İman edenler Allah yolunda savaşırlar inanmayanlar ise tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.
(Nisa suresi 76)
Tağutlara Karşı Durmak, Ancak İyi Bir Donanım ve Kuvvetli Bir İrade İle Mümkündür
İman edenlerin Allah yolunda savaşması demek, Allah’ın her alanda söz sahibi olabilmesi için mücadele edebilmesi demektir. Seküler zihniyetin ayırdığı kamusal alan ve özel alan ayrımı olmaksızın Allah her yerde ilah olmak zorundadır ve müminler bu amaç için bedeli ne olursa olsun bir mücadele içine girerler. Elbette iman etmeyenlerde, azgınlıkta ileri giden, herhangi bir ahlâki sınır tanımayan, kendi çıkarları için herkesi basamak gibi görüp üzerine basarak çıkan, azgın bir yönetimin varlığını idame ettirebilmesi için çaba sarfeder.
İlkinde Allah için mücadele eden bir insan, şeref sahibi de olur. Zira Allah adaleti ve ihsanı emreder, zulme asla müsaade etmez. İkincisinde ise insan, onurunu ve şerefini kaybeder. Zira bu mücadelede, azgınların azgınlıklarını artırabilmesi için ve zulmün insanların tepesinde sürekli olabilmesi için çaba sarfetmektedir. Bu çabalarıyla birlikte, gelir adaletsizliği sürekli fakirin aleyhine artmakta, insanlar asgari ücretli köleler haline getirilmekte, insanların her biri tağutların intikam bekçileri kılınmakta, sürekli bir korku hali pompalanarak gelecek kaygısıyla insanlar terbiye edilmektedir. Çocuklar tağutların eğitim formlarıyla mankurtlaştırılmakta, genç kızlar moda, tv dizileri gibi araçlarla fuhşiyatın kucağına itilmekte, erkeklerse, şehvetin ve prestijin pençesinde tutsak edilmektedir. Böylesi bir düzene karşı mücadele etmek her müminin boynunun borcudur.
Şeytan ve dostları, küfrü egemen kılabilmek için, varolan tüm araçları kendi lehine kullanmaktan çekinmezler. Sanatı, basını, medyayı, askeri ve istihbari gücü, ekonomiyi, bilgiyi vs. akla gelebilecek her şeyi. Dolayısıyla bu güce karşı mücade edecek müminlerin uyanık ve akıllı olmaları gerekmektedir. Tağuti güçler her zaman kendilerini yenilmez olarak tasvir ederler. Her şeyi duyan, her şeyi gören bir güç oldukları imajını verirler, verirler ki kendisine karşı mücadele edecekleri psikolojik olarak yensinler. Oysa sünnetullah gereği, bilinçli ve takva duygusuyla kararlı bir şekilde hareket edildiği sürece, onların hilelerinin ne kadar zayıf olduğu da görülecektir. Örümceğin evi misali, bir üflemeyle dağılacak bir düzendir. Yeter ki o üflemeyi doğru yapabilecek bir bilince sahip topluluk oluşabilsin.
Allah yolunda mücadele etmek ve tağuti düzenlere karşı cephe almak bir lütuf değil zorunluluktur. Bu mücadelede donanımlı olmak ve onların her türlü hilesine karşı zihni açık tutmak gerekmektedir. Bu yüzden Müslümanların, daha fazla okumaya, anlamaya ve ahlaklarını güzelleştirmeye ihtiyaçları vardır. Zira “Rabbimiz bizi halkı zalim olan bu şehirden kurtar diyen ve katından bize bir yardımcı gönder diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar için” savaşmaktan kaçmış kimseler oluruz ki bunun kuşkusuz vebali de büyüktür. Nasıl ki tağuti düzenler, kendi iktidarlarını daim kılmak için sürekli donanımlı bir şekilde mücadele ediyorlarsa, onlardan daha fazlasıyla donanımlı ve ciddi olma zorunluluğumuz vardır. Şeytanın dostlarının hilesini zayıf kılacak da işte müminlerin bu donanımlı ve kararlı duruşları olacaktır.