22 Nisan 2025 - Salı
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Venhar Özel

Şimdi mi ? آٰلْـٰٔنَ

Başlığımızdaki “şimdi mi” kelimesi bildiğim kadarıyla Kur’an’da, iki yerde ve ikisi de aynı surede (Yunus, 51 ve 91)  geçmektedir. Türkçe telaffuzu (âl âne) ve yazılışı bize göre biraz zor olmakla beraber kullanıldığı yerler insan hayatı için oldukça önemli mesajlar içermektedir.

Yazar: Ahmet DURMUŞ
17 Ocak 2021
Kategori: Venhar Özel
0 0
3
Şimdi mi ? آٰلْـٰٔنَ
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

Başlığımızdaki “şimdi mi” kelimesi bildiğim kadarıyla Kur’an’da, iki yerde ve ikisi de aynı surede (Yunus, 51 ve 91)  geçmektedir. Türkçe telaffuzu (âl âne) ve yazılışı bize göre biraz zor olmakla beraber kullanıldığı yerler insan hayatı için oldukça önemli mesajlar içermektedir. “Şimdi mi”? İfadesi Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından ölüm anında müşrik insana yöneltilmiş bir soru gibidir. Fakat soru gibi gözüken bu kelime aslında müşrik insanın yaşamış olduğu hayata bir reddiye, bir kızgınlık ve hatta bir cezalandırma aşamasının olduğu da ayet bütünlüğü içerisinde gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Hayatları boyunca vahye karşı mukavemet gösterip, azgınlıkta sınır tanımayan, tağutlaşan, müşrik insanın son pişmanlığına karşı rabbimiz tarafından verilen cevap gerçekten ibretliktir, düşündürücüdür. Bu arada şu gerçeği de unutmamak lazım, Kur’an müşrik ve kafirlere karşı tavrını ortaya koyarken, müminlerinde ondan payına düşeni almasını ister.

Ayetlerin siyak sibak ilişkisini göz önünde tutarak ilk önce Yunus/49. ayete bakalım: “De ki: «Ben kendime bile Allah’ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim.» Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.” (Yunus: 49) “De ki: (Ey müşrikler!) Ne dersiniz? Allah’ın azabı size geceleyin veya gündüzün gelirse (ne yaparsınız?). Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar!” (Yunus: 50)

Olacaklar olduktan sonra mı O’na iman edeceksiniz? Şimdi mi? Hâlbuki onu (azabın gelmesini) istemekte acele ediyordunuz? (Yunus: 51)

Sonra zulmedenlere: “Ebedi azabı tadın,” denir, “Kazandığınızdan başka bir karşılık mı bekliyordunuz?” (Yunus: 52)

Burada dört ayetin mealini vermemizin sebebi Kur’an’ın bütünlüğünü bozmamak ve okuyucuya daha geniş bir pencere açmak. Bu yazıda asıl amacımız insanların tüm uyarı ve ikazlara rağmen Allah’ın kopmayan sağlam ipine (Kur’an’a) değil, müşrikçe bir hayata tutunmaları. Ömür boyu hakikati görmezden gelip nebilere karşı adeta kör ve sağır kesilip vahiy ile aralarına duvar ören bu müşrik insanın ölüm anındaki pişmanlığının nasıl da işe yaramadığı gerçeğidir. Bu inkarcı/müşrik insanın karakteristik özelliğini/yapısını rabbimiz Kur’an’da birçok ayette olduğu gibi En’am suresi 28. ayette de çok güzel tasvir etmektedir: “Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Eğer (dünyaya) geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylere döneceklerdir.”

