Nice insanlar geçmiştir yeryüzünden. Öyle okkalı laflar etmişlerdir ki görenler söz üzerine iyi yakışıyor derlerdi belki de. Ama sözler eylemden uzak iseler havada uçuşan kar taneleri gibi yere düşünce eriyip kaybolmaya mahkûmdurlar. Kelimeleri olmalı insanın eylemle bütünleşebilen ve yakmalı dünyayı kelimeleri. İnsanın o ham çamurumsu yanını pişirmeli ve olgunlaştırmalı. İnsana eşrefi mahlûkat olduğunu hatırlatmalı ve esfele safilin ile eşrefi mahlûkat arasındaki farkı ayırt ettirebilmeli.
Kirlenmiş bir çağda kelimeleri kirletmeden hayata sunabilmek büyük bir özveri ister elbette. Yataklardan yanları uzaklaştırmak ve gecenin koyu rengini içine çekerek yıldızlara andolsun demek, yıldızların Rabbine andolsun demek maliyet ister. Her şey kelimeyle başlamıştır insanın hayatında. Beşerden insan formuna geçiş eşyanın isimlerini öğrenmekle olmuştur. İnsan ahdine sadık kaldığı sürece kendisine verilen kelimeleri kirletmeden yaşayabilecektir. Kelimelerimiz hüzünle doludur. Ah şu kelimelerin dili olsa konuşsa bizimle kim bilir ne nağmeler dökülecektir o öpülesi dillerden.
Susmadan, dillerimiz dolaşmadan, öfkemiz yatışmadan geçmeliyiz tarih sayfaları arasından. Çığlığımız yükselmeli: Ey insanlar “Fe Eyne Tezhebune” diyebilmeliyiz. Nereye bu gidiş böyle diye haykırabilmeliyiz. Çünkü her gün biraz daha ölmekte ve her gün biraz daha tükenmekteyiz. Bizden geriye kalan tertemiz kelimelerimiz olmalı. İşte demeliler işte bu adamlar ahdine sadıktı bize kirlenmemiş kelimeler bırakarak gittiler. Tıpkı Seyyid Kutup gibi, tıpkı Ali Şeriati gibi ve Aliya gibi vs. vs.
Yaşamanın ustalık istediği zamanlarda kimin çırağı olarak işe başlayacağımız elbette önemlidir. Geleneğimizden kopan parçaları ya da yaşadığımız çağın realitelerine göre bilinç dizaynlarımızı merkeze alarak çıkacağımız hayat yolu bizi çıkmaz sokaklara sokarak zihnimizi kirletecektir. Ölü bir zihinle usta olduğumuzu iddia edecek olmamız bize vahyin kelimelerini ulaştırmayacaktır. Vahyin çırağı olmadan tek olan İlah’ı merkeze koymadan kendimizi terbiyesine emanet edeceğimiz her kelime bizi kirlenmiş bir dünyanın müptelası yapacaktır.
Kirlenmiş bir dünyanın içinde kalbi kirletmemek ve kalple düşünmeyi ihmal etmemek ancak Adem’e emanet edilen kelimelere sahip çıkmakla mümkündür. Kelimeler insana durduğu yeri, durması gereken yeri hatırlatır. İnsan yaşar, şahit olur ve kelimeler anlam kazanır. Yaşamadığını konuşmak, konuştuğunu yaşamamak kelimelerin künhüne varamamaktır. Çünkü söylenen her söz bir sorumluluk gerektirir. Sorumlu insandan sorunlu insana tekâmül etmek kirlenmiş bir çağa bir kurban daha sunmaktır.
Gazaba uğramıştır bütün sözlerimiz, şiirlerimiz ve destanlarımız… Şehrin ayyaşları kusmuk bulaştırmaya gayret etmektedir zihinlerimize. Salyalardan ve idrar kokularından uzaklaşarak söylemeye çalıştığımız her bir kelimeye kurşun yağdırmaktadırlar. Çünkü bizim kelimelerimiz şehrin ayyaşlarını huzursuz etmektedir. Zira, şehre ve şaraba yaltaklanmamaktadır sözlerimiz. Şehrin ayyaşları an be an takiptedirler bizi.
Kelimelerine sahip çıkmalı insan, kendine sahip çıkmalı. Denizin maviliğine, ağaçların yeşilliğine ve evrenin kusursuzluğuna sahip çıkmalı. Yüreğine sahip çıkmalı insan çünkü yüreğidir ona kelimeleri anımsatan ve onu gece yatağından uzaklaştırarak gecenin Rabbiyle buluşturan… Yaratan Rabbin adıyla okumayı öğreten ve daha nice bilmediği şeyleri öğreteni hatırlatan odur.
Savurmalı insan kelimeleri gökyüzüne. Düştüğünde her biri yere, tohum olsun filizlensin diye ve iyilik çoğalsın, salih amel çoğalsın diye. Kelimelerin kar tanesi gibi eriyip kaybolmaması için özenle beslemeli onları. Onlara hayat vermeli, kendinden bir parça kılmalı ve sözü eylemle, eylemlerini sözleriyle süsleyebilmeli. Şahit olmalı melekler ve şahit olmalı insan ve şahit olmalı yerleri ve gökleri yaratan. Tıpkı benim yeryüzüne şahit oluşum gibi, tıpkı benim bir ilahın varlığına şahit oluşum gibi.
İnsan taşıyabileceği sözler söylemeli ve hesabını verebileceği sözler. Nurlandırılmış kelimelerle akmalı hayatın içine. Hayatın içinde bir özne olarak dolaşabilmeli. Şehrin ayyaşları, çirkin vaizleri, köyün korucuları, şarlatanları ve şehrin Karunları korkmalı sözlerimizden. Halkı her an bir Kızıldeniz’den geçirerek kölelikten kurtaracakmışız gibi istim üstünde duruyor olmalılar ve biz halkı her an Kızıldenizlerden geçirecekmiş gibi donanımlı kelimelere sahip olmalıyız.
Bizi duyanlar, bizden haberdar olanlar tutup yüzleştirdikçe hayatı şehrin tüm kirlerini farkedebilmeli ve kirlenmişlikten bizim onlara sunduğumuz vahyin kelimeleriyle temizlenebilmeli ama en başında bizim temizlendiğimize şahit olmalılar. Kelimeler bizi, hepimizi yerlerin ve göklerin mülkünü elinde bulunduran Allah’a iletebilmeli ve böylece mümin bir insan kılabilmeli.