مَا الْمَسٖيحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُؕ وَاُمُّهُ صِدّٖيقَةٌؕ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَؕ اُنْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
Meryem’in oğlu Mesih, bir rasûlden başkası değildir. Ondan evvel de nice rasûller gelip geçmiştir. O’nun anası da çok doğru bir kadındı. İkisi de yemek yerlerdi. Bak onlara âyetlerimizi nasıl açıkça beyan ediyoruz. Sonra da bak onlar nasıl çevriliyorlar. (Maide Suresi 75. Ayet)
“Allah Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kâfir olmuşlardı. “Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler kâfir olmuşlardı. Ama “Meryem oğlu Mesih ancak bir rasûldür” diyenler kâfir değil, mümin olmuşlardı. Doğru itikat buydu. İsa (as)’dan önce, sayılarını tam olarak bilmediğimiz nice rasûller gelmiş geçmişti. Bunca rasûl gelmiş geçmiş de İsa’ya gelince şaşmak, ölçüyü kaçırmak, haddi aşmak niyeydi? Her Rasûlün bir annesi ve bir babası vardı. Kimisi İbrahim oğlu İsmail, İbrahim oğlu İshak’tı. Kimisi İshak’ın oğlu Yakub’du. Kimisi Yakub’un oğlu Yusuf, kimisi Davud’un oğlu Süleyman’dı.
İsa’nın Allah olduğunu, üçün üçüncüsü olduğunu söyleyivermek İsrail oğullarının kâfirliğiydi. Onların ayaklarını tökezleten, İsa’nın Meryem’den babasız olarak doğmasıydı. İsa bir anneden babasız olarak doğmuştu. Bunu kabul etmemek, içine sindirememek, buna böylece iman etmemek için insanın ne gibi gerekçesi olabilirdi? Bir anne ile bir babadan meydana gelmek olağan ve kabul edilir, bir anadan ama babasız doğmak olağan dışı ve kabul edilemez, öyle mi? Buna kim karar verecekti, insan mı Allah mı?
İsa’nın annesi Meryem sıddîka idi buyuruyor Rabbimiz. Dosdoğru ya da Allah’ı, O’nun her buyruğunu, her yaratmasını ve her takdirini tereddütsüz tasdik eden, çok tasdik eden. Meryem sıddîka idi. İsrail oğulları ise tekzip eden, haddi aşan, Allah’a din öğretmeye kalkışan, Allah’a diklenenlerdi. Bir sürü İsrail oğlu bir tek Meryem kadar olamamışlardı. İsrail oğulları sürüsünün Allah dedikleri İsa ve annesi Meryem yemek yerlerdi buyuruyor Rabbimiz. Yemek yemeleri, Allah olmadıklarını anlatacak en basit bir gerçek. Bu basit gerçeğin İsrail oğullarına hatırlatılması gerekmişti. Çünkü hakikatten bu kadar sapmışlardı. Koskoca bir hakikatin üzerini örtmüşler, güneşi balçıkla sıvamaya kalkmışlardı. İsrail oğullarının sapıklıklarından münezzeh Allah, bak bakalım buyuruyor: Onlar için ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Bak bakalım, bütün bu açıklamalara rağmen nasıl da yüz çeviriyorlar!
Yüz çeviriyorlar yani hakikatin açıklanmasına hiç kulak asmıyorlar, bakışlarını hakikate yöneltmiyorlar. Allah’ı bırakıyorlar da kendilerine hiçbir zarar ve hiçbir fayda veremeyecek olan varlıklara tapıyorlar.
İşte dünyayı parayla, teknoloji denilen sihirbaz ipleriyle kasıp kavuran İsrail oğulları böyle bir azgınlığın ve tahrifin ürünüdürler. Ve işte İsrail oğullarının şeytani düzenine teslim olmuş bütün bir insanlık böylesine bir acziyetin ve dalaletin nesnesidirler. Ama insanlık Allah’ın, O’na şirk koşanlara cenneti haram kıldığını, onların son duraklarının kesin olarak cehennem olduğunu bilmek zorundadırlar. İnsanlık şunu da bilmelidir: Bir tek İlah’tan başka ilah yoktur! Allah, ikincisi olmayan tek İlah’tır.