بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ
Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır. (3/110)
İnsanlığın Hayrına Çalışacak Övülmüş Toplum Ne Zaman Oluşacak?
Ayeti okuduğunuzda müslüman olduğunuz için hamdediyor, doğru yolda olduğunuzu tasdiklemiş oluyorsunuz. Ama sonrasında cevaplarını bulamadığınız ağır sorular altında eziliveriyorsunuz. ‘Tamam iman ettim ama nasıl? İmanım beni harekete geçiriyor da başkalarına hayrım ne kadar dokunuyor? Koskoca iman edenler topluluğunda yerim ne? Aslında böyle bir ümmet var mı? Varsa nerede ve ne yapar? Hangi zulme engel oldu, zalime karşı durdu?..
Yeryüzünde işlenen zulüm arşa ulaştı desek abartmış olmayız. Bu iman eden ya da etmeyen farketmeksizin sürüp gidiyor. Ama en çok da müslümanların yaşadığı coğrafyalar kan revan içinde olmasını kabullenemiyoruz. Küffarın eliyle oralar kaos ortamına dönüşüyor. Onların yerli işbirlikçileri -ki bunlarda kendilerine müslüman diyor- insanların tepesindeler. Her an ölüm korkusu diken üstünde bir hayat yaşatıyor. Elimiz kolumuz bağlı sadece seyrediyoruz..
Geri kalan dünyada durum farklı yönlerden cereyan ediyor. Tamamiyle küfrün egemen olduğu bu topraklarda ise münker değişik yollarla hayata hakim. Allah’tan arındırılmış beldelerde insanın kanunları hüküm sürüyor. Fıtrata ters öyle yasalar yürürlükteki toplum olarak münker bataklığında yaşanıyor ama en ufak rahatsızlık duyulmuyor.
Batıl batı hayra engel olma amelini bihakkın yerine getiriyor. Münkeri öyle emrediyor ki müslümanım diyen liderler ve toplumları dahi koşarak ona sarılıyorlar.
İliklere kadar hissedilen bu hâl hayrın üstünü örtmüş durumda ve insanlık bunu arıyor. İşte bunu bilen müslüman burada görevi üstlenmesi gerekiyor.
Kök manasında ‘anne’lik bulunan ümmet kavramıyla ifade edilen topluluk, bünyesindeki tüm iman edenleri tabir yerindeyse ana şefkatiyle sarmalıdır. Sapasağlam, tuğla gibi kenetlenmiş, tefrikanın asla yıkamadığı birliktelik oluşmalıdır. Kendi içerisinde bu hasletlerin olmadığı müslümanlardan insanlığa karşı marufu emretmesini beklemek beyhudedir.
Ehli Kitaba da seslenen ayet onların çoğunun yoldan çıkmış olduğundan bahsediyor ki, onlar bu vasfı, marufu emredip münkerden nehyetmedikleri için alıyorlar. Görevini yapmayan müslümanın akıbeti bundan farklı olmasa gerektir.
‘Kurtarıcı’ bekleme inancı da böylelikle anlamsız hale gelmiyor mu? Her inançta şu veya bu şekilde birilerinin gelip mevcut hali düzeltmesi bekleniyor. Oysa ki mesaj gayet açık şekilde ‘kurtuluş yoluna davetten’ ten bahsediyor. Dileyen marufa uyar, dileyen münker üzere olur. Yani insan seçimiyle ya kurtulacak ya da hüsran olacaktır.
Rabbimiz gönüllerimizi İslam’a aç, ellerimizle İslam’ı insanlığa aç çünkü insanlık bu dine muhtaç.. Amin