İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkarması için ilk muhatap Allah’ın Rasulü Hz. Muhammed (as)’dır. Bu önceki elçilerde de Allah’ın değişmeyen sünnetidir. Allah’tan aldığı vahyi tebliğ etmeme gibi bir lüksü olmayan Nebinin hedef kitlesi ise kavmi ve tüm insanlıktır. Hayatı ve insanı yoktan var eden Allah, ilk olarak kendisinin tüm insanlığın Rabbi olduğunu ve ancak onun izniyle zulümden nura çıkılabileceğini hatırlatarak, övgüye de sadece kendisinin layık olduğunu beyan etmektedir. ‘Kitabı sana indirdik’ derken elbette ki vahiyle ilk muhatap olan kişi Allah’ın Rasulü olduğundan dolayıdır. Ama kitabın indiriliş sebebi Rasul’ün şahsına değil, tüm insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarma amacını taşımaktadır. Kâinatın efendisi olan Allah, sanatsal bir incelikle adeta katılaşmış kalplerin, körelmiş vicdanların uyarılmasını hedeflemiş gibi gözüküyor. Kendi yarattığı kulunu ötekileştirmeden ve merhamet dilini kullanarak, etkileyici bir üslupla kullarının zulümattan kurtulup Kitabın nuru ile aydınlanmalarını istiyor. Tüm insanlığı rızıklandıran ama kendisi rızıklanmaya ihtiyaç duymayan, yeryüzünü bir döşek gibi yayan, sarsılmaz dağlar, geniş yollar açan Allah, merhamet kanadını insanlığın üzerine germiştir. Her şeye galip, övgüye layık olan Allah’ın yolu elbette yolların en doğrusu olan sırat-ı müstakîmdir. İnsanın yapması gereken şey yönünü doğru tarafa çevirip istikamet üzere yürümektir. Yol arkadaşı, Allah’ın yüce kitabı Kur’an’dır. Yolculuk esnasında tek belirleyici Allah’ın kitabı ve Rasülün sahih sünnetidir. İnsana düşen görev sağa sola yalpa yapmadan Kur’an’a mutlak itaattir.
Bu ilahi söz karşısında Allah’a iman eden her insan şunu iyi anlamalı ki, karanlıktan aydınlığa çıkmak için yapacağı yegane şey Allah’ın kopmayacak olan ipine (hablullah) kuvvetli bir şekilde tutunmasıdır. Bunu yapabilmek için ilk şart kitaba sarılmak, ona sahip çıkmak ve onu doğru okumak. Bu kapı tüm insanlara açıktır, hiçbir kimse ayrıcalıklı değildir, dileyen iman eder dileyen inkâr eder. Ancak hakikat ile kendi arasına duvar ören, perde çeken, Allah’a ve Rasülüne düşmanlık eden sadece kendi ziyanını artırmış olur. Bu davranışının hesabı elbette ölümü ve hayatı yaratan Allah tarafından sorulacaktır. Kendi ihtiyarını kullanarak tercihini yapan insan elbette pişman olacak ama o gün pişmanlık fayda vermeyecek. Rasullerin verdiği büyük mücadele işte bunun içindir, ‘duymadım uyarılmadım, bana kitaptan bir pay verilmedi’ demesinler diye tüm insanlara mesaj ulaştırılmıştır.
Kendi mağarasına çekilip karanlık mekânını aydınlık zanneden zavallı insan, bu karanlıktan tek başına nura çıkmayı başaramayacağı için vahyin aydınlığına olan ihtiyacı tartışılmaz. Bunun içindir ki, insana yol kılavuzu olarak insanları uyarması için elçiler gönderilmiş ve kitap verilmiş. Her şeye galip olan hiçbir şeye boyun eğmeyen, herkesi kendine boyun eğdiren Allah insanlığın kurtuluşu için kitabı indirmiştir. Ayeti kerimenin ayrıntısında karanlığın sonu cehennem olurken, aydınlık/nurun ise cennetle sonuçlanacağı malumdur. Aslında birtakım inkârcı insanların iddia ettikleri gibi Allah insanları cehenneme doldurmak istemiyor. Tam tersi insanların hak olana yönelmelerini ve kurtulanlardan olmalarını istiyor. Fakat Allah’ın çağrısına kulak tıkayan insanı ve cinleri de cehenneme dolduracağını söylüyor. O halde insanın başına gelenler kendi ellerinin kazandıklarından başkası değildir. Fakat insan Allah’ı gereği gibi tanıyamadığı için Allah hakkında bir takım zanlarda bulunuyor, zan ise haktan hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah doğruyu söyler.