قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُؕ
Kahrolası insan, ne kadar da kafirdir!
(Abese, 17).
Abese suresi insana nankörlüklerini hatırlatmaktadır. Allah onu hiç yoktan yaratmış, doğumunu kolaylaştırmıştır. Sonra insanı, dilediği zaman yeniden yaratmak üzere öldürmektedir. Allah gökten yağmurlar yağdırmaktadır. Yarık yarık olmuş toprağın üzerine yağan can suyu yağmurlarla yeryüzünde ekinler, üzümler, türlü sebzeler, zeytin ve hurma, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler, çayırlar bitirmektedir. Ama insan Allah’ın emrettiklerini yapmamaktadır.
İnsanı asıl nimetler yeniden dirilişte beklemektedir. Cennetin yanında bu dünyanın nimetleri, gerçek hayatla, onun karikatürü mesabesindedir.
Görüldüğü gibi Allah, tariflere gelmez bu büyük lütuflarını insana, onlardan hiçbir bedel almadan, tamamen karşılıksız olarak vermektedir. Peki Allah’ın bütün bu sonsuz lütuflarına karşı insan ne yapmaktadır? Koskoca bir ‘hiç’. Gerçi ‘hiç’ olarak kalsa neyse, insan bu ‘hiç’in de ötesine geçerek, büyük bir huşu ve ihlas ile Rabbine teslim olmak yerine, O’na kafa tutmakta, Allah’a adeta meydan okumaktadır.
İnsanın Rabbine ilk şükran borcu, kendisini hiç yoktan yaratmasına mukabildir. Allah insanı yaratmasaydı ‘insan’ olmayacaktı, dünyada ve kâinatta şahit olduğu hadsiz hesapsız güzellikleri görmeyecekti; masumiyeti, asaleti, büyüklüğü, ihtişamı, sevgiyi, merhameti, edebi, saygıyı, tevazuyu tanımayacaktı. Hikmetten, ilimden, irfandan nasibini almayacaktı.
Allah aslında cenneti bu dünyada kısmen yaşatmaktadır insana. Yeryüzü insan için kusursuz şekilde tasarlanmıştır. Sayısız tat, renk ve kokuda meyve, sebze, bitki, bahçeler insan gelecek diye var edilmiştir. Allah yeryüzünün ürününü kat kat vermesi için gökten yağmurlar yağdırmakta, ırmaklar, dereler akıtmakta, denizler ve göller oluşturmaktadır. Güneş her sabah insanı selamlamaktadır. İnsan, insan eliyle mamul, bin bir kusurla malul eğlence yerlerine ‘beş yıldızlı’ filan gibi isimler uydurmaktadır. Allah’ın kendisine tamamen ücretsiz, bir ‘Allah ikramı’ olarak verdiği yeryüzü cennetini değerlendirmeye tabi tutsa acaba kaç yıldız koyması gerekirdi?
İnsanın yeryüzünde hiçbir şeyi eksik değil. Sadece biraz çalışması gerekmektedir, o kadar. İnsan yeryüzü cennetine bedel ödemediği gibi, bilakis bu cennetten kazanç sağlamakta, ‘gayri menkul zengini’ filan olmakta, utanmadan, yüzü kızarmadan.
Yeryüzünün nimetlerini sömüren insandan, yeryüzünün Rabbine karşı ‘tık’ çıkmamaktadır. İnsan sessiz, insan aldırışsız, insan kör, sağır ve dilsiz; kime karşı? Allah’a karşı, kendisine yeryüzünde sultanların yaşadığı hayatı bahşeden Allah’a karşı. İşte insanın bu kadir kıymet bilmezliğini anlatıyor Allah’ın teşhisi: “Kahrolası insan, ne kadar da kafirdir!” (Abese, 17).
İnsan kafirdir yani Allah’ın bu kadar büyük lütuflarına şükretmemekte, Allah’a boyun bükmemekte, O’nun lütuflarını anmamakta, değer bilmemektedir. İnsan kendini kendine yeter sanmaktadır. Allah olmadan kendi kendini yaratabilir, ölümü öldürebilir, dünyada istediği hayatı istediği şekilde, istediği kimselerle, istediği şartlarda yaşayabilir sanmaktadır kafir insan.
Mümin olmak, şükretmek, kul olmanın farkında olmak gerçekten ne büyük nimettir; iman nimetlerin en büyüğüdür. Sonsuz şükürler olsun bizi yoktan var eden, her türü nimetleri bahşeden, bizi yaşatan, öldürüp tekrar diriltecek olan Allah’a.