İnsan olma erdeminin yanında, bir kul olarak Müslüman olma erdemi bir ayrıcalık. İlahî ruh üzere olanlar içindir elbette bu yaklaşım.
İnsanın değer olması insan için özel bir durumdur bu. Müslüman olarak inanmış olmak bambaşka özel hâller içeriyor. İman etme bir nasip işidir. İnsanın yönelimi ve bağlanımı kişinin geleceğini hayırlı kılar. İyi ve güzel olan hayırlıdır. Hayırlı ve güzel olan ise insanı kalıcı olan geleceğe götürür.
Yaşanan zamanlarda insanların bulanan ve bunalan ruhları kendisini kimi zaman özünden uzaklaştırır, kimi zaman da kurtuluş ve arayışlar onu yeniden özüne kavuşturur.
İman etme ve bağlanma insanı güçlü kılar. Bulandırılmamış saf hâli ile.
Arınma ve kaçınma, kendi özünde var olma, yaşama insanı birçok yönüyle güçlü kılar. Güç manevîdir. Dünyevî güçler insanı özünden çoğu kez uzaklaştırır. Uzaklaşış nedeni sapmalarıdır. Bulanmış sular içilmez. İçilmek istenmez. Suyun saf hâli kaynağından akan duruluğudur. Katışıksız ve sağlıklı.
Müslüman’ın aydınlık ruhu derken bugünün bulanık ve sisli olanından söz etmiyoruz. Ruhuna ve özüne bulaşan haramlarla arı ruhlu olmak öyle kolay değildir. Kirlikler içinde az kirli olma insanı saflaştırmaz. Sakınma ve alabildiğine direnme ancak insanı belli bir yerde tutar.
Hayatın kendisi günümüzde bazı yönleriyle kolaylık içeriyor olsa bile asıl zorluk korunabilme ve sakınabilme sorunun olmasıdır. Bir tarafta büyülü ve çekici bir dünya var. Yaşanan hayatların sınırsızlığında insanların savruluşu, adeta tozun dumana katılışı gibi bir seyir bulunuyor. Böylesi bir durumda insanların kendileri olabilmeleri güçleşiyor.
Müslümanların aydınlık ruhlu oluşları sadece kendileri için değil bulundukları ortamlar için de değerlidir. Aynaların güzel yansıyışları etkilerini gösterir. İnsanlar birbirilerinden öyle ya da böyle hem beslenirler hem de etkilenirler, etkilerler.
Ortamların iyilikleri ve güzellikleri verimli olunca verileri de ona göre olur. Bu hemen her ortam için böyledir. Toprağın verimi sahiplenilmesi, iyi kullanılması, boş yere harcanmamasıyla olur. İşlenmesi ise iyi sonuçlar getirir.
Müslüman’ın sorumluluğu hayatı ve ortamı hayatı hakkıyla değerlendirmesi ve anlamlandırmasıdır. Bu, salt kendisi için değil çevresi ve geleceği için de önemlidir.
Dünyayı veya bulunulan ortamı cennete, cehenneme çeviren de insan. Geleceğin cennet ya da cehennemini de insanlar hazırlıyor. Çünkü orada, bulunulan yer boş veya var olan bir alandır. Oraları dolduran da insan. Hem cennetini hem de cehennemini oluşturur. Mekânları oluşturur.
Aydınlık oluş manevîdir. Bu insan hayatının bütünün kapsar. İnsana güven veren insanların duruşudur. İman etmiş olmak bir bağış ama bu bağışın hakkını vermek de daha büyük bir bağış.
Görünmelik ve göstermelik hâller bir yere kadar insanı taşır. Günü ve zamanı gelince her şey ortaya çıkar. Günü ve zamanı gelince. İnsanın güzellikleri yani manevîlikleri koruyucudur. Yeri zamanı olmadan insana güç kazandırır, güven verir.
Ruhlarını aydınlık olarak koruyanlar farklı yönleriyle ışırlar. Yapıp ettikleriyle. Candanlıkları ve dostluklarıyla. İnsanı insan bilmeleriyle.
İnsanı yakınlaştıran manevî sıcak ruhluluktur.
İnsan durup dururken bu özellikleri edinmez. Hayatı boyunca yürüdüğü yol ve yolculukta kendi olabilmeyi koruyabilenlerdir bunlar. Hayatı ve manevîliği aşkla yaşarlar. Hesabî değildirler. Hesabî olmak manevî değil maddî çıkarlarını düşünmedir.
İnsan biriktirmeyi ve yığmayı sever. Hırs ve tamah gözü sınır tanımaz. İstedikçe ister, aldıkça alır. Alamaz ise almanın ve edinmenin yollarını arar. Bunda helâl ve haram oluş önemli değildir. Önemli olan sahip olmadır. Bunlar insan olmakla birlikte Müslüman bile olsanız ruhu karartır. Aydınlık ruh solar. Başka bir varlığa dönüşür.
Ali Haydar Haksal/Milli Gazete