Mimar Sinan’ın küçük bir çocukla arasında geçen şu ifadeler iletişimin temelini oluşturan tevazu ve anlayışın önemini özetler mahiyettedir: Mimar Sinan bir gün Süleymaniye Camii’nin karşısında oynayan birkaç çocukla karşılaşır ve çocuklardan birinin arkadaşına, “Şu caminin minaresi eğri yapılmış” dediğini işitir. Bunun üzerine Mimar Sinan işçilere halatı getirmelerini ve bir ucunu minareye bağlamalarını ister. Mimar Sinan küçük çocuğu yanına çağırır ve “İşçiler halatı çekip minareyi düzeltecekler, minare düzelince sen, ‘Tamam’ diyerek bizi uyar” der. İşçiler minarede eğrilik olmadığını bilmektedirler ve “Üstadım siz daha iyi biliyorsunuz minarede eğrilik yok, biz bunun neresini düzelteceğiz” derler. Mimar Sinan, “Siz dediğimi yapın” der ve işçiler halatı çekmeye devam ederler. Mimar Sinan çocuğa, “Düzeldi mi” diye sorar, çocuk, “Biraz daha” der, işçiler çocuk ikna oluncaya kadar çekmeye devam ederler ve çocuk, “Tamam düzeldi” deyince bırakırlar. Mimar Sinan işçilere döner ve “Bu çocuğun kafasındaki minarenin eğriliğini düzeltmemiş olsaydık, çocuk caminin yanından her geçişinde güzelliğini göremeyecek, zihnindeki minarenin eğriliğine takılacaktı” der.
Mimar Sinan’a atfedilen hikâyede iletişimi güçlendiren ve kalpleri birbirine yakınlaştıran şu değerler öne çıkıyor:
Saygı: Üstad, çocuğun düşüncesine saygı gösteriyor ve onu saygı ile dinliyor.
Empati: Üstad, olaya çocuğun gözünden bakıyor ve onun düşüncesindeki minareye odaklanıyor.
Anlayış: Üstad, çocuğun duygularını anlayabiliyor ve anlayışla karşılıyor.
Yapıcı yaklaşım: Üstad, çocuğun düşüncesindeki çarpıklığı ustaca onarıyor, tamir ediyor ve ona görmek istediği resmi sunuyor.
Muhatabının düşüncesine değer veriyor: Üstad, çocuktur, sözünün ne önemi olur diye düşünmüyor, muhatabının düşüncesine değer veriyor ve bunu ona hissettiriyor.
KARGA İLE LEYLEĞİN HİKÂYESİ
Hikmet sahiplerinden biri şöyle anlatır: Kırda bir karga ile bir leyleğin birlikte koşup uçtuklarını, birlikte hareket ettiklerini gördüm ve çok şaşırdım. Bu iki farklı tür neden bir arada geziyorlardı. Yaklaştığımda ikisinin de topal olduğunu gördüm.
Benzerlikler kalpleri birbirlerine yakınlaştırır, farklılıklar ise mesafe oluşturur. Bir topluluğa girdiğinizde ortak özelliklere sahip olan kişilerin daha yakın mesafede durduklarını ve sohbet ettiklerini görürsünüz. Zira müşterekler insanların birbirlerini anlamalarına ve duygudaşlık kurmalarına yardımcı olur. Ancak derinlere indiğinizde aslında gelmiş geçmiş bütün fertlerin ölüm, ayrılık, hastalık ve yoksulluk gibi müştereklerde birleştiklerini ve insani perspektifte yakınlık kurabildiklerini görürsünüz. Bu potansiyel insana Yüce Allah tarafından bahşedilmiş büyük bir imkândır.
Fatma Tuncer/Milli Gazete