ağustos 1858’de ilk transatlantik telgraf hattı üzerinden, 98 kelimelik mesajın, 16 saatte, 5000 kilometre mesafeye ulaştırılması devrimin ilk adımlarından biri oldu. Bant genişliği yani saniyede iletilen veri miktarının genişliği ihmal edilebilecek seviyedeydi.
Bugün sadece telefonla konuşmak veya video izlemek için değil, dünyayı saran IoT ve tüm takip yönetim mikro ajanlar için de bu iletişim hızı ve kapasitesine ihtiyaç var. Dijital teknolojilerin otomatik veya insan eli ile ürettiği (ham, işlenmemiş) bilginin boyutu, 30 petabyte (30 bin tera bayt) olan yaklaşık 1 milyonluk bir akıllı şehrin genel yönetim kurguları için gerekli altyapı oldukça pahalı ancak genel şehir maliyetlerinin geliştirilmesi için düşünüldüğünde avantajlı görünmektedir. Üstelik toplanan bu verinin çok büyük bir kısmının gereksiz ve işlenmek üzere sırada beklediğini de hatırlatalım.
Veri sağanağı
Okulları, sokakları, hastaneleri, evlerimizdeki hemen her şeyi dijital sistemlere dönüştürürken oluşan veri sağanağını iletmek ve depolamak için de övgüyle anlattığımız iletişim teknolojileri dahi yetersiz kalmaya başlıyor. Mesela WiFi’nin yerini almak için ürünlerini piyasaya süren Li-Fi (Light Fidelity)’yi yakında evlerimizde bulabiliriz. Yani onlarca kat hızlı ve geniş veri aktarımı sağlayabilen ışık üzerinden iletişim. Diğer teknolojiler ise hayata geçmek üzere gün sayıyor.
Hepsi veriye ulaşabilmek, aktarabilmek için.
Geldiğimiz seviye, teknolojinin karar verme ve yönetme kabiliyeti konusunda yeterli seviyeye çok yaklaştığını işaret ediyor. İnsanoğlunun gündelik hatalarını düzeltebilecek, ihtiyaçlarını ondan daha iyi tespit edebilecek güce ulaştı, biz ulaştırdık. İnsanoğlunun dizayn ettiği dijital bugün dönüp insanı dizayn ediyor… Sınırları yok, ahlaki değerleri lokal değil.
Global ile lokalizasyon birleşimi bir kelime ve ‘küresel düşün, yerel çalış’ anlamında kullanılmaya başlandı. Küresel sistemlerin, geliştirdiği ürünlerini yerel anlayışa göre adapte ederek sunmasını hedeflediğini söyleyebiliriz. Ancak aynı zamanda her hücresi insan olan toplum organizmasını filtreliyor ve istifliyor. Yani merkezi bir yapı. Başta şehirler olmak üzere tüm yaşam alanları ve hesaplanabilirlik zorlaştıkça en temel yaşamsal kurgular bile yeniden yapılandırılıyor bu mekanizmada. Bu noktada en verimli gibi görünen model ise teknik olarak yedeklenmiş de olsa tek bir merkezden dünyanın genelinin yönetilerek verimlilik, refah ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi. Aslında yalnızca verimlilik üzerine düşünürsek çok da tuhaf olmayan bu kurgunun riskleri verimliliğin avantajlarını bir anda silebilecek güce de sahip. Glokalizasyon da bu modelin ilk iş yansıması. Ilk olarak pazarlama katmanında ticaretin testlerinden başarılı şekilde geçen bu model artık dijital platformlar olarak yeni nesle yönetici olmaya hazırlanıyor.
Oluşan insan 2.0 ile karşılıklı anlaşabilecek ve onu yönetebilecek, dünya çapında veri ile detayları da hesaplayabilecek en optimum yöntem teknoloji ile yapay zekadan başka bir şey olmayacak gibi görünüyor. Teknoloji ise bizim iyiliğimizi nasıl hesaplıyor göreceğiz.
Mustafa Bulan / Açık Görüş