İşlerin bu noktaya geleceği maalesef belliydi. Çünkü hep böyle olagelmektedir.
Halkın şu veya bu şekilde ‘ikna’ edilmesiyle yönetimi elinde tutan diktatörlerin bütün mahareti, ülkesini, batılı devletleri müdahale etmek zorunda(!) bırakacak derecede kötü yönetmek, ülkesini param parça etmek, halkı arasına kin, nefret ve düşmanlık ekmekten ibarettir. İblis’i çok merak edenler, bu diktatörlere bakmalıdırlar.
Bu lanet döngü bir kere daha tekerrür ediyor; batılı devletler Suriye’ye müdahaleye hazırlanıyorlar.
Bir ülkeyi alabildiğine istikrarsızlaştır, kan gölüne döndür, insanlar her sabah yüzlerce, binlerce katliam haberiyle uyansın ve halk “artık şu batı gelsin de bizi kurtarsın!” diyecek noktaya gelsin ve ‘tam zamanında’ ‘kurtarıcılar’ vaziyete el koysunlar! Böylece barbar Müslümanları bir kere daha hizaya sokmanın, oraya demokrasi, medeniyet, insan hakları, kadın özgürlüğü v.s. getirmenin keyfini çıkartsınlar…
Hâlbuki böyle değil: batı hangi İslam coğrafyasına girdiyse oraya İslam ve insanlık dışı her şeyi getirmiştir. Zaten başka bir sonuç da beklenemez. Bütün kabahat, batılı devletleri kendi ülkelerine müdahaleye bilerek veya bilmeyerek, gönüllü veya gönülsüz davet eden, ortam hazırlayan, bu ülkelerin yöneticileri ve onlara destek veren halkındadır. Batılı devletler Suriye semalarından bomba yağdırırken, attıkları bombalarının, aşağıda vurduğu hedeflerin ötesinde, her bir bomba ile İslamî, insani, ahlakî olarak nitelenecek ne varsa asıl onları yok silip süpürmektedir. Sanki her bir bomba asıl olarak, yıkacağı duvarlar kadar bir de, bize ait olan, bizi var kılan değerlerimizden birini yok etmek üzere özel olarak programlanmıştır.
ABD, diğer Avrupalı şeriklerini de yanına alarak Suriye’ye müdahaleye hazırlanıyor. Elli kadar stratejik hedef tespit etmişler. Bunlar arasında kimyasal tesisler yokmuş. Esed’i devirmek de değilmiş amaç; sadece biraz zayıflatmak istiyorlarmış! Yani tam olarak ‘tavşan kaç-tazı tut’ oyunu oynuyorlar.
Türkiye’de Hükümet kanadı ve Hükümete yakın düşünen çevreler, yazarlar daha şimdiden havaya girmiş vaziyetteler.
Hâlbuki batının bu olası müdahalesi asla kabul edilebilir bir durum değildir. Hiçbir zaman şerri bizzat üretenler, yayanlar ve yaşatanlar hayır getiremezler. Batının müdahalesi Allah’ın razı olacağı bir iş değildir. Aklını, vicdanını, şuurunu yitirmemiş hiçbir Müslüman batının müdahalesine çanak tutamaz. Zalim Saddam diktatörü halkı canından bezdirmişti. Amerika Irak’ı işgal edince Saddam’ın zulmünü onlarca katladı. Batı uygarlığı modern haçlı seferleriyle Müslümanların izzet ve şerefini ayaklar altına almaya devam etmektedir. Şüphesiz Allah’ın bir hesabı vardır ama Allah tam da bu işlerde ‘hesabı’ bizlere, ‘ben de Müslümanlardanım’ diyen topluluklarla, kendini İslam ümmetine mensup ait bilenlere tevdi etmiştir. Hesabı önce biz göreceğiz, o esnada Allah’tan yardım dileyeceğiz, “Allah’ın da bir hesabı vardır” demeye yüzümüz olacak. Kullar zulümle, şirk düzeniyle mücadele için hesabı iyice yapıp da, vüs’atlerini aşan, üstesinden gelemeyecekleri durumlar vuku bulduğunda Allah kendi ‘hesabına’ göre müdahale etmekte, haddi aşanlara hak ettikleri cevabı vermektedir. Ama bütün bu gibi durumlarda asırlardır, üzerine düşeni yapmayıp da, akıbetini böylesine başka kâfir sultaların insafına havale eden ümmete Allah yardım etmemiştir, etmeyecektir.
Hristiyan dünyası Müslümanları, onların dinine/medeniyetine tamamen dahil olmadıkça asla sevmezler, bu, kıyamete kadar sürecek bir gerçektir. Bundan dolayı da şaşmamak, me’yus olmamak gerekir. Asıl şaşılması gereken, yeryüzünün bu azgın zorba kafirlerinden merhamet dilemektir.
Suriye’ye, Esed’in gaz bombalarıyla ölen çocuklarınhesabını sormak için değil, Ortadoğu’daki kendi hesaplarını görmek, projelerini bir adım öteye ilerletmek için müdahale geleceklerdir. Dolayısıyla, Allah rızası için, kimin elinden ne geliyorsa, avazı çıktığı kadar haykırarak, elinden geleni yaparak batının bu bölgemize, Suriye’mize saldırmaması için sesini yükseltmeli, yapabileceğini yapmalıdır.
Türkiye, ABD’nin koruması altında ya da kuyruğu peşinde Suriye’ye batı müdahalesinin yol göstereni olamaz. Doğacak bunca kötü sonucu koskoca bir toplum görmüyor olamaz. İktidar yanlısı medya yazarları hiç olmazsa küçücük de olsa bir uyarı görevlerini yapabilirler. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.