وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. (Lokman Suresi 18. Ayet)
Lokman oğluna, şirk koşma, ana-babana iyi davran, yaptığın iyilik hardal tanesi kadar bile olsa Allah’ın onu sana mükafat olarak döndüreceğini bil, namazı kıl, marufu emret, münkerden nehyet, musibetlere karşı sabret diye öğütler verdikten sonra bir de kibirlenme, büyüklenme, kendini beğenmişlikten ve övünmekten uzak dur diye kötü ahlaktan sakındırmaktadır. Lokman’ın oğluna yaptığı bu güzel öğütler halkasının tamamlanması için bir de yürüyüşüne dikkat etmesi, insanların yanında sesini yükseltmemesi uyarısının gelmesi gerekiyordu. (Lokman, 19). Lokman oğluna nasihat ederken, bütün oğullara seslenmekteydi.
Lokman oğluna, para kazanmanın yollarını, saygın bir meslek edinmesini, hatırı sayılır insanlarla düşüp kalkmasını da öğütleyebilirdi. Bunun yerine oğlunun zihnini, insanlara karşı kibirli olmaması, konuşurken büyüklük taslayıp, kendini bir şey sanarak yanağını çevirip büyüklenmemesi gibi öğütlerle meşgul etmiştir. Çünkü biliyordu ki oğlu helal yoldan bir rızık kapısı edinmesi zor olmazdı. Asıl önemli olan, oğlunun ahlaklı bir mümin olmasıydı. Toplumları ahlaksız insanlar helake sürüklemektedirler. Güzel ahlaklı, yaşamı imanına uygun nesiller yetiştirmek bir İslam topluluğunu ayakta tutacaktır.
‘el-Haddu’ yanak demektir. ‘Tusa’ır’ fiili kibir ve enaniyetten dolayı muhatabın yüzüne bakmamak, yüzünü başka tarafa çevirmek anlamına gelmektedir. Ayeti kerimenin kısa ifadesinden gözümüzün önünde, konuşurken kibir ve benciliğinden dolayı insanların yüzüne bile bakmayan, kasılan, birtakım yapmacık tavırlar takınan, kendini beğenmiş, gerçekte ise acınası bir insan tipi canlanmaktadır. İnsanların yüzüne bakmayacak kadar büyüklenmek normal bir hareket değildir, bir davranış bozukluğudur. Rasûlullah’ın (sav), bir kişiyle konuşurken ona yönünü tam döndüğü anlatılır. Müslümanın ahlakı budur. İnsanın, hemcinslerini küçümsemesi için hiçbir haklı tarafı olamaz. İnsan, kendine değer kattığını zannettiği mal-mülk tamamen Allah’a aittir, insan malın sadece hamalıdır. Bunun dışında insanın övünüp böbürlendiği hiçbir şey ebedi değildir, insanın kendisi gibi fanidir. İlim-irfan da sahibini, olgunlaşan buğday başaklarının eğilmesi gibi mütevazi yapar, kibirden arındırır.
Lokman oğlunu bir de şımarık (marahan), kendini beğenmiş ve kibirli (muhtâl), övünmeyi çok seven/böbürlenen (fehûr) insanların yürüyüşü gibi yürümekten sakındırmaktadır. Cenabı Hak başka bir ayette kibirli, çalımlı yürüyenleri, arzdan daha ağır, dağlardan daha yüce olmadıklarını hatırlatarak uyarmış bulunmaktadır. (İsra, 37).
İslam güzel ahlak dinidir. Büyüklenmek, övünmek, gösteriş yapmak ve bu kibir halini yürüyüşünde, konuşmalarında, beden diline yansıtmak Müslümanlıkla bağdaşmayan derin bir cehalettir. Kibir, müstağnilik ve kendini beğenmek şeytanın işidir, Müslümana yakışmaz. Müslüman sonsuzca büyük olan bir İlah’a kul olmuştur. İslam’a teslim olduğu anda bütün kötü duygularını atmış, tevazu, takva, başkalarına saygı gibi erdemlerle nefsini donatmıştır.
Lokman’ın öğütlerini Kitap’tan okuyan Müslümanlar, kibre ve övünmeye dair uyarıların kendilerinde bulunmadığını düşünebilirler. Bu öğütleri bir de lüks arabaları, lüks evleri, pahalı elektronik alet-edevatı hesaba katarak düşünmekte fayda vardır. İnsanların rütbeleri arttıkça, binebilecekleri arabaların, oturacakları semtlerin, kullanabilecekleri telefonların vb. cinsi de o oranda azalmaktadır. Bu arada, Lokman’ın oğluna öğütlediği namaz ve şirk koşmamak gibi tevhid eylemleri adeta buharlaşmaktadır.
“… İnsanların rütbeleri arttıkça, binebilecekleri arabaların, oturacakları semtlerin, kullanabilecekleri telefonların vb. cinsi de o oranda azalmaktadır.”
Rütbe arttıkça oturacağı semt, bineceği arabanında rütbesi (!) artar diyebiliyorum hocam.
Adam zengin oldukça karısı gözüne çirkin, evi başına dar gelirmiş derler.
Lokman as. belliki bir okul, bir hayat felsefesi, bir tecrübe abidesi. O yavrucuğunu dünya kirlerinden arındırabilmek için ne güzel nasihatler veriyor. Ve bizler acil olanı peşin olanı seviyor, veresiye olanı tehir ediyoruz. Belkide ettik. Rabbimizden mağfiret dilemekten başka bir şey gelmiyor hızla kötülüğe akıp giden dünyada.
Allah razı olsun güzel bir hatırlatma, güzel bir yorumunuz için.