Müşrik/kafir insanın ölüm anındaki durumundan dolayı başına gelen beladan kurtulmak için bende Muhammed’in/Musa’nın (as) rabbine inandım demekle son anda nebileri doğrulaması ve kendisine bir çıkış yolu araması rabbimiz tarafından kesin bir dille reddedilmiştir. Hayatları boyunca Allah’ın elçilerini yalanlamaları, onları küfretmeleri, aşağılamaları ve adeta vahye karşı müstekbir bir tavırla savaş açıp meydan okumaları nedeniyle kendi sonlarını hazırlamış olan müşrikler, tıpkı firavun ve tüm zalimler gibi son anda bir pişmanlığın içerisine girmiş durumdalar. Ancak rabbimiz, küfürde/tuğyanda sınır tanımayan bu azgın insanın ölüm anındaki bu talebini “şimdi mi” aklın başına geldi diyerek geri çevirmektedir.

Her geçen gün İslam’dan kopan/koparılan gençlik bugün bin bir çeşit tali yollara sapmış durumda. Gençliği ve olgunluk çağı heder edilen bu kesim kendisini artık işine, evine ve arabasına adamış bir vaziyette dünyaya sımsıkı sarılmıştır. Okulundan, anne ve babasından aldığı İslamî eğitim/ahlak son derece yetersiz olan bu zavallı güruh hayatı boyunca hazın ve hızın peşinden koşturup durmuştur. Dini değerlerden tamamen kopmamış olmasına rağmen yaşamında din ile bağlantısı tamamen kopmuş gözükmektedir. Eğer şirk kavramı hatta tüm Kur’an kavramları genç nesle doğru anlatılabilseydi bugün durum farklı olabilir genç ve olgun insan da kendisinin durduğu yeri doğru tanımlayabilirdi. Ama ne acıdır ki böyle olmadı. Kur’an eğer insanların çoğunun Allah’a şirk koşmadan (Yusuf:106) inanmayacağını söylüyorsa bunu okuyup geçmek yerine anlamaya çalışmamız lazım. Bu gerçeği kabullenerek en yakınlarımızın dahi tevhide gölge düşürüp şirke bulaştıklarını üzülerek görmekle beraber hakikati onlara anlatmaz/anlatamaz olduk. Oysa mümine yüklenen bir görev vardı iyiliği emredip kötülükten sakındırmak. Neyse söylenmesi gereken çok şey var ama biz tekrar ayete dönelim.

İşte Firavun’un boğulma anını anlatan 91. ayetten biraz farklı gibi gözüken ama özde farkı olmayan 51. ayeti kerimenin imanlarına zulüm karıştıran müşrik insana cevap olarak okunması gerektiğini düşünüyoruz. Yani hayatın en verimli zamanlarını Allah’tan kıskanıp O’na harcamamak, Allah’ın düşmanları ile bilerek veya bilmeyerek saf tutup O’nun nurunu söndürmeye çalışmak ve Allah’ın zamanını Allah’tan başka her şeye çarçur edip yaş kemale erip ölüm kapıyı çalınca da pişmanlık duymak. Tam da burada yüce Allah nebileri alaya alan, müminleri ayak takımı olarak aşağılayan, müşrik insana “ŞİMDİ Mİ” aklın başına geldi ey zalim/nankör işte acele edip istediğin bela başına gelmiştir demektedir.

Dikkat edersek toplumsal hayatta birileri her türlü kötü fiili işler ama uyarıldıklarında Allah’ın (el- Gaffar) bağışlayıcı/affedici olduğunu dillendirerek tepki gösterirler. Oysa el-Müntekim olan Allah (suçluları, zalimleri, zorbaları adaletiyle cezalandıran) aldatıcılara dikkat çekerek: “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın” der. (Fâtır: 5). Ayeti kerime bize şeytanın fısıltılarına kulak vermemeyi tavsiye ediyor. Allah’ın elçileri bile hayatları boyunca sırât-ı mustakîm üzere olmalarına rağmen Allah’ın affediciliğine güvenip salih amel işlemekten geri durmamışlardır. Demek ki müşrikçe yaşayıp ölüm anında ben de inandım denmesinin Allah katında bir değeri yoktur.

Kur’an’la muhatap olan insanlar bilir ki, Kur’an insanları savaşa bile çağırırken sağlıklı ve güçlü insanları çağırmaktadır. Hastaları, körleri ve yaşlıları merhameti gereği ayırmaktadır. Bu demektir ki kul olan insan verimlilik çağında Allah’a yönelmeli ki bunun bir kıymeti bir değeri olsun ve ölüm anında “şimdi mi” sorusuna muhatap olmasın. Yani imanın da bir kıymeti/kalitesi varsa o da gençlik ve olgunluk yıllarında ortaya çıkıyor desek mübalağa yapmış olmayız. Kur’an’ın hazzını, imanın güvenirliğini, İslam’a olan teslimiyeti ve Allah’ın kulu olmanın zevkini gençken, olgunken yaşamalı insan.

Tekrar konumuz olan ve Firavun’un boğulma anındaki “ben de İsrailoğullarının rabbine inandım” dediği 91. ayete dönelim: “Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) «Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de Müslümanlardanım!» dedi.” (Yunus: 90)

 (Allah) Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. (Yunus: 91)

51 ve 91. ayetler içerik olarak aynı şeyleri söylüyor. Yani müşrik insanın son anda ben de inandım diyerek nebileri doğrulaması ve inandım demesi kurtuluşuna yetmiyor. Bu gerçeği bilmekle beraber günümüz modern insanı olarak bizlerin de ayetten almamız gereken ders vardır diye düşünüyorum. Yukarıda bahsettiğimiz dünya hayatının oyalayıcı meşgaleleri tüm Müslüman aileleri de sarmış durumda. Burada ölçüm cihazı ile insanların müslümanlığını ölçüp sorgulama amacı gütmediğimizi işin ehli bilir. Hal böyle iken İslami hassasiyeti olan ve ben de Muhammed’in (sav) rabbine teslim oldum diyen fakat hakikatte neye inandığını tam da bilmeyen tüm müslümanlar, kendimizi aldatmaktan kurtulmalıyız. Kur’an’ın bu iki ayetine muhatap olmadan (yani hayatın sonundaki imana güvenmeden) diğer bir tabirle can boğaza dayanmadan hayatımızı gözden geçirmek zorundayız.

Bakıyoruz modern insan gençlik yıllarını bilinçten yoksun, adeta bir sapkınlık ve kibir içerisinde şeytanın fısıltılarına kulak vererek geçirmekte. Dine sırtını dönüp araya duvar çeken iyi giyimli ve iyi bakımlı bu zavallı semiz insan hacca mı gidecek yaşlanınca, namaza mı başlayacak yaşlanınca, oruç mu tutacak yaşlanınca. Kısacası salih amel dediğimiz tüm eylemleri basite alma, öteleme ve erteleme söz konusudur. Çünkü bu insanın öncülleri vardır. Bu öncüller, ‘kendisine daha konforlu bir hayat hazırlamak için tüm ilkeleri çiğnemek’ desek yerindedir. Onu dünyaya bağlayıp ahiretten koparan çirkin işlere adeta gözü kapalı koşmaktadır. Fakat hayatlarına Allah’ı müdahale ettirmeyen bu güruha yağmuru kim yağdırıyor dediğinde: “Andolsun ki onlara: «Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler. (Ankebut: 63). Kur’an’ın tanımı ve tavrı açık ve net, bu tavır tam bir müşrik tavrı.

Demek ki müşriklikten kurtulmanın yolu yağmuru yağdıranın Allah olduğunu, evreni yaratanın yine Allah olduğunu bilmek değil, bir bütün olarak Kur’an’ın getirdiği hükümlerin tamamına iman edip kabullenmekten ve salih amel işlemekten geçiyor. Anlamamız gereken şu; Kur’an tarihsel bir kitap değil. Ayetler o gün Mekkeli müşriklere veya Mısır’ın Rabliğine soyunan Firavun’a ne demişse bugünün müşrik ve Firavunlarına da aynı şeyi söylemektedir. Demek ki hayatın her anında Allah’ı hesaba katmadan bir hayat yaşanmaz. Yaşamak isteyenlerin ise ölüm anındaki sözüm ona tövbeleri Allah tarafından “şimdi mi” diyerek reddedilmektedir.

Son olarak kedimize de bir şeyler söylememiz gerektiğine inanıyorum. İçimizi acıtan, canımızı yakan ve toplumun kanayan yarası olan bir örnekle konuyu özetleyebiliriz. Son zamanlarda daha sık rastladığımız ve hatta tevhidi bilinci yerinde sandığımız mümin insanların bile basit bir miras davasından kardeşlerine nasıl düşman olduğuna tanık olmaktayız. Dünya hayatına ve malına kalıcı olarak bakmayı Allah müminlere adeta yasaklamış olmasına rağmen, bugün hemen hemen her ailede miras yüzünden düşmanlıklar oluşmuş durumda.  Ne olurdu acaba Adem’in (as) iki oğlundan birisinin yani iyi olanın yaptığını yapsak da kardeşimize el kaldırmasak. Ve keşke öldüren değil de ölen konumunda olsak.  Ve yine keşke dünya hayatında malını kaybetmiş fakat kalıcı olan ahir hayatımızı kazananlardan olsak.

Eğer toplum gerçekten iman etmiş olsaydı mal yüzünden fesada ve fahşaya düşmezdi. Sanmayın ki bu olay sadece bir iki kişinin yaşadığı münferit bir olay. Tam tersine etrafımızda birçok aile mal davasından dolayı parçalanmış durumda. Oysa Allah bize “Kim ahiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur” (Şûrâ: 20). Diye uyarmaktadır. Demek ki ben nasıl olsa inandım bu ayet bana bir şey söylemez mantığı insanı cehenneme götürmeye yeter. Yapmamız gereken şey şimdiden tövbe edip ölüm anının pişmanlığına muhatap olmamak. Kendimizi yeniden hesaba çekip tüm amellerimizi tekrar Kur’an’ın süzgecinden geçirmek. Lütfü Bergen’in deyimi ile hayatın her alanında bir “ahlak ayaklanması” başlatmak. Çünkü toplumun ahlaki değerleri çökmüş, çürümüş durumda. Kimse ahlakın ne olduğunu sorgulamıyor. Sorgulamadığı gibi yaşadığı ahlaksızlığı da ahlak zannedip kendine ahlak ediniyor, oysa zan Allah katında bir şey ifade etmez.

Yine konumuz olan ayetlere atıf yaparak bitirmek istiyoruz. Firavun ve müşriklere küfretmek, onları aşağılamak insanı imanlı ve ahlaklı kılmıyor. İslam ve iman bir tercihtir. O halde yaptığımız tercihi bilinçli yapıp ilkeli olmak zorundayız. Düşündüğümüz zaman ahlaksız bir ömrün sonunda Allah’tan af dilemek ne kadar ahlaki olabilir ki? Din ile ahlak et ve tırnak gibidir, ikisi birbirinin tamamlayıcısıdır. İnsanın ahlakını çekip alırsanız geriye ahlaksız bir dindar insan kalır. Yani giydirilmiş kütük. Yok, eğer ahlaklı bir insanı dinden arındırırsanız bu sefer geriye hiçbir şey kalmaz. Demek ki Kur’an’ı kendimize ahlak edinip hayatın içerisinde kıble istikametini doğru tespit edip ellerimizi ona açmalıyız ve rab olarak sadece Allah’ı tanıyıp ona yakarmalıyız. Ölüm anı demek hesabın kesildiği, defterin dürüldüğü ve geriye dönüşün olmadığı “şimdi mi” diye Allah tarafından insana sorulan an demektir. Selam hidayette olanlara olsun.

Not: Bu yazıda Diyanet vakfı ve Ali Bulaç’ın meallerinden yararlanılmıştır.

Etiketler: Ahmet Durmuş

Çok Yorumlanan 3

  1. Ahmed Rahman says:
    4 sene önce

    İşte bu yüzden bir sonraki saat ölecekmiş gibi yaşamak gerekiyor belki de… Kaleminize sağlık. Ama yapabilen de pek kalmıyor gibi artık. Müslümanım diyenlerimiz arasında da bunu umursayan veya kendini kandırmayan kalmıyor…

    Cevapla
  2. Mehmet Kantar says:
    4 sene önce

    Aleyküm Selam Kardeş. Allah Razı olsun. Çok önemli ve güncel bir yaraya değinmişsiniz. Ahiret hayatına karşılık dünya hayatını tercih edenlerin hayatlarını ve acı sonlarını anlatan, fakat asıl kendimize dönüp bakmamız ve sorgulamamız gerektiğini vurgulayan yazınız ilgiyle okudum. Benim için faydalı ve anlamlı oldu. Teşekkür ediyorum. Yazınız okunmalı ve gerekli dersler çıkarılmalıdır.
    Yazınızda özellikle altını çizdiğiniz; “Gençliği ve olgunluk çağı heder edilen bu kesim kendisini artık işine, evine ve arabasına adamış bir vaziyette dünyaya sımsıkı sarılmıştır.” Cümlesi günümüz insanlığının gelmiş olduğu en büyük tehlikeye dikkat çekmektedir.
    Bu minval üzere bende Rabbimizin bu durum için çıkış yolu olarak gösterdiği ayeti hatırlatmak isterim.
    “Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.”
    “Şüphesiz bu (Kur’an), sana ve kavmine bir zikir (öğüt ve bir şeref) dir, ondan hesaba çekileceksiniz.” (Zuhruf:43/43-44)
    Çağımızı Allah’ın kitabının kılavuzluğunda doğru okuyup şahidlik yapacak nice yazılarınız duasıyla…

    Cevapla
  3. Ahmet Durmuş says:
    4 sene önce

    Amin Mehmet ağabey. Katkılarından dolayı teşekkür ederim.

    Cevapla

Ahmed Rahman için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yaşamak Yüklü Kelimeler

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

taşa yaz dalgalanmıyorsa su /suya oku kafa yarmıyorsa taş

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Yürek Yangını

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Ah Gazze Ah!

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Kur'an Algımız

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Ah Gazze Ah!
    30 Mart 2025
  • Kapitalist Sistemde Müslümanlar ve Ramazan
    18 Mart 2025
  • Tuğyan’da Trump Kasırgası mı?
    13 Şubat 2025
  • İslam’ın Devletsiz, Müslüman’ın Başsız Hali…
    15 Ocak 2025
  • Tarihin Dönüm Noktaları
    18 Kasım 2024
  • Nübüvveti Tevhid Akidesinden Koparmaya Çalışmak!
    26 Nisan 2024
  • Aile ve Hayat Okulunda Ahlak Nerede?
    29 Mart 2024
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Bir Siyasi Krizin Anatomisi

Bir Siyasi Krizin Anatomisi

21 Nisan 2025
Allah’ın Rıza ve Gazabı mı, Tağutların Rıza ve Gazabı mı?

Allah’ın Rıza ve Gazabı mı, Tağutların Rıza ve Gazabı mı?

21 Nisan 2025
G. Birikim: Suriye’de Siyonist İşgal ve Türkiye

G. Birikim: Suriye’de Siyonist İşgal ve Türkiye

19 Nisan 2025
Sünni ya da Şii Olmamızın Mizandaki Karşılığı

Sünni ya da Şii Olmamızın Mizandaki Karşılığı

17 Nisan 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist

- Select Visibility -