Hayal etme ufku elbette bir başına yetmiyor. Hayal etme ötelere uzanma ve öteler ötesini, en olmadıkları oldurur gibi düşünme önemli bir durum ve kazanım. Bu önemli bir duygu. Bununla birlikte yaşanmakta olanların hızı bazen hayal etmeye bile zaman bırakmıyor. Bu baş döndürücülüğe rağmen yapılacak çok şey var. En çok da buna gereksinim duyarız.
İnsanlık bir savrulma içinde. İnsanı meşgul edenler insana hem zaman bırakmıyor hem de dikkatlerini başka alanlara yöneltiyor. Buna dikkatsizlik süreci desek daha yerinde olur. Asıl olunması gereken yerde olunamıyor.
Yeni hayat ve yaşama tarzı insana zaman bırakmıyor. Zamanı çoğaltan nesneler var ama ne yazık ki bunlar insanın kapanı oluyor. Kendini kaptırıyor kişi.
Ulaşım büyük ölçüde insana zaman bırakır diyeceğiz ama kent hayatında ulaşım tam anlamıyla bir karabasan. Bir kentten bir kente gitmek için birkaç saatlik zaman yetiyor. Normal hayatta insan için büyük kazanım. Fakat bir kentten bir başka kente giderken kendisine tuzak olanlar peşini bırakmıyor. Birlikte oraya da gidiyor.
Yapılan araştırmalarda kitap veya basılı nesne okuyanların oranlarında büyük düşüş var. Öyle ki bir zamanlar matbaaya karşı gösterilen tepkinin bir benzeri bugün alttan alta yaşanıyor. Yeni hayata adapte olanlar birçok durumu aşmış olabiliyor ama zamanını kaptırıyor. Bilinç dışı bir savruluş oluyor.
Nesneler bilgi amaçlı kısa süreliğine kullanılsa belki de sorun olmayacak. Fakat nesnenin kendisi insanı kendine tutsak ediyor. Bilgi akışı çok karmaşık. İnsanın analitik bakışını engelliyor. Bilginin kendisi burada söz konusu olmuyor, çünkü ortada bilgi diye bir şey yok. Ortaya salınan bir şey bilgi olmaktan çok sadece bir sıradanlık. Sosyal medya üzerinden çoğalan bilgi değil tam anlamıyla karmaşık bir durum, belki de kaos.
Burada bilginin bir değeri de olmuyor. Bilgiden, düşünülenden haberi olmayanlar tek cümle ile reddedip yok sayıyor ve bu da kabul görüyor.
Artık kitap okunmuyor. Belki görece olarak okunuyor gibi görünüyor ama ülkenin nüfusu göz önünde bulundurulursa okuma oranının çok düşük olduğu gerçeği kabul görecek. Yayın hayatı içinde olanlar bunu görüyorlar. Giderek azalan bir oran var.
Okumayan insanların düşünme gibi bir edimleri olamaz. Okuma genel anlamda bilgi biriktirme ve bilinçaltını doldurma gibi bir süreç olmayacak. Okuyanlar bir yanıyla bellekte tutacakları bilgi edinebiliyorlar. Yoksa okunan bütün metinlerin bellekte tutulması imkânsız. En uç veya dikkat çekenler anımsanır. Okumanın en önemli olanı da bilinçaltı birikimi oluşturmasıdır.
Özel durumlar elbette ki dikkate değer. Okuyanlar okuyor. Bu, oran olarak yeterli midir asıl sorun bu. Okuryazar okurunun çok yüksek olması sonucu değiştirmiyor. Ahlâkî çözülmeler, cinayetler, soygunlar, kadın cinayetleri, istismarlar, çarpmalar okuryazarlar arasında çok yoğun, yaygın ve giderek artıyor.
Okuryazarlar veya kendini beğenmişler kendilerinden aşağıda gördüklerini fazlasıyla aşağılıyorlar. Bunların yansımalarını zaman zaman görüyoruz. Kendilerine göre kendilerini üstün görenlerin kimi kesimleri bunu açıkça dile getiriyorlar. Hatta sapkınlıklarını meşru kılma adına baskın da davranıyorlar. Çünkü bilgiyi en çok da kirletenler bu kesim. Sıradan insanların, onların deyimiyle cahil olanların bu gibi bezlerde tarakları olmaz.
En alt katmandakiler günlük yaşayanlar ve rızıklarının teminine bakarlar. Onlar mümkün olduğunca kendilerine zarar verecek davranışlardan uzak dururlar. Üstelik korkaktırlar. Ekmeklerinin ellerinden alınacağından endişe ederler. Kıt kanaat geçinirler.
Bu katmanın çocukları ailelerini, büyüklerini zorluyorlar. Üstelik onlar da gündelik sosyal bilgi ağının içindedirler. Bilgi ortalaması içinde bir yerleri var. Sorunlar çok katmanlı.
Milli Gazete / Ali Haydar Haksal