وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللّٰهَ عَلٰى مَا فٖى قَلْبِهٖ وَهُوَ اَلَدُّ الْخِصَامِ
Allah’a ve Rasulüne düşman olan hiç şüphesiz ki Müslümanlara da düşmandır. Kafirliği ifşa ve tescil edilmiş düşmanı tanımak Peygambere de müslümanlara da elbette ki daha kolay. Ama münafık böyle değil. O kendini öyle bir gizler ki Allah’ın nebisi bile Allah’tan yardım almadan onu tanımakta zorlanır. Vahyin nüzul yıllarında bu ikiyüzlü insanları tanımak elbette daha kolaydı, çünkü rabbimiz onların yaptığı her türlü kötülüğü deşifre ediyor ve Hz. Nebi’yi (sav) her türlü komplodan koruyordu. Bugün aramızda Allah’ın elçisi yok ama onun getirdiği mesaj/Kur’an var, O halde Kur’an’ı doğru anlamamız lazım ki mümini, kafiri ve münafığı doğru tanıyabilelim.
“İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah’ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır.” ( Bakara:204). Ayetten anlaşılan o ki bu şahıs kendini Allah’ın Rasulüne dinletmiş, onun kurduğu cümleler ve Allah adına yemin etmesi peygamber efendimizin hoşuna gitmiş. Halbuki o hasımların en yamanı.
Özellikle günümüze dikkat edersek bu tip insanların dünya hayatı ile alakalı konuşmaları bizi büyüleyebilir ki büyülüyor zaten. Giyimi kuşamı ve fiziki yapısı düzgün, yakışıklı, iyi eğitim almış, oldukça semiz, hatta kendi ülkesine sığmamış ta Amerika ve Avrupa da yüksek tahsil yapmış olabilirler. Bu şahıslar ekonomisttir, siyaset bilimcisidir, sosyolog dur veya dünyaca ünlü edebiyatçıdır vs. Bugün maalesef toplum bu uzman insanların ağzına bakmakta. Nasıl yaşayacakları, nasıl birikim yapacakları, nasıl ev alacakları, kimleri iktidara getireceklerini tamamen bu insanlar belirlemektedir.
Rabbimiz bu tür insanları dinlerken bize basiretli ve uyanık olmayı öğretiyor, bu öğreti kıyamete kadar da geçerli. Siz onların konuşmalarına süslü püslü cümlelerine aldanmayın, onların dünya hayatıyla alakalı söyledikleri sisi sakın aldatmasın, çünkü onlar Allah’ın Peygamberin ve müslümanların düşmanıdır. Gerçektende İslam’ın dışında ne kadar İslam düşmanı fikir akımları, yaşam biçimleri varsa bu tip insanlar tarafından dilin gücüyle müslümanlara kabul ettirilmiştir. İslam’ın bir devlet modelinin olmadığı dahi müslümanlar tarafından kabul görmüştür. Sebebi, hatipliği güçlü ve ağzındaki zehri nereye kusacağını iyi bilen münafıkların sureti haktan görünmeleridir. Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar? (Münafıkun: 4). Bu duvara dayalı odun parçaları yabancı veya yerli misyoner olabileceği gibi bizzat müslümanların içerisinden gönüllü münafık tipler de olabilir fark etmez. Bu manada müminlerin çok defa aldandığını biliyoruz. Ve “mümin bir delikten iki sefer ısırılmaz” hadisini asırlardan beri dilimize dolar dururuz, ama kaç kez ısırıldığımızı kendimiz dahi bilmiyoruz.
Özet olarak Allah Rasulü bugün aramızda yok ama elimizde Allah’ın o şaşmaz/yanılmaz kitabı Kur’an var. Kur’an’ın hayatımıza yön vermesini ister ve onu baş tacı yaparsak o gün olduğu gibi bugün de münafıkları tanıyabiliriz. Hâşâ Allah bu ayetleri iş olsun diye indirmedi. Tam tersi rasulü vasıtasıyla gelecek nesillere bir miras ve yol kılavuzu olsun diye indirdi. Bugün bize düşen görev, ne demokrat ne de ekonomist büyücülerin güzel sözlerine değil, Allah rasulünün sünnetine ve yüce Kur’an’ın çağrısına kulak vermek olmalı. Ola ki muhataplarımız etkileyici konuşur ve doğru söylediklerine Allah adına yemin ederler, bu bizi ilgilendirmez. Bizi bağlayan sadece Allah’ın kitabı Kur’ın bak ve gör dediği yerden bakmak ve görmek olmalı. Bu da Kur’an’la sıkı bir ünsiyet oluşturmaktan geçer